"Sakın ha zalimlere meyletmeyin yoksa ateş size dokunur!” (Hud: 113)
İki üç haftadır hep Hz. Hüseyni, Hz. Hüseynin mazlumiyetini, haklılığını ve civanmertliğini anlatıyoruz. Aynı şekilde yezidi, Yezid`in ahlaksızlığını, nefisperestliğini ve kişiliksizliğini anlatıp duruyoruz. Ubeydullah İbni Ziyad`ın, Ömer İbni Sad`ın ihanetini, zalimliğini, gaddarlığını, makam ve şöhretperestliğini anlatıyoruz. Hem de lanetleyerek ve öfke dolu… Bunların zulümlerine ve caniliklerine seyirci ve sessiz kalanları da ağır dille suçluyor ve eleştiriyoruz.
Bütün bunları bir o kadar daha anlatsak, gece gündüz anlatsak, hep ağlasak, üzülsek ve kendimizi dövsek de geçmişle ilgili hiçbir şeyi değiştiremeyiz ve geçmişi geri getiremeyiz. Ne Hz. Hüseyin`in imdadına yetişir ne de yezidi yargılayabiliriz. Bunlar karakterlerine uygun olarak tarihin önünde rolünü oynadılar ve gittiler. Ancak kimisi iyiliklerle, ağıtlarla yâd edilirken kimisi de kötülükle ve lanetle yerilmektedir.
Şunu da çok iyi bilmemiz gerekir ki, her zamanın bir hüseyni olduğu gibi yezidleri de vardır. Bunlar sürekli farklı iki misyon, karşıt iki karakter olarak tarih boyunca hep var olmuşlar ve var olmaya devam edeceklerdir. Tıpkı Nemrut ile İbrahim`in, firavun ile Musa`nın ve Ebu Cehil`i lâin ile Muhammedül Emin`in misali, Hüseyinler ve Yezitler de zaman zaman, ama hep aynı anda ortaya çıkar ve tarih sahnesinde rolünü oynar, giderler.
Bir Müslüman için mühim olan, bunları tanımak, yollarını, mecralarını öğrenip tespit etmek ve kimden yana tavır takınacağını, kimin saffında yer alacağını ve kimin yolundan gideceğini belirlemektir. Hüseyni olmak; hüseynin yolundan gitmek, zalime boyun eğmemek ve zilletle yaşamaktansa izzetle ölümü şeref bilmektir. Yezitlerin çarkının dişlerinden birine takılmadan ümmetin haysiyetini korumak ve imanlı gönüllerde ebediyen yaşamaktır.
Nice hüseynin yolunda olduklarını söyleyenler vardır ki, yezidin çemberi içindedirler. Sabah akşam yezidin sofrasından yiyenler, oradan beslenip semirenler nasıl bu sofraya tekme atar ve hüseynin saffına geçerler? İşte buna el edemeyenler isteseler de istemeseler de yezidin angaryasını çekenlerdir. Kalpleri Hüseyin`den yana ise de kılıçları ona doğrudur. Çünkü hazır nimet Yezid`in sofrasında, güç ve ihtişam Yezid`in yanındadır.
Ancak hüseyni sevdanın aşkı, bir anda bütün bunları tepeler. Çünkü aşkın gözü kördür. Çünkü bu sevda, delice bir sevdadır. Ne aldatıcı dünya nimetlerine bakar, ne korku ve güçten anlar, ne de yezidin yalancı vaat ve ihtişamına aldanırlar. Yezidin İbni Ziyadları olduğu müddetçe Hüseyin`in de Hur bin Yezidleri var olacaktır.
Şu var ki bu iki karakteri teşhis etmek zor olduğu gibi izlerini bulmak da zor ve yolları girifttir. Çünkü yezitler bazen kılık değiştirir ve Hüseyin adına da ortaya çıkabilirler. Ancak müminin feraseti derhal bunu ortaya çıkarır ve hain yüzlerini hemen tanır. Çünkü Hüseyinler hiçbir zaman zulmü destekletmez ve zalimi alkışlamazlar. Çünkü Hüseyinler, geçici dünya metaına aldanmaz, ona itibar etmezler. Çünkü Hüseyinler, zillete boyun eğmez, izzetle ölmeyi kurtuluş ve kutluluk bilirler.
Hüseyniler için zaman ve mekân mefhumu da söz konusu değildir. İmam Humeyni`nin dediği gibi: “Bizim için her gün Aşura ve her yer Kerbela`dır.” Zira Hüseyni olmak bir misyondur, hakka çağrıdır, zulme karşı bir haykırış ve Zeyneb`i bir feryattır. Onlar dün Kerbela`da bu gün Kürdistan`da, Suriye`de, Filistin`de, Irak`ta, Somali`de, Afganistan`da ve… Zulme, zorbalığa karşı kıyamın bulunduğu dünyanın her yerdedirler. Arayıp bulmak isteyenler oralarda izlerine rastlayabilir ve kervanlarına katılabilirler.
Hüseyni olmak için ağlamak, onun için yas tutmak yetmiyor. Kendini dövmek, aşure yemeğini dağıtmak da değildir. Bunlar yezitleri asla rahatsız etmiyor. Hatta sevindiriyor, mutlu ediyor. Rivayetlere göre yezit de ümmetin gönlünü almak, öfkesini dindirmek için ev halkını toplamış ve Hüseyin için yas tutmalarını, ağlamalarını emretmişti. Yezidin nevasıbı (saray erkânı ve valileri) da Kerbela faciasının izini silmek, anlam ve mefhumunu kaybettirmek ve Müslümanların dikkatlerini başka yerlere çekmek için sarayda aşure yemeğini dağıtmışlardır.
Doktor Ali Şeriti`nin da dediği gibi: Aşura günü Hüseyin için kendini zincirlemek Safevi Şia`sının bir bidatidir. Bunu Kerbela ruhunu öldürmek ve içini boşaltmak için geliştirmişlerdir. O halde, bizler Aşura`yı hüseyni kıyamın ruhuna uygun hale getirelim. Onu sadece bir güne, bir haftaya sığdırarak daraltmayalım. Onu bütün zamanlara ve bütün hayatımıza yaymak dileğiyle…