İnsanlık Tarihine baktığımız zaman göreceğiz ki, ne zaman ve nerede hakkın sesi yükselmişse orada onu bastırmak için bir de batıl cephesi oluşuvermiştir. Küfür elebaşlarının hesapları ayrı ayrı olsa ve kendi aralarında ayrı ayrı görünseler de iman ehline karşı hemen birleşir ve tek bir millet oluşuverirler.

Geçmişte Semud kavmi ileri gelenleri kendi içlerinde farklı çeteler oluşturarak ayrı ayrı göründükleri halde Salih aleyhisselama karşı tek ittifak içine girmişlerdi. Her bir kabile reisi, kendi kabilesinin menfaat ve çıkarlarını koruma adına müstakil birer çete kurmuştu. Böylelikle temsil ettiği kabilenin çıkarlarını gözetmek adına feodal bir yapıyla onları idare ediyordu. Ancak Salih aleyhisselama karşı genel bir ittifak kurmuş ve tek birlik oluvermişlerdi.

İşte beşeriyetin ta klasik çağından süregelen bu zihniyet, hakkın karşısında daima bu şekilde varlık göstermiş ve hakkın sesini susturmak için böyle faaliyet yürütmüştür. Ne zaman ve nerede hakkın sesi yükselmişse hemen oradaki derme çatma halde bulunan küfür ve nifak çeteleri bir araya gelip yekvücut olmuşlardır. Aralarında farklı gaye ve hesapları bulunsa bile tevhidi uyanışın yükselişini görür görmez, hemen bir araya gelir ve dinin önünü tıkamak için dindarane bir ittihat ve ittifak içine girerler. Aslan tehlikesine karşı çakalların sürü oluşturduğu gibi, yekvücut oluverirler.

Günümüzde ise, artık bu ittifak feodal yapıdan çıkmış, uluslararası ve küresel boyuta ulaşmıştır. Bunun açık örneği ise, dünya jandarmalığına soyunan ve demokrasiyi ihraç etme adına şeytani emellerini hâkim kılmak için hiçbir engel tanımayan Amerikan Emperyalizminin, her şeyi salt madde gözüyle değerlendiren materyalist Avrupa Birliğinin ve mazlum kanını akıtmaktan zevk alan Siyonizm`in sürekli bir ittifak içinde olmalarıdır.

Bunlar, yeryüzündeki İslami uyanışın önünü almak için sürekli bir ittifak ve işbirliği içindedirler. Hatta ezilmiş halkların ve özellikle Müslümanların gözünü boyamak için insan hakları, özgürlük ve evrensel değerleri hakim kılma adına kurulan birleşmiş milletler dahi bu amaca hizmet etmek için kurulmuştur. Dünyanın neresinde bir İslami uyanış varsa bu şeytani ittifakın hemen oraya müdahale ettiğini ve kendilerine tehlikeli gördüğü her unsuru ortadan kaldırmaya yönelik yekvücut halinde hareket ettiğini görmekteyiz. Buna ABD mi diyeceksiniz, BM veya NATO mu diyeceksiniz ne şekilde adını koyarsanız koyun icra ettiği görev budur.

Aslında bu onların gerçekten samimi, civanmert ve hamiyetperver olduklarını göstermiyor. Bilakis onların korkaklık, namertlik ve zaafiyetlerinden ileri gelmektedir. Onları mecburi olarak böyle bir ittifaka sürükleyen etken, ruhlarının derinliklerindeki zaafiyet ve korkaklık saikasıdır. Yoksa gerçekten civanmert, insan sever ve barışsever olduklarından asla değildir.

Bu hususla ilgili Üstat Bediüzzaman hazretleri ihlâs risalesinde; batıl ehlinin ş`eni olmadığı halde kuvvetli ittihat ve ittifak etmeleri, hak ve hakikat ehlinin şe`ni ise, ittihat ve ittifak iken nifaka ve iftiraka düşmelerinin nedenlerini analiz ederken çarpıcı bir benzetme yapmakta ve çok doğru bir tahlilde bulunmaktadır. Bunun altı ana sebebinin olduğunu beyan ettikten sonra tedavi yönteminin ve yegâne kurtuluş yolunun da ihlâsa dönmek ve dinsizlerin dindarane ittifakına karşı dini temellere dayalı bir cemiyeti İslamiyeyi kurmak olduğunun projesini ortaya koymaktadır. Bu konuda daha geniş bilgi edinmek isteyenler 21. Lam`a, İhlâs Risalesine başvurabilirler.

İletişim araçlarının her gün yeni boyut kazanmasıyla dünyanın küçüldüğü, sosyal aktivitelerin ve hareketlerin de hızla değiştiği bir zamanda fitne ve fesat odaklarının, modern çetelerle küresel federasyonlar oluşturduklarına şahit olmaktayız. Böyle bir ortamda, Müslümanların hala bölge, ırk, renk ve dil farklılığıyla, mezhep ve meşrep ihtilaflarıyla birbirinden kopuk ve irtibatsız durmaları, son derece esef verici ve kahredicidir.

Artık Müslümanların, bir an evvel bütün bunları bir tarafa bırakıp evrensel bir ittihadı İslamiyeyi kurmak için bir araya gelerek güç birliği yapmaları gerekir.

Artık Müslümanların, tarihi gerçeklere bakıp ibret almaları ve yeniden kendilerine çekidüzen verip gelecekleri için bir yol haritasını çizmeleri gerekir. Küresel zulme karşı aralarındaki ihtilafları bir kenara bırakıp kardeşlik anlayışıyla ittihadı İslamiyeyi gerçekleştirmeleri gerekir. Yoksa Üstat Bediüzzaman`ın ifade ettiği gibi: “Başlarına hâkim olan zındıka cereyanı birini diğerine karşı alet olarak istimal edecek ve sonunda elindeki baltayı da kıracaktır.”