Cahiliye denilince sadece İslam öncesi devir akla gelmemelidir. Bilakis Cahiliyeye ait bir takım davranışlar her yerde, her devirde ve her toplumda görülebilir. Cahil kimselerin özelliklerine bakarsak, cahiliyenin her zaman ve her yerde olabileceğini daha rahat görebiliriz. Nitekim peygamberimiz sallallahu aleyhi vesellem, her zaman gündeme gelebilecek cahiliye davranışlarına dikkat çekmiş ve ondan korunmak için ümmetini uyarmıştır.
Cahiliye döneminde birbirlerine düşman olan ve uzun yıllar boyu süren kan davaları sebebiyle birbirlerine saldıran, birbirlerinin kanlarını döken Medine'deki Evs ve Hazrec kabileleri, Müslüman olduktan sonra düşmanlığa son verdiler, kardeş oldular. Resulüllah sallallahu aleyhi vesellemin mesajına uyarak İslam bayrağı altında yekvücut oldular ve o günden bugüne tek isimle ensar olarak anıldılar.
Bir gün Medine'deki bu her iki kabilenin gençlerinin bir araya gelip tatlı tatlı sohbet ettiklerini gören yaşlı bir Yahudi, kıskançlığından derin bir ah çeker. Orada bulunan başka bir Yahudi bunun nedenini sorunca yaşlı Yahudi şöyle der: "ne zamanki şu keylan (her iki kabilenin birleştiği atalarının adıdır) çocukları bu şekilde bir araya gelmişse Medine`de bize yer kalmamıştır.
Ve bu Yahudi, orada bulunanlardan birisini göndererek "git onların arasına otur ve eski günlerini hatırlat" diye talimat verir. Gönderilen kişi de gider o Müslüman gençlerin aralarına oturur "buas günü" birbirlerinden öldürdükleri adamlarının üzerinde söyledikleri ağıtları şiirleri okuyunca eski asabiyet duyguları kabardı ve her iki taraf da silaha sarılarak savaşa kalkıştılar.
Durum Peygamberimiz sallallahu aleyhi veselleme intikal edilince, hızla o tarafa doğru koşarak gider. Ashabının savaş düzenini aldıklarını görünce yüksek sesle: "Ey Müslümanlar! Allah, Allah! (Allah'tan korkun), ben henüz aranızda iken, Allah (CC) size hidayet verdikten sonra birbirinizi cahiliyeye mi davet ediyorsunuz?" (İbni Hişam 2/555-556)
Demek ki ırkçılık, kabilecilik taassubuyla savaşmak cahiliye âdetidir. Buna çağıran da cahiliyeye çağırmaktadır. Yine Bilâli Habeşi'ye 'siyah kadının oğlu' diyerek hakaret eden Ebu Zerr'e (r.a.) Peygamberimiz sallallahu aleyhi vesellem fena kızmış ve ona: "Onu annesinin renginden dolayı mı ayıplıyorsun? Demek ki sende hala cahiliye ahlâkı bulunmaktadır." Diyerek sert bir şekilde uyarmıştır. (Buhari, 22)
Peygamberimiz sallallahu aleyhi vesellem, cahiliye davası; cahiliye zamanındaki gibi kavmiyetçilik ve asabiyete davet edenler için, 'bizden değildir' demektedir. "Ümmetimin içinde cahiliye döneminden kalma, tamamen terk edemeyecekleri dört adet vardır: Asaletleriyle övünmek, başkalarının soyuna dil uzatmak, yıldızlar vesilesiyle yağmur istemek, ölünün arkasından yüksek sesle ağıt yakmak." (Müslim, 934)
Kur'an-ı Kerim, Müslüman kadınlara 'cahiliye döneminde olduğu gibi açılıp saçılmayın' diye uyarmaktadır (Ahzab, 33). Buna göre eski cahiliye âdeti gibi açılıp saçılan kadınlar, çağdaş cahiliyenin temsilcileridirler. İlericilik adına, çağdaşlık adına yapsalar da bunun açık adı gericiliktir, İslam`dan önceki çağa geri dönmektir.
Şu halde Müminler, inançta, düşüncede, ahlâk ve davranışlarda, karar vermede ve insanlarla ilişkilerde Allah'ın indirdiği hükümlere uymak zorundadırlar. Cahiliye düşüncesine sahip olanların etkisinde kalarak Allah'ın hükmünü tanımamak gibi bir gaflette bulunamazlar, onları beğenmez ve hevalarına uymazlar. Mümin müminliğiyle övünmeli, İslami değerleri savunmalı ve çekinmeden bunu her yerde ilan ederek haykırmalıdır.
Mümin cahiliyeye yönelenleri yine Kur`an diliyle uyarmalıdır. Kur'an şöyle buyuruyor: "Onlar hâlâ cahiliyenin hükmünü mü arıyorlar? Kesin bir bilgiyle inanan bir topluluk için hükmü, Allah'tan daha güzel olan kimdir?" (Maide, 50)