Başlıktaki ifade, “Tek öküzle çift sürülmez!” anlamında kullanılan Kürtçe bir atasözüdür.
Bilenler bilir, çiftin sürülmesi için iki öküz lazımdır.
Bir işin başarıya ulaşabilmesi için birlik ve beraberliğin lazım olduğunu dile getiren özgün bir ifadedir.
Çetrefilli veya karmaşık gibi görünen işlerin suhuletle halledilebilmesi için bir başka anlayışa daha ihtiyaç var ki onu da yine Kürtçe olan şu atasözü ile dile getirelim:
“Hur bajo, kur bajo, ga meéşîne!” (İnce sür, derin sür, öküzleri de yorma-incitme!)
ABD-Türkiye ilişkilerinin tarihi seyri göz önüne alındığında Türkiye`nin sürekli zarara uğradığı kesin bir gerçeklik olarak karşımıza çıkmaktadır.
Tarihi süreç içinde süreklilik gösteren ABD-Türkiye ilişkilerindeki güven bunalımı sorunu, Suriye meselesi ile zirve noktasını yaşıyor gibi görünmektedir.
Gelinen aşamada, ABD`nin Suriye`de kalıcı bir strateji izlediği ve YPG`den vazgeçmediği/vazgeçmeyeceğinden artık kuşku duyulmamaktadır.
15 Temmuz`la beraber özellikle FETÖ`nün devlet kadrolarından önemli oranda tasfiye edilmesi ile beraber Türkiye`yi izleme, gözetleme ve denetleme konularında bu ülke aleyhine bir seyir yaşansa da ABD, Türkiye`nin genetik yapısını yeteri kadar bildiği rahatlığı ile hareket etmektedir.
"Truman Doktrini” ile resmen başlayan süreç, çok girift ve derin bir ilişkiler ağını beraberinde getirmiş, Türkiye`yi ABD karşısında adı konulmamış bir müstemleke konumuna getirmişti.
Durum öyle bir hale gelmişti ki bu anlaşmaya imza koyan İsmet İnönü bile zaman zaman ABD`nin aşırı müdahalesinden rahatsızlığını dile getirmek zorunda kalmıştı.
Batıcılığından kuşku duyulmayan Demirel`in bile rahatsızlık duyduğu ve bu rahatsızlığını görünür kıldığı süreçlerde şapkasını alıp gitme mecburiyetinde bırakıldığı biliniyor.
Merhum yazar Aytunç Altındal, eski Dışişleri Bakanı İhsan Sabri Çağlayangil`in MİT elemanlarının maaşlarını 1973 yılına kadar CIA yani ABD`nin ödediğini açıkça itiraf ettiğini söyler.
“…Böyle göbekten bağlılar. İki kardeş örgüt gibi. 1977 yılından sonra bizimkiler toparlanmaya başlamış.
Her darbede bu adamlar ortada yani... Darbe sonrası da, 7-24 görevdeler... 1980 darbesinden sonra da Kenan Evren'in yanında Sir Peter Laurence var…”(https://www.takvim.com.tr/yazi_dizisi/2010/10/02/mitin_maasini_1973e_kadar_cia_odedi)
1947'de İsmet İnönü döneminde yapılan Truman antlaşmasının altında CHP'li Başbakan Hasan Saka'nın imzası var.
Bugün ABD ile yaşanan bütün sorunların kaynağı işte yanlış bağlanılan gömleğin o ilk düğmesi.
MİT'inden Özel Harp Dairesi'ne, ekonomi politikalarının belirlenmesinden sosyal politikalara, eğitimin beynini oluşturan “Talim-Terbiye Kurulu”ndan yazılı-görsel medyaya, TSK`nın yapısı, sevk ve idaresinden dış politikaya kadar her şeyi kontrol altında bulunduran bir ABD müdahilliği var.
Sabah gazetesinden Mahmut Övür`ün köşesine taşıdığı ve İnönü`nün 1947'de Truman doktrini ışığında imzalanan yardım antlaşmasından sonra 26 Mart 1950'de ABD Kara Kuvvetleri Kurmay Başkanı General Lawton Colins'la yaptığı gizli görüşmeye dair verdiği şu bilgiler ibret vericidir:
“…Gazeteci Cüneyt Arcayürek bu görüşmeyi "Şeytan Üçgeninde Türkiye" kitabında "İnönü'den açık bono" başlığıyla yayınlar. Yani İnönü'nün ABD'ye açık bono verdiğini deşifre eder. O gizli konuşmanın çok az bir bölümünü buraya alıyorum.
Collins: ABD Kurmay Heyetleri üyelerinin, Türk Hava, Deniz ve Kara Kuvvetleri'ne ne ölçüde para ayırabileceklerini bilmeleri gerekiyor. Bu nedenle Türk savaş planları üzerinde bir şeyler bilmek zorundayız.
İnönü: Türkiye ve ABD subaylarının bu gibi sorunları birlikte ele almamaları için hiçbir neden görmüyorum.
Collins: Cumhurbaşkanı isterlerse, Türk savaş planları üzerinde çalışan grubumuzu pekiştirmekten memnun kalırız.
İnönü: Müteşekkir kalırım. (...) Biz Amerika ile çalışıyoruz ve sizden saklanacak bir şeyimiz yok. General ne kadar öğütte bulunursanız o kadar memnun kalacağım...”( İsmet Paşa, nasıl yanıldı?-2 https://www.sabah.com.tr/yazarlar/ovur/2018/02/16/ismet-pasa-nasil-yanildi-2?f=sm&utm_source=twitter.com)