Hayatı dolu dolu yaşadım be abi! Ölsem de gam yemem artık!” diyordu orta yaşın biraz üstündeki adam.
Metroyla giderken mecburen kulak misafiri olduğum bu diyaloğun kahramanlarından biri, ağzını açmış ilgiyle dinleyen diğer arkadaşına hararetli hararetli anlatıyordu: “İstediğim gibi yaşadım. Canım ne istediyse yaptım. İstediğim kişilerle yattım kalktım. İstediğim şarabı, içkiyi içtim. İstediğim ortamlara girdim. Gece hayatlarına, âlemlere aktım…”
On yaşındaki oğlumla birlikte Kazlıçeşme Kutlu Doğum Mitingi için geldiğimiz İstanbul`da, havaalanından metroyla Zeytinburnu istikametine giderken şahit olduk bu konuşmalara. Tabi çocuğun bu konuşmaları duymaması için dikkatini başka yöne çekmeye çalışarak…
Bu sefih diyalog devam ederken Fâtır Sûresi`nin sekizinci âyeti aklıma geldi: “Kötü işi kendisine güzel gösterilip de onu güzel gören kimse (kötülüğü hiç istemeyen kimseye benzer ) mi? Allah dilediğini sapıklığa yöneltir, dilediğini doğru yola iletir. O halde onlar için üzülerek kendini helak etme. Allah onların ne yaptıklarını biliyor.”
Sonra başta kendim olmak üzere bir Müslüman`ın hayatı dolu dolu yaşayıp yaşamadığını düşündüm o itiş kakış, şehvet kokan nazarlar ve sefahet âlemlerine gark olunmuşluğun müptezelliği içinde.
Evet, yaşayabiliyor muyuz acaba? Bu kısacık ömrümüzde Rıza-yı Bâri`yi elde etmek ve “nâr”dan halas olup “nûr”a ulaşabilmek…
“Sizden hayra çağıran, iyiliği emredip kötülükten nehyeden bir topluluk…” ile beraber… Erdemli ve faziletli bir toplumun inşası için cihadsa cihad, sabırsa sabır, zindansa zindan, hikmetle hareketse hikmet, zalime karşı hakkı haykırmak, salih amel işlemek, vs. En az metrodaki, “heva”sını kendisine ilah edinmiş sefih adamın kararlılığı ve kendinden emin olunmuşluğu şeklinde… Sonuçları Allah`a havale ederek… Hiçbir kınayıcının kınamasından korkmadan… Kalbi ve ruhu dingin ve mutmain bir hale getirecek Allah`ın işleri(zikrullah) ile uğraşarak…
Biliyorum teorisi herkeste var bu hayatın. “Kuram” ve “eylem” ikileminde, “kuram” ı entelektüel boyutta icra edip eylemi sürekli ertelemek sûretinde… Üniversite sınavına hazırlanan bir öğrenci gibi…
Üniversite sınavına hazırlanan bir öğrencinin en büyük sorunu “stres” tir. Bu konuda yüzlerce öğrencinin hikâyesini dinlemiş tecrübeli biri olarak âcizane bu stresin kaynağını tespit ettim:
“Eylül ayından itibaren her gün belli bir plan ve program dâhilinde hareket etmesi gereken bir öğrencinin, çeşitli bahanelerle yapması gereken bu çalışmalarını sürekli bir sonraki güne, bir sonraki haftaya, bir sonraki aya ertelemesi.” Akabinde de biriken işlerin altından kalkamama korkusunun “bilinçaltı” na yerleşmesi ve zaman zaman bu korkuların dışa vurulması… En tuhafı da bu tip öğrencilerin Aralık, Ocak ve Şubat aylarında sınav yokmuş ve sınava girmeyeceklermiş gibi bir havaya girmeleri, böyle bir rehavete kapılmalarıdır.
Yukarıdaki dünyevi imtihan sürecine benzer bir imtihan sürecinden geçen insanoğlunun ve özelde de Müslümanların “ölüm” ü bu kadar unuttukları, ölüm yokmuş gibi rahat tavırlar sergiledikleri bir başka dönem olmuş mudur, bilmiyorum.
Modernizmin ve Postmodernizmin insan ruhu üzerindeki tahribatını önemsemeyip öz evlatlarımızı dâhi bizden koparacak bu kompleks yangının şiddetine paralel bir tedbir geliştir(e)memek…
Sadece işin teorisi, temennilerimiz ve sızlanmalarımızla yetinmek… Bunlar; vicdanlarımızı rahatlatmaktan öteye geçmeyen, tam olarak bahsetmeye çalıştığım hayatlarımızı “İslami” anlamda dolu dolu yaşayamamak ve hep ertelemektir.
Bu ertelemenin de çoğunluk itibarı ile Azrail(AS)`e hazırlıksız yakalanmayı ve ebedi hüsranı netice verebileceğini söylemeye gerek yok sanırım.
Üniversite sınavına giren bir buçuk milyondan fazla öğrencinin sadece % 10`u düzgün bir yere yerleşebiliyor.
Benzer bir şekilde bu asırdaki insanların da ancak kırkta birinin imanını kurtarabildiğini bize haber veriyor ehl-i keşf ve ehl-i tedkik.(Üstad hazretleri gibi)
Hafizanallah… Bizleri her iki dünyada aziz edecek hayırlı işleri, hikmetli ve organizeli bir biçimde yapmayı emredip bu işleri ertelemekten sakındıran şu ayetle bitirelim:
“Ey insanlar! Allah`ın va`di gerçektir, sakın dünya hayatı sizi aldatmasın ve o aldatıcı (şeytan) da Allah hakkında sizi kandırmasın.(Fâtır-5)