"Mümin erkekler ve mümin kadınlar birbirlerinin velileridirler. İyiliği emreder, kötülükten men' ederler; namazı dosdoğru kılar, zekâtı verirler. Allah'a ve Rasulüne itaat ederler. İşte onlara Allah rahmet edecektir. Allah azizdir/ üstündür, hüküm ve hikmet sahibidir." (Tevbe, 71)
Erkek olsun kadın olsun bütün mü'minler birbirlerinin velileri, dostları, yardımcıları ve dayanağıdırlar. Mümin ferdin yapısı, aynen mümin ümmetin yapısı gibidir; birlik ve beraberlik yapısı, yardımlaşma ve dayanışma yapısı. Bu dayanışma, iyiliği gerçekleştirme ve kötülüğü bertaraf etme alanında görülen bir dayanışmadır.
"Onlar iyiliği emreder, kötülükten men ederler." İyiliği gerçekleştirme ve kötülüğü bertaraf etme velayeti, yardımlaşma ve dayanışmayı gerektirir... İşte bu noktada mümin ümmet tek bir yumruk olur. Arasına ayrılık etkenleri sızmaz. Müminlerden oluşmuş bir cemaate ayrılık, dedikodu girmişse onun yapısına, inanç sistemine yabancı bir unsur karışmış demektir. Orada Allah'ın belirlemiş olduğu temel yapıyı bozan bir hastalık, bir virüs vardır! İşte bu virüs, bu yabancı unsur, cemaatin içine ayrılık tohumlarını sokar.
"Onlar birbirlerinin velisi, dayanağıdırlar." Mü'minler bu velayet ile iyiliği emretmeye, kötülüğü men etmeye, Allah'ın sözünü, dinini yüceltmeye, İslam ümmetinin yeryüzünde gerçekleştirmesi gereken hedefe doğru yönelirler.
"Namazı dosdoğru kılar ve zekâtı verirler." Namaz onları Allah'a bağlayan bağdır. Zekât da Müslüman toplumu birbirine bağlayan kardeşliğin, dostluğun, dayanışmanın hem maddi, hem de manevi şeklini gerçekleştiren bir görevdir.
"Allah'a ve peygamberine itaat ederler." Allah'ın emrini yerine getirme ve peygamberin sünnetini yaşama dışında onların bir isteği, bir arzusu olmaz. Allah'ın kitabı ve peygamberin sünnetinden başka onların bir ilkesi olmaz. Allah'ın dini ve peygamberin şeriatı dışında onların bir yolu, bir programı olmaz. Allah ve peygamberi bir mesele hakkında hüküm vermişse artık onlar için bir seçme hakkı kalmaz. Böylece onların yolları, hedefleri ve programları birleşince dosdoğru hedefe ulaştırıcı olan yegâne yol, önlerinde çatallaşmaz, ayrı ayrı yollar ortaya çıkmaz.
"İşte Allah onlara rahmet edecektir." Bu rahmet sadece ahiretle sınırlı değildir. Önce bu dünyada, sonra ahirette gerçekleşir. Allah'ın rahmeti, iyiliği emreden, kötülüğü yasaklayan, namazı dosdoğru kılan ve zekâtı veren tüm fertleri kapsamına aldığı gibi, böyle iyi fertlerden oluşan aileyi ve topluluğu da kuşatır.
Müminlerin iyiliği emretme, kötülüğü yasaklama, namaz kılma ve zekâtı verme şeklinde sıralanan bu dört sıfatı, münafıkların kötülüğü emretme, iyiliği yasaklama, Allah'ı unutma ve ellerini sıkı tutup cimrilik etme şeklinde sıralanan dört özelliğinin karşılığıdır. Allah'u Teâla'nın müminlere rahmet etmesi münafıklara ve kâfirlere lanet etmesinin karşılığıdır. İşte Allah'ın mü'minlere zaferi vadetmesi onları yeryüzüne hâkim kılması, onları insanlık için ideal bir yönetime kavuşturması bu sıfatlara bağlıdır.
"Şüphesiz Allah, güçlü iradelidir ve her yaptığı yerindedir." Bu yükümlülükleri yerine getirerek birbirlerinin velisi olmaları için mümin olan topluluğu galip kılmaya gücü yeter. Yeryüzünde iyiliği yaygınlaştırmaları, kullar arasında Allah'ın sözünün, dininin bekçiliğini yapmaları için mü'minlere zafer ve üstünlük vermesi anlamında da hikmet sahibidir.
Mademki, cehennem azabı münafıkları ve kâfirleri beklemekte, Allah'ın laneti onları gözetmekte, Allah'ın onları unutması da kendilerine güçsüzlük ve mahrumiyet ile damgalamaktadır; öyleyse, cennet nimetleri de mü'minleri beklemektedir: