“Gerçekten ben, sizin şu yapmakta olduğunuz şeye karşı çıkanlardanım.” (Şuara: 168)
Bu ayeti kerime, Lut aleyhisselamın, kötülük işleyen kavmine karşı söylediği bir ifade tarzı, izzetli bir tepki ve bir kesin tavırdır. Burada çok ince bir mana vardır. Lut aleyhisselam: “Ben, sizin bu yapmakta olduğunuz şeye karşıyım” demiyor; “Ben, sizin şu yapmakta olduğunuz şeye karşı olanlardanım” diyor. Yani: şu yapmakta olduğunuz çirkin ameli yalnız ben değil, benim gibi daha niceleri onu lanetliyor, nefretle karşılıyorlar. Ancak bir türlü cesaret edip bunu size söylemiyorlarsa bu onların korkaklık ve tavırsızlıklarındandır.
Bununla Lut aleyhisselam, bu protesto eyleminde kendisinin yalnız olmadığını, bilakis kendisi gibi inananlarla birlikte inanmayanlardan da bir kesimin bu pis işi sevmediğini ve bundan nefret ettiğini ima etmiştir. Ne yazık ki, Lut kavminden birçoğu bu iğrenç işi işlemediği ve bunu onaylamadığı halde cesur bir şekilde öne çıkıp da Lut aleyhisselama desteğini veren –Lut ailesinin dışında- tek bir kişi çıkmamıştır.
Rivayetlerde deniliyor ki: Lut kavmi içinde livata fiilini işleyen sadece kırk kişi civarında ahlaksız bir fahişe gurubuydu. Bunlar, sözde toplum yararına, toplumun mallarını ve bahçelerini yabancıların tearuzundan korumak pahasına bu işi yapıyorlardı. Toplumun diğer fertleri ise ya işlerine geldiği için rıza gösteriyor, ya da söz geçiremediği için sesini çıkarmıyordu. Bundan dolayı Allah (c.c), onların kalplerini birbirine benzetmiş ve hepsini potansiyel suçlu olarak cezalandırmıştır. Yani o suya sabuna dokunmayıp çekimser kalanları da diğerlerine katarak suç ortağı saymıştır. Zira aleni olarak işlenen kötü bir şeye sessiz kalmak dolaylı olarak onu desteklemek demektir. Kur`an-ı kerimde zararı fertlerle sınırlı kalmayıp umuma yayılan bu türden günahlar, fitne olarak telaki edilmekte ve müminlerin son derece bundan sakınmaları gerektiği öğütlenmektedir:
“Öyle bir fitneden sakınınız ki, aranızdan sadece zalimlere dokunmakla sınırlı kalmaz. (bilakis onun zararı her kese dokunur.) Bilmiş olun ki, Allah`ın azabı çok çetindir.” (Enfal: 25)
Evet, fitne toplumsal boyut kazanınca hiçbir iman ehli ona karşı kayıtsız ve tarafsız kalamaz. Gücü yettiği kadar karşı çıkmalı ve sakındırmaya çalışmalıdır. Aksi takdirde –ondan uzak duruyor görünse de- gelen fitne dalgası onu da önüne katar götürür.
Fitnenin toplumsal boyut kazanmasının nedeni, sadece onu tetikleyen suçun toplumun tüm bireyleri tarafından işlenmiş olmasına bağlı değildir. Bilakis bilfiil faillerle birlikte, dolaylı dolaysız onu destekleyen veya tarafsızlığı seçip çekimser kalanlar da aynı suçun ortağı sayılırlar. Bundan dolayıdır ki, geçmiş kavimlere indirilen ilahi gazap, sadece suç faillerini değil, aralarında bulunup da onlarla aynı ortamı paylaşan, işlenen münkere ses çıkarmayanları da kaplamıştır. Bunun sebebi, kötülüklerle kuşatılmış bir hayat tarzına isteyerek katlanmaları ve kötülükleri hoş görmeleridir. Bu hususla ilgili bir hadisi şerifte şöyle buyrulmaktadır:
İsrail oğullarına kötülüğün ilk sokulması, onlardan biri, bir başkasını kötülük yaparken görünce: “Ey falan kes! Allah`tan kork ve şu yaptığını terk et, çünkü o sana helal değildir,” derdi. Sonra ertesi günü yine onu aynı hal üzereyken görünce artık onu men etmezdi. Bunun sebebi o da oturup onunla birlikte yer, içer ve (kalkıp) otururdu. Ne zaman ki, bunu yaptılar. Allah`u Teala da onların kalplerini birbirine benzetti. (hepsini birlikte cezalandırdı). (Ebu Davut, Sünen: no; 4336. Riyazussalihin: S. 97)
İmam Tirmizi, yukarıdaki Ebu Davut`un rivayet ettiği metinle birlikte şunu da ilave etmektedir:
“İsrail oğulları günahların içine düşünce, Âlimleri onları kötülüklerden sakındırdılar; fakat onlar sakınmayınca âlimleri de kendilerine uyarak meclislerinde oturdular, onlarla birlikte yemeye, içmeye başladılar. Bunun üzerine Allah (c.c), da onların kalplerini birbirine benzetti ve onları Davut aleyhisselam ve Meryem oğlu İsa aleyhisselamın diliyle lanetledi. İşte bu, onların isyan etmeleri ve haddi aşmalarından dolayı idi.” (Tirmizi, Sünen: no, 3050)
Bu konu Maide suresinin 78. ayetinde de aynen zikredilmektedir. Bu ayetin tefsirini yapan müfessirlerin cumhuru: Davut aleyhisselamın diliyle lanetlenen “Eyle” halkının, maymun suretine dönüştüğünü ve İsa aleyhisselamın diliyle lanetlenen “Sofra sahiplerinin” de domuz suretine dönüştüğünü söylüyorlar. (Celaleyn Tefsiri: S, 77)
Fitene ve fesat türlerinin her taraftan hücuma geçtiği şu günlerde, “Rabbim ehl-i imana feraset ve iz`an versin” dileğiyle Allah`a emanet olun.