Kur`an-ı Kerim`de “buka” olarak geçen ağlama kelimesi, 7 yerde geçer. Çok ağlayan anlamında “evvâh” kelimesi de 2 yerde geçer. Evvah, keder ve acıma gösteren sesleri çok çıkaran, başkalarının acılarını benliğinde hisseden, onlara duyduğu merhametten dolayı “ah!” edip ağlayan anlamlarına gelir. Bu kelime aynı zamanda İbrahim aleyhisselamın sıfatı olarak da bilinir.  

Kur`ân-ı Kerim`de Allah korkusundan ağlayan yumuşak kalpli, merhametli müminler cennetle müjdelenirken; katı yürekli kâfirlerin ise, cehenneme gideceği haber verilmektedir. Müminlere Kur`an ayetleri okunduğu zaman, onların ağlayarak secde ettiklerini ve Kur`an dinlemenin onların huşuunu arttırdığını, kalplerinin titrediğini haber verir:

“De ki: ‘Siz ona (Kur`an`a) ister inanın, ister inanmayın; şu bir gerçek ki, bundan önce kendilerine ilim verilen kimselere o (Kur`an) okunduğu zaman, derhal yüzüstü secdeye kapanır ve şöyle derlerdi: Rabbimizi tesbih ederiz. Rabbimizin vaadi mutlaka yerine getirilir. Ağlayarak yüzüstü yere kapanırlar. Onların huşuunu, saygı ve takvalarını artırır.” (İsra, 107-109)

“Peygambere indirileni duydukları zaman, farkına vardıkları geçekten dolayı gözlerinden yaşlar boşandığını görürsün. Derler ki: ‘Rabbimiz! İman ettik, bizi (hakka) şahit olanlarla beraber yaz.” (Maide, 83)

“Eğer Biz bu Kur`an`ı bir dağa indirmiş olsaydık, muhakkak ki onu, Allah korkusundan başını eğmiş, dağılıp parça parça olmuş görürdün.” (Haşr, 21)

Kâfir ve münâfıklar için de şöyle denilir: “Artık kazandıkları/yaptıkları işlere karşılık ceza olarak az gülsünler, çok ağlasınlar.” (Tevbe, 82)

Bu ayeti kerimelerden çıkan sonuç, Allah korkusundan dolayı ağlamanın takdire şayan bir meziyet olduğu, hiç ağlamayıp katılaşan kalbin de kötü ve boş olduğudur. Bakara sûresinin, 74. ayetinde İsrailoğullarının kalplerinin katılığı anlatılır ve müminlerin aynı duruma düşmemeleri için uyarı yapılır. İsrailoğullarının bunca nimete rağmen, kalplerinin taş gibi, hatta taştan daha katılaştığı hatırlatılır:

“(Ne var ki) Bunlardan sonra yine kalpleriniz katılaştı, Artık kalpleriniz taş gibi yahut daha da kasvetlidir. Çünkü taşlardan öylesi var ki, içinden ırmaklar kaynar. Öylesi de var ki, çatlar da ondan su fışkırır. Taşlardan bir kısmı da Allah korkusuyla yukarıdan aşağı yuvarlanır. Allah yapmakta olduklarınızdan gâfil değildir.” (Bakara: 74)

Şu halde mü`minler, yahudileşmekten ve taş yürekli olmaktan kurtulmak için yumuşak kalpli olmalı, bunun belirtisi olarak da Allah için gözyaşı dökebilmelidirler. İmam Kurtubi diyor ki, ayeti kerimede geçen “kasvet”; katılık, sertlik, kuruluk demektir. Kalplerin Allah`a yönelmekten, Allah`ın ayetlerine boyun eğip itaat etmekten uzak kalması, bundan bir eser taşımaması demektir.

İbn Kayyim, katı kalbi, çok sert olan madene benzetir. Öyle bir maden ki, bunu nasihat, vaat ve ibret gibi dünyadaki hiçbir şey ve hiçbir sıcaklık yumuşatamıyor, o maden ancak cehennem ateşinde eriyor. Hiçbir kula kalp katılığı ve Allah`tan uzak olmak kadar büyük ceza verilmiş olmaz. Cehennem katı kalpleri eritmek için yaratılmıştır. Allah`a en uzak olan kalpler, katı kalplerdir. Katılaştığı zaman kaynaklar kurur.

İbn Kesîr, bu ayetin tefsiri olarak şu nakilleri aktarır: Ebu Necih, Mücahid`den şunu naklediyor: “bir taşın su fışkırtması veya su yüzünden yarılması ya da dağın tepesinden aşağı yuvarlanması, Allah`ın haşyetinden ve korkusundan dolayıdır.”

İbn Abbas, bu ayeti şöyle tefsir etmiştir: “Taşlar, sizin kendisine çağrıldığınız hakikat karşısında bazen sizin kalplerinizden daha yumuşaktır.” Yahya İbni Ebi Tâlib, “taşlardan öylesi var ki, içinden ırmaklar kaynar.” âyetin bu ifadesi, çok ağlamak demektir. “Öylesi de var ki, çatlar da ondan su fışkırır”: Bu da az ağlamaktır. “Taşlardan bir kısmı da Allah korkusuyla yukarıdan aşağı yuvarlanır”: Bu da, gözden yaş dökmeden kalp ile ağlamaktır,” der.

“İman edenlerin Allah`ı zikredip anma ve O`ndan inen Kur`an sebebiyle kalplerinin ürpermesi zamanı daha gelmedi mi? Onlar daha önce kendilerine Kitap verilenler gibi olmasınlar. Onların üzerinden uzun zaman geçti de kalpleri katılaştı. Onlardan bir çoğu fasık kimselerdir.” (Hadîd, 16)

“Onlara, Rahman olan Allah`ın ayetleri okunduğunda ağlayarak secdeye kapanırlardı. Nihayet onların peşinden öyle bir nesil geldi ki, bunlar namazı bıraktılar; nefislerinin arzularına uydular. Bu yüzden ileride sapıklıklarının cezasını çekeceklerdir.” (Meryem, 58)

Allah`ım! Senden korkmayan katı kalpten sana sığınırız.