Şaka olsun ya da ironik takılayım diye değil, çözüm adına teklif ediyorum bunu…

Madem siz de bu zulmü sürdürmeye karar verdiniz, o halde bunun alternatifini de hazırlamanız gerekir.

Ya “zorunlu eğitim”den vazgeçeceksiniz, ya da değer ve inançlarına sıkı sıkıya bağlı vatandaşlarınızın sorunlarına çözüm bulacaksınız.

Çözümünüz buysa yazıklar olsun size!

İHL`lerde yasak zaten uygulanmıyordu, peki ne yaptınız?

Ahlaksız, hukuk ve insanlık dışı, iğrenç başörtüsü yasağına hükümet eliyle resmiyet kazandırdınız.

“Kemalist demokrasi”de iktidar olmak böyle bir şeymiş meğer…

Başbakan, Ak Parti`nin 4. Olağan Büyük Kongresi`nde Sezai Karakoç`un meşhur, “Sürgün Ülkeden Başkentler Başkentine” şiirini okumuştu.

Sayın Başbakan`a hatırlatmak isterim:

Mağduriyetinizi dile getirebileceğiniz sürgünleriniz yok artık!

Dünya sürgününüz bitmiştir; ama emin olun, ortada elde edilmiş bir “başkentler başkenti” de yoktur!

Çünkü bizzat sizin icraatlarınızla yepyeni ve taptaze sürgünler, mazlumiyet ve mağduriyetler husule gelmiştir.

Değişen tek şey, mağduriyetten mağruriyete, mazlumiyetten zalimliğe terfi eden yeni “yasakçı konsept”tir.

Vebal büyüyor. Bu, öyle “köprüden geçiyoruz, yok fincancı katırları vs.” teraneleriyle geçiştirilecek bir husus değildir artık.

Ak Parti, 60 ve 12 Eylül İhtilâlleriyle darmadağın edilen İslami idealleri gerçekleştirme şansı yakaladı.
Sonuç: İcraat yok, laf çok.

Gerçi alıştık bu tarza… Ak Parti klasiği olma yolunda ilerliyor bu tür yaman çelişkiler ve kuram-eylem uygunsuzluğu…
“Bırakalım herkes evladını dilediği gibi giydirsin” diyor Başbakan ama yönetmelikteki “başlar açık olmalı” hükmü olduğu gibi korunuyor.

Şaşırmıyorum artık! Çünkü;

Libya`ya askeri müdahaleye karşıyız diyen Başbakan, kısa bir süre sonra NATO`lu müttefiklerine(!) destek sağladığında şaşırmıştım…

PKK ve BDP ile asla görüşmem, diyen Başbakan`ın, hemen ertesinde, İmralı ile görüşüyoruz, “Oslo Süreci”ni yeniden başlatabiliriz, demesine şaşırmıştım…

İsrail terör devletidir, haddi bildirilmelidir, şeklindeki Başbakan`ın açıklamasının henüz mürekkebi kurumadan, Türkiye`nin talebi üzerine üst düzey Türk ve İsrailli yetkililerin İsviçre`de bir araya geldiğini duyduğumda şaşırmıştım…

Patriot matriot gibi bir talebimiz yok, açıklamasından yine kısa bir süre sonra bizzat Başbakan`ın, bu topraklar bizim olduğu kadar NATO`nundur, patriot talebinde bulunmamız normaldir. Kimse başka yere çekmesin, açıklamasına şaşırmıştım.
Evet, görüldüğü üzere, şaşırma sıramı atlattım. Kanaatimce, merkeze yanaşan Ak Parti`nin, sıradan bir sağ partiden farkı kalmamıştır.

Başbakan`ın zaman zaman paratonerliğinin tuttuğu anlara denk gelen İslami hassasiyet içerikli şiirlerini ve “volüm”ü son derece yüksek fikirlerini saymazsak tabi…

12 Eylül faşist darbesinin enkazını kaldıramamış bir hükümetin, darbelerle hesaplaşma iddiası da böylelikle boşa çıkmıştır.

Darbe ürünü, “Andımız” ucubesi ile “Baş, açık olmalı” despotluğuna çözüm getiremeyen bir partinin, “anti-darbe” komisyonu raporunu tamamlayarak, “zafer kazanmışlık” pozlarıyla arz-ı endam etmesi de tam bir komedidir.

Bu yönetmelik, özgürlükler bakımından 1981`deki yönetmeliğin bile gerisinde kalmıştır.

O yüzden diyorum, madem yasakladınız, o halde okula alınmayacak başörtülü kızlarımız için getto tarzındaki okullar açın bari… Başlarına da bir “Gestapo Şefi…” Olsun bu iş…

Siz sürgünlerden kurtuluşunuzun zaferini nostaljik şiirlerle ilan ederken, birilerinin de hala şu şiirdeki hakikatleri yaşadığını unutmayın:

Vicdan azabına eş, kayna kayna Sakarya!

Öz yurdunda garipsin, öz vatanında parya!