Noel mi, Mekke`nin Fethi mi?
90 yıldır uygulanan projenin kısmi sonuçları.
Günaha bulaşan Müslüman bir toplum.
Hıristiyan Avrupa`nın şehirlerini aratmayan manzaralar.
Buna rağmen herkeste geleceğe dair yeni umutlar.
Barışa, kardeşliğe, güzelliğe dair.
Kolay değil elbet.
Yine de hayırlara vesile olsun inşaallah.
Ortadoğu denilen İslam Coğrafyası`nın yeniden paylaşılmasını esas alan çok zor bir dönemden geçiyoruz.
Yeni bir dünya kuruluyor, haritalar yeniden çiziliyor.
İçinde yaşadığımız coğrafya ve Ümmet`e karşı sorumluluklarımız var.
Hak bildiğimiz şeyi söylemek, Hakk`a çağırmak zorundayız.
Soğukkanlıca ve kınayıcının kınamasından korkmadan.
İlki, kendi memleketimiz için.
Acilen yeni bir anayasa.
Tek tip bir ideolojiyi dayatan, hayatın olağan akışına zıt, inanç ve kimlikleri inkar üzerine kurulu, askeri darbe ürünü, sürdürülebilirliği kalmadığı için delik deşik edilmiş vs. bu anayasa el`an değişmelidir.
Hükümet bu fırsatı çok iyi değerlendirmelidir.
Kısa ve öz, her türlü farklılığın bir arada ve kendine özgü bir şekilde yaşayabileceği, insan hak ve hürriyetlerini esas alan, ırkçı nitelemelerden uzak, herhangi bir ideolojiyi dayatmayan, değiştirilemez maddeleri olmayan vs. bir toplumsal mutabakat metninin yazımına acilen başlanmalıdır.
Bu konuda sadece meclis içi partilerle değil, meclis dışı partilerle de görüşülmelidir.
Herkesten elini taşın altına koyması istenmeli ve bu konu ülkenin birinci gündem maddesi haline getirilmelidir.
Ta ki kısmi de olsa bir uzlaşı sağlanana, en azından referanduma götürülebilecek bir çoğunluğa ulaşana kadar.
Bu mümkündür.
Böylelikle hakların inkarı ve ihlali üzerine kurulduğu için bir zulüm sistemine dönüşen 90 yıllık kabus ve akıl tutulması sona erer.
Başta Kürt Meselesi olmak üzere bu memlekete ve aynı gemide yaşayan herkese çok ağır bedeller ödeten yüklerden kurtulmuş oluruz.
İkincisi ise dış politika.
Türkiye`ye Osmanlı, İran`a ise Pers İmparatorluğu statüsü biçilmeye çalışıldığı görülmeli.
İslam dünyasının bu iki büyük potansiyeli göz göre karşı karşıya getirilmeye çalışılıyor.
Suriye sahası tam bir laboratuvar görevi gördü-görüyor.
Küresel emperyalist güçlerce Şii-Sünni karşıtlığı üzerine korkunç bir yatırım yapılıyor.
Ürkütücü bir karşıtlık, fanatikliğin ötesinde bir düşmanlık ve nefret pompalanıyor.
Bu karambolde bin küsür yıllık kördüğüme dönüşmüş ihtilaflı mevzular raflardan indiriliyor.
“Mezhepçi değiliz ama...” diye başlayan ve diğer mezhebin müspet hiçbir yönünün bulunmadığı sonucuna varan gereksiz gündemler oluşturuluyor.
Çözüm nedir peki?
Kanaat-i acizaneme göre İttihad-ı İslam için hayatını feda etmiş Molla Said`in şu vasat ve mutedil çizgisinde durmak:
“Ey ehl-i hak olan Ehl-i Sünnet ve`l Cemaat! Ve ey Âl-i Beytin muhabbetini meslek ittihaz eden Alevîler(Şiiler)! Çabuk bu manasız ve hakikatsız, haksız, zararlı olan nizaı(tartışma ve çekişmeyi) aranızdan kaldırınız. Yoksa şimdiki kuvvetli bir surette hükmeyleyen “Zındıka Cereyanı”, BİRİNİZİ DİĞERİ ALEYHİNDE ALET EDİP EZMESİNDE İSTİ`MAL EDECEK. (Birini diğerine karşı kullanacak.) Bunu mağlub ettikten sonra, o âleti de kıracak. Siz ehl-i tevhid olduğunuzdan uhuvveti ve ittihadı emreden yüzer esaslı rabıta-i kudsiye mabeyninizde(aranızda) varken, iftirakı iktiza eden(ayrılığı gerektiren) cüz`î mes`eleleri bırakmak ELZEMDİR.”
Selam ve dua ile...