Bazı Müslümanların tembelliğe mazeret bulmak için ileri sürdükleri, "dünya kâfirin, âhiret ise müminindir" veya "dünya müminin zindanı, kafirin cennetidir" yargısı; sürekli Müslümanlar aleyhinde kullanılmaya, konuşulmaya vesile olan bir yanlış yorumdur.
Asıl bununla kast olunan; kâfirin ahiretteki nimetlerde hiç hakkı yoktur demektir. Ne hakkı varsa hepsini dünyada harcayıp tüketmiş veya dünyada işlediği iyilikleri boşa gitmiştir. Mümin ise dünyada Allah'ın nimetlerinden yararlandığı gibi ahirette de en güzellerine ve en temizlerine nail olacaktır. Yani dünya da ahiret de Allah'u Teâlanın mümin kullarının istifadesi içindir. Ancak dünya imtihan yeri olduğu için kâfir de ondan yararlanmaktadır.
Evet, "Dünya müminin zindanı, kâfirin cennetidir" şeklinde bir hadisi şerif vardır. Bu hadisi şerif birkaç çeşit yoruma tabi tutulabilir. Kur`an ışığında ve sahih hadislerin bütünlüğü içerisinde en akli açıklaması şöyle olabilir: Bu hadis, iman ve küfrün ahirette sebep olacağı neticeye göre dünya hayatının değerlendirmesini yapmaktadır. Yani, âhiretteki durumlarına göre dünya müminin zindanı, kâfirin cennetidir" anlamını ifade eder. Nitekim müminin ve kâfirin âhiretteki durumunu belirten âyetlerden de aynı mana anlaşılmaktadır:
"Kitap ehlinden ve müşriklerden inkâr edenler, şüphesiz, içinde temelli kalacakları cehennem ateşindedirler. İşte bunlar yaratıkların en kötüsüdürler. Fakat iman edip salih amel işleyenler, işte onlar da yaratıkların en hayırlısıdırlar. Onların Rableri katındaki mükâfatı, içinde temelli ve sonsuz kalacakları, altlarından ırmaklar akan Adn cennetleridir. Allah onlardan razı olmuş; onlar da Allah'tan hoşnut olmuşlardır. İşte bu, Rabbından sakınan kimseler içindir." (Beyyine: 6-8)
Mümine vaad olunan cennetin ve kâfirin varacağı yer olan cehennemin vasıflarını anlatan Kur`an-ı Kerim'in daha birçok ayeti; gerçekten ahiretteki duruma göre dünyanın, mümin için nasıl bir zindan hayatı niteliği taşıdığını; yine kâfir açısından da ne ölçüde bir cennet hayatı görünümünde olduğunu açıkça ortaya koymaktadır.
Bahse konu olan şu tarihi hikâye, meseleyi çok güzel bir şekilde tahlil etmektedir: Kadı'lardan biri Bağdat'ta, yanında hizmetçisi olduğu halde gösterişli bir biçimde atıyla külhan sokağından geçer. Külhancı yahudi, üstü başı simsiyah, cehennemi bir görünümle kadı'nın önüne çıkar, atının gemine yapışır ve: "Allah, kadı'ya kuvvet versin. Peygamberinizin, 'dünya mümine zindan, kâfire cennettir' sözünün manası nedir? Görüyorsunuz ya, dünya -mümin ve Muhammedi olduğun halde- sana cennet; -kâfir olduğum halde- bana zindandır. Hadisin manası, tam tersiyle ortada!" der.
Bunun üzerine kadı şöyle cevap verir: "Şu üzerimde gördüğün dünyanın süsü ve heybetine rağmen dünya; Allah'ın mnüminler için cennette hazırladıklarına nisbetle benim için zindandır. Cehennemde seni ve senin gibileri bekleyen azaba nisbetle dünya (bu haliyle de olsa) sizin için cennettir." (Ruhul Beyan Tefsiri, 3/23)
İşte İslam'ın ruhundan farklı ve yanlış yorumlanarak bu hadisi şerifi gerekçe gösterilerek "dünya kâfirin, ahiret müminindir" yargısıyla Müslümanları dünyayı terketmeye ve tembelliğe zorlamak gibi bir yanlışlık, önce hadisi şerifin gerçek manasına, sonra da İslam'ın özüne aykırı bir tutum olarak ortaya çıkar.
Oysa Kur`an'ımız haber vermektedir ki, yeryüzündeki temiz ve hoş rızıklar ve güzel nimetler dünya hayatında da öncelikle müminler içindir. Yeryüzünde müminler kalmayınca Allah, kafirlerin başına kıyameti koparacaktır:
"Ey peygamber! De ki: 'Allah'ın kulları için çıkardığı ziyneti/süsü ve güzel rızıkları kim haram kılabilir?' De ki: 'Onlar, dünya hayatında müminlerindir. (ama kâfir de yararlanır) Kıyamet gününde ise yalnız iman edenlerindir.' İşte, bilen bir topluluk için ayetlerimizi böyle açıklarız." (Araf: 32)
"Dünya hayatında da, âhiret hayatında da müjde mümin olanlaradır. Allah'ın sözleri için hiçbir değişiklik yoktur. İşte büyük kurtuluş ve mutluluk budur." (Yûnus: 64)