PKK-PYD ve türevleri Kürdistan kamuoyuna o kadar yalan söylemişler ki evleri yansa kimse inanmayacak.

Son otuz yıldır taşeronluğunu yaptıkları devletlerin “Özel Harp Daireleri” ya da istihbarat örgütlerinin de yönlendirmesiyle şeytana dahi pabucunu ters giydirecek yalanlar söylemişlerdir.

Kurtarıcılığını yaptıklarını iddia ettikleri halkın arasına nifak girecekmiş, çatışma çıkacakmış, canlar yitecekmiş… umurlarında bile değildir.

Sözgelimi, Suriye`deki iç çatışmadan hemen sonra Esad`la yaptıkları anlaşmayı Kürdistan kamuoyuna “devrim” olarak pazarlayan PYD ve kuzeydeki akıl hocalarının, bu yalan üzerinden yaptıkları tezviratların haddi hesabı yok.

Laiklik ve sosyalizm üzerinden Batı`ya göz kırparak Batı`nın örtülü desteğini alan PKK-PYD, önceleri El-Kaide-Nusra, şimdilerde ise IŞİD üzerinden İslam düşmanlığı yapmakla kalmıyor, “IŞİD`e karşı savaşıyorum” yalanı ile hâkimiyet ve nüfuz alanını genişletmeye çalışıyor.

PYD, Suriye Baas rejiminden aldığı silahlarla kendilerinden yıllarca önce Rojava olarak tabir edilen Suriye Kürdistanı`nda faal olan Kürdistanî yapıları zorbalıkla ve katliamlarla tasfiye etmeye çalışmaktadır.

Tıpkı kuzeydeki akıl hocalarının 80 öncesi sol fraksiyonlara ve 90`lı yıllarda ise İslamî camialara uyguladığı faşist yöntemlerin benzerleri ile…

Mişel Temo`nun öldürülmesiyle seri hale gelen suikastler, tehdit ve baskılarla birçok Kürdü katleden, göçe zorlayan, yerinden yuvasından eden PYD, tekçi yapısını halka zorla dayatarak bu yolla hâkimiyet alanını genişletmeye çalışıyor.

Türkiye Kürdistanı`nda olduğu gibi Suriye Kürdistanı`nda da kendisi dışındaki hiçbir yapıya hayat hakkı tanımayan Rojava PKK`sinin eşbaşkanı Asya Abdullah:

“Biz kararımızı vermişiz ve bir model kurmuşuz. Bu modeli kabul etmeyen ve sindirmeyen Kürtler Rojava`yı terk etsinler.” diyerek nasıl bir faşizan anlayışa sahip olduklarını net bir şekilde ortaya koydu.

Bu arada PYD`ye AB(D)`nin örtülü desteğinden ziyade, Türkiye`deki eskinin hızlı tüfek Marksist`i, yeninin neo-liberal Türk aydınlarının(!) açık desteği de hemen göze çarpıyor.

PYD`nin kadın savaşçıları ve Salih Müslim`in laik kafa yapısını referans alarak, telaffuz ederken dahi gülünç durumlara düştükleri “Rojava” için, Türk medyasında algı operasyonları yapan ve yaş haddinden emeklilikleri çoktan geçmiş dinozor tayfasının bu konuda özel bir çaba içerisine girdikleri dikkatlerden kaçmıyor.

“Türkiye Türklerindir” sloganının arkasına sığınarak ırkçı-faşist bir anlayışa hizmet eden yayın organlarından fırlayarak, bir anda “Kürdistancı” ya da “Rojavacı” kesilen bu şahısların, muhalif Kürtlerin tasfiyesinde önemli bir rol üstlendikleri bilinmelidir.

Beşir Atalay tarafından bir “MİT Projesi” olduğu resmen açıklanan HDP`nin cumhurbaşkanı adayı Selahattin Demirtaş`ın bu kesimlerce yıkanıp yağlanmasının, ön plana çıkarılmasının esas nedeni de budur.

Kürdistan fikrini çöpe attıklarını ve bu tarz düşünceleri “İlkel Milliyetçilik” olarak değerlendirdiklerini açıkça dile getiren PKK-PYD`nin şimdi ise Şengal üzerinden benzeri bir tezvirata giriştiği görülmektedir.

IŞİD(DAİŞ)`in Güney Kürdistan`ı hedef alan saldırıları karşısında Péşmerge`nin hiçbir varlık gösteremediği, hatta cepheden çekildiği iddialarına dair PDK`den çok sert açıklamalar yapıldı.

Gerek Péşmerge Bakanlığı sözcüsü Cebbar Yawer gerekse de Şengal`de bulunan PDK`nin en etkili isimlerinden Ali Awni, PKK-PYD`nin ne Şengal`de ne de Rebiya`da tek bir kurşun sıkmadığını, bu örgütlerin buralarda olduğu ve yardıma geldiklerinin tamamen yalan ve propagandaya yönelik olduğunu resmen açıkladılar.

PKK ve türevlerini iyi tanıyan, yalan ve iftira üzerine kurulu propaganda taktiklerini iyi bilen bizler için bu açıklama “malumu ilam” anlamına gelmektedir. Çok zayıf bir ihtimal dahi olsa kanla, kinle ve yalanla beslenen bu yapıların, çatışmaya sebebiyet veren bu şeytanî alışkanlıklarını terk ederek daha insanî bir yapıya bürünmelerini temenni etmek istiyoruz.

Bu arada hakkaniyetli olma adına şu hususu bir kez daha çok net olarak ifade etmek gerekir:

Tekçi, tektipçi ve saldırgan grupların şekli, rengi veya fikri bizim için hiç önemli değildir.

Kendisi dışındaki yapılara tahammül göstermeyen PKK-PYD saldırganlığını mahkûm ettiğimiz gibi, kendi dışındaki İslami yapılara hayat hakkı tanımama ve kolayca tekfir edebilme eğilimindeki oluşum ve saldırganlıkları da elbette mahkûm ediyoruz.