Üniversitede okurken duymuştum bu şiiri. Kime ait olduğunu tam hatırlamamakla birlikte, Selçuk Üniversitesi İlahiyat Fakültesi öğretim üyelerinden İsmail Hakkı Hoca`ya ait olduğunu zannediyorum.


Bu başlığı ele almamın sebebi, Adıyaman`da artık ahlaksızca bir hale bürünen emniyet içindeki karanlık bir yapının ısrarla ve pervasızca yürüttüğü hukuksuzca faaliyetleridir. Bu yapı; gençleri suça teşvik eden her türlü ahlaksızlığın, kumarhanenin, meyhanenin, batakhanenin, faizhanenin serbest ve açık olduğu bir zaman diliminde sivrisinek üreten bu bataklıklardan gençleri uzak tutmaya çalışan erdemli gençleri muhbirleştirme faaliyetleri yürütmektedir.


Kimden talimat aldıkları ve kimin için çalıştıkları belli olmayan emniyet içindeki bu kirli yapılanma, “Köpekleri serbest bırakıp taşları bağlama” darb-ı meseline uyan bir tarzda aslında şehrin asayişinin teminine katkı sunan bu gençleri, yüklenmiş oldukları “iyiliği emir, kötülükten nehiy” vazifesinden alıkoyup onları manen öldürmek istemektedir.


Bunu ilk defa keşfetmiş gibi kendilerinden emin bir tarzda hareket eden ve “bakın siz bu işleri terk etmezseniz sizin akibetiniz de filancalarınki gibi olur” diyen emniyetçilere, Firavun`un görevini iyi icra ettiklerini ancak Musa`ların doğumuna asla engel olamayacaklarını müjdelemek isterim.


2012 yılında Şanlıurfa`da Peygamber Sevdalıları tarafından düzenlenen Kutlu Doğum mitinginde de benzer gerekçelerle Urfa emniyeti hiçbir gereği olmadığı halde, çok aşırı güvenlik(!) tedbirleri almıştı. Kadınların üçte birinin çocukları ve kundaktaki bebekleri ile geldiği etkinlik için “robocop” olarak tabir edilen polisler getirilmiş, TOMA olarak bilinen su sıkma araçları ve zırhlı arabalar etkinlik alnında hazır bekletilmişti. Bununla da yetinilmemiş, özellikle kadınları ürkütmek için onların ad, soyad ve telefon numaralarını yazıp akılları sıra katılımı azaltmaya çalışmışlardı.


2013 yılında yine Peygamber Sevdalıları tarafından Urfa`da düzenlenen aynı etkinliğe katılınca bu ucuz ve bayat taktiklerin bırakın katılımı azaltmayı bilakis üç katına çıkardığını ibretle müşahede ettim. Evet, alana gelen insan sayısı yüz bini aşmıştı. Tarih tekerrür ediyor ve Firavunî taktiklerin asla fayda vermeyeceğine bir kez daha tanıklık ediyorduk.


Belge ve fotoğraflarla sabit olan Urfa örneği, Firavunlara özenen birilerini Musa`ları engellemeye çalışmaktan vazgeçirir mi bilmiyorum ama bildiğim bir şey var: Bu halkı gerçek hayatta bu hayırlı etkinlilere katılmaktan vazgeçirmeye çalışsanız bile onların rüyalarına asla müdahale edemezsiniz.


İşte size Adıyaman, Kâhta`dan bir örnek: Kâhta`da hemen hemen herkesin tanıdığı, Menzil dergâhına bağlı, kendi halinde ve ümmi bir insan olan Mılle Faik`in (Kâhtalılar “molla” kelimesine “mılle” derler) bizzat kendisinin bana anlattığı rüyasını sizlerle paylaşmak istiyorum:


“Kâhta`da, Peygamber Sevdalıları tarafından düzenlenecek Kutlu Doğum etkinliğine o gün çıkan ve hesapta olmayan bir işimden dolayı katılamayacaktım. O günün sabahında huyum olmadığı halde sabah namazından sonra uyudum. Rüyada Peygamber Sevdalıları`nın etkinlik alanına kurdukları platformun önündeki direklerin her birinin yanında, bir meleğin durduğunu ve ellerinde defter kalem bir şeyler yazdıklarını gördüm. İyice yaklaşınca bunların etkinliğe katılanların isimlerini o deftere kaydettiklerine şahit oldum. Bu hal üzere uyandım ve doğruca etkinlik alanına gittim…”


Mılle Faik, meleklere adını yazdırdı mı yazdırmadı mı bilmiyorum. Bu tür rüyalara itibar etmeyen çok sayıda insan olduğunu da biliyorum. Ama bildiğim bir şey daha var:


“Firavun`un sonunu getiren, gördüğü rüyaydı.”