İhtilat lugatta; birkaç şeyin birbirine karışması demektir. Istılahta; Erkekle kadının aynı yer ve zamanda birlikte ve karışık olarak bulunması demektir. Bu terim daha çok yabancı erkekle kadınların erkekli-kadınlı karışık eğitim görmesi; iş yerinde birlikte çalışması; nişan, düğün ve benzeri kutlamalarda karışık oturması ve ev ziyaretlerinde birlikte oturmayı kapsar.
İslam'da erkek ve kadın, toplumun ayrılmaz parçalarıdır. Kadın eve hapsedilmemiş, fakat ev dışındaki davranışlarında da tamamen serbest bırakılmamıştır. İslam, erkeklerin kendi aralarında, kadınların da kendi aralarında olmak üzere eğitim, ibadet, kutlama, eğlence vb. gayeler için toplantılarda bir takım esaslar getirmiş, kurallar belirlemiştir.
İslam, yabancı kadın ve erkek ihtilâtını, onların ölçüsüz bir şekilde birbirleriyle haşir neşir olmalarını tasvip etmemiş, pratik hayatta aralarında daima bir mesafe bırakmış ve aralarındaki ilişkilerin belli bir ölçü ve disiplin içerisinde olmasını emretmiştir. Çünkü ölçüsüz ihtilattan çeşitli kötülükler, hatta aile ve toplum hayatını çökerten zina gibi büyük günahlara yol açılır. İslam ise prensip olarak kötülükleri yasakladığı gibi, kötülüğe vesile olan ve onu tahrik eden durum ve davranışları da yasaklamıştır.
Peygamberimiz sallallahu aleyhi vesellem: "Kadınların fitnesinden korkun, çünkü İsrailoğullarının ilk fitnesi kadınlardan olmuştur„ buyurarak bunun vahametine dikkat çekmiştir. (Müslim)
Böylece ümmetini kadın fitnesine karşı uyarırken; yabancı kadına bakmanın göz zinası ve haram olduğunu belirlemiştir. Kadınla erkeğin başbaşa kalmasını ve kadının mahremsiz olarak uzun yolculuk yapmasını yasaklamıştır.
İslam'da cuma namazına ve camide cemaatla kılınan namaza son derece önem verildiği halde kadınları bu namazlardan muaf tutmuş ve onlar için evde namaz kılmanın camide kılmaktan daha faziletli olduğunu bildirmiştir: "Kadınların en hayırlı mescidleri evlerinin köşesidir” buyurmuştur. (Ahmed b. Hanbel)
Hz. Âişe validemiz (r. anha), Emeviler döneminde camide kadın ve erkeklerin karıştığını görünce şöyle demiştir: "Resulullah sallallahu aleyhi vesellem, kadınların böyle yaptığını görseydi, tıpkı israiloğulları kadınlarının camiden men edildiği gibi, onları camiden alıkoyardı„ (Buhari)
Mescidi Nebevi'de kadınlara has bir kapı vardı. Hz. Ömer kadın ve erkek ihtilâtını önlemek için kendi döneminde erkeklerin bu kapıdan girmelerini yasak etmişti.
Peygamberimiz sallallahu aleyhi vesellem camiye gelmek isteyen kadınları engellememiş ve engellenmemesini emretmiştir. Ancak camide namaz kılmaya gelen kadınlar erkeklerle karışık değil onların arkasında saf tutarlar ve namazdan sonra erkeklerle karışmasınlar diye Hz. Peygamber (s.a.s) selam verince ayağa kalkmadan önce bir miktar yerinde durur, kadınlar kalkıp gittikten sonra kalkar ve erkekler de ondan sonra kalkarlardı. (Buhari)
Kadınlar, bayram namazlarına gelirlerdi. Ancak musallada (namaz kılınan yer) onların yerleri ayrı idi ve Peygamberimiz erkeklerin hutbesini bitirdikten sonra yanlarına gelip onlara ayrıca nasihat ederdi. (Buhari)
Bir gün peygamberimiz sallallahu aleyhi vesellem, camiden çıkarken erkek ve kadınların birbirine karıştığını görünce, kadınlara seslenerek: "Çekilin! Yolun ortasında gitmeye hakkınız yoktur, yolun kenarlarında yürüyün" dedi. Bunun üzerine kadınlar duvara bitişik yürümeye başladılar öyle ki elbiseleri duvara takılıyordu. (Ebu Davud)
Bütün bu naslar, birbirine yabancı erkek ve kadınlardan oluşan meclislerde, sohbetlerde, karışık oturup haşir neşir olmalarını, İslam'ın ruhu ve karakteriyle bağdaşmadığını göstermektedir. Erkek ve kadınların ibadet yerlerinde dahi birbirine karışmasına müsaade etmeyen bir dinin, onları başka yerlerde, başka meclis ve sohbet mahallerinde gelişigüzel beraber olmalarına, birbiriyle içli dışlı ülfet peyda etmelerine müsaade etmesi düşünülemez.