Kadın eşinin izni olsun olmasın dinini öğrenmek için cami, medrese veya dini sohbetlerin yapıldığı herhangi bir programa gidebilir.
Bu onun dinini öğrenmesi açısından zaruridir ve en tabii hakkıdır. Ancak yer uzak ise mutlaka bir arkadaşının olması gerekir. Gidiş gelişi meşru dairede devam ettiği müddetçe eşi onu engelleyemez, alıkoyamaz.
Bununla alakalı Efendimiz sallallahu aleyhi vesellem, erkekleri ciddi bir üslupla uyarmıştır: “Allah`ın kadın kullarını Allah`ın mescidlerinden men etmeyiniz.
Birinizin hanımı mescide gitmek için izin talep ederse ona engel olmasın (izin versin).” (Buhari,
Müslim) Bu hadisin şerhinde âlimlerin, “fitneye sebebiyet vermeme” kaydını getirmeleri, kadının çok genç ve yalnız hâli içindir. Şayet arkadaşı olur, yol yakın ve müsait olur veya caminin giriş-çıkışları farklı olur ve o saatte eşi de mağdur olmuyorsa bu sorun otomatikmen ortadan kalkar.
Aslında kadınların ya kendi aralarında ya da erkekler tarafından organize edilen özel programları ve düzenleri olması lazım. Bununla alakalı Saadet devrinden Ebu Said El Hudri (r.a.) şunları aktarıyor: Bir gün kadınlar Rasulüllah sallallahu aleyhi veselleme gelerek: “Ey Allah`ın Rasulü! Sizden (istifâde hususunda) erkekler bize galip çıktı (yeterince sizi dinleyemiyoruz).
Bize müstakil bir gün ayırsanız!” dediler.
Bunun üzerine Rasulullah sallallahu aleyhi vesellem onlara bir gün verdi. O günde onlara vaazu nasihat etti, bazı emirlerde bulundu. Onlara söylediği şeyler arasında şu da vardı: “Sizden kim, kendinden önce üç çocuğunu gönderirse, onlar mutlaka kendisine ateşe karşı bir siper (perde) olur!” Bir kadın: “Ey Allah`ın Rasûlü! Ya iki çocuğu ölmüşse?” “İki de olsa!” buyurdu.”
(Buhari Müslim) “Kadınlara karşı hayırhah olmanızı tavsiye ediyorum. Çünkü onlar sizin yanınızda esirler gibidirler.
Onlara iyi davranmaktan başka bir hakkınız yok, yeter ki onlar açık bir çirkinlik işlemesinler...” (Tirmizi)
Bu hadisi şerif, eşler arasındaki karşılıklı hak ve vazifeleri tesbit etme konusunda temel nasslardan biridir. Rasulullah sallallahu aleyhi vesellem`in Veda hutbesinden bir parçadır. Tirmizi`deki aslı çok daha uzundur. Burada şunu hatırlatmamızda fayda var: Bu hadis, İslam`ın insanlık tarihinde icra ettiği büyük inkılaplardan birine temas etmektedir: “Kadın hakları” Kadın hakkı mefhumu sadece cahiliye Araplarına yabancı bir mefhum değildir. Yakın zamana kadar Batı dünyası dâhil, bütün insanlığın meçhulü idi.
İlk defa İslam, kadının da hukukundan bahsetmiş, erkekle hukuki eşitliğe yükseltmiştir. Hz. Ömer (ra), der ki: “Allah`ın kadınlar hakkında koyduğu hükümler gelinceye kadar biz onlara hiçbir değer atfetmezdik.” Hadisi şerifteki “istisa”, vasiyet kabul etmek manasına gelir. Yani Rasulüllah şöyle demiş olmaktadır: “Ben kadınlar hakkında hayırlı olmanızı tavsiye ediyorum, siz onlar hakkındaki bu tavsiyemi kabul edin.
“Bazı âlimler: “Kadınlar hakkında kendinizden hayır arayın” veya: “Biriniz diğerinizden kadınlar hakkında hayır talep etsin” şeklinde anlamanın da uygun olacağını söylemiştir. Hadisi şerifin müteakip kısmı şu manada anlaşılmıştır: “Siz kadınlar hakkında, bu hayırhahlık dışında başka bir davranışa yetkili değilsiniz, onlara kötü davranma hakkına sahip değilsiniz, yeter ki çirkin bir iş yapmış olmasınlar, hareminizi başkasına çiğnetmesinler...” Şu halde onlara kötü davranma hakkı, onların “çirkin iş” yapmalarıyla doğuyor.
Çirkin bir iş yapmadıkları müddetçe erkek kötü davranma hakkına sahip değildir. Kötü davranırsa hakkı olmayan bir iş, yani zulüm yapmış olur. Elbette bunun, Resulullah`ın nasihatlerini hiçe sayma gibi bir cezası ve Allah katında vebali vardır.