Bütün peygamberlerin sünneti olarak bilinen fıtri adetlerden biri de erkeklerin sünnet olmasıdır.

İşte İbrahim aleyhisselamın bu âdetini ihya etmek üzere “sünnet olmak” Yahudilere göre farzdır. İslam`da ise, Mezheplerin Cumhuru`na göre erkekler için mustehaptir. Ama kadınlar da olabilirler. Sünnetin insan sağlığına büyük yararları olduğu gibi, Müslüman`ı Müslüman olmayandan ayırt ettiği için dinin şiarlarından sayılmıştır.

Sünnetin vacip ve Müstehab olmak üzere iki vakti vardır. Onun vacip vakti çocuğun buluğ çağıdır ve ondan geciktirmemek gerekir. Müstehab vakti ise buluğ çağından öncedir. En efdal vakti ise, doğumunun yedinci veya kırkıncı günüdür. Özürsüz olarak (çocuğun utanacağı vakte kadar) tehir edilmesi mekruhtur. (İbnül Hacer Fethul Bari: c, 10. s, 288)
İsrailiyat`tan gelen rivayetlere göre; İbrahim aleyhisselam`a, imanını tamamlaması için, cesedinden bir et parçasını kesip atması yani sünnet olması için vahiy gelir gelmez hemen kendini bir keser ile sünnet eder.

Ağrının şiddetinden dayanamayınca da Allah`a yalvarmaya başlar. Yüce Allah: “Ben, sana sünnet aletini beyan etmeden önce sen acele ettin!” diye buyurunca İbrahim aleyhisselam: “Ya Rab! Senin emrini geciktirmek istemedim” diye cevap verir. (İbnül Hacer Fethul Bari: c, 10. s, 288)
İmam Zuhri`nin bildirdiğine göre: Hz. Hüseyin, doğumunun yedinci gününde sünnet ettirilmiş ve gelen ziyaretçilerine yemek yedirilmiştir. Yine Salim de: “Abdullah bin Ömer, beni ve Nuaym`ı sünnet ettirip bizim için birer koç kestirdi. Bizim için koç kesildiğinden çocuklara karşı gururlanıp neşelendiğimizi gerçekten kendimizde hissetmiştik” demiştir. (Buhari Edebulmüfred: s, 321)
İşte Sahabe`nin bu uygulamasından yola çıkan Müslümanlar, sünnet için merasim tertipliyor, yemek yediriyor ve şölen yapıyorlar. Ancak bunun içine kirvelik de girince bazı düğünlerde olduğu gibi namüsait ve cahili şeyler de karışabiliyor. Müminlerin buna dikkat etmesi gerekir.
Yeri gelmişken biraz da kirvelik konusundan bahsetmek istiyorum; kirvelik, ilk olarak Mezopotamya bölgesinde bir arada yaşamak durumunda olan farklı inanç ve etnikler arasında olması gereken bir dayanışma ihtiyacından ortaya çıkmıştır. Aralarında inanç ve akrabalık bağı bulunmayan insanlar, kirvelik ile bir yakınlaşma ve dayanışma bağını kurarak dünya işlerini halletme yolunu bulmuşlardır.
Eskiden bölgemizin ticareti Ermenilerin elindeydi. Ermeni tüccarlar, köylünün zaruri ihtiyaçlarını atla katırla ayağına götürdüğü gibi, yağını ve canlı hayvanını da onlar topluyordu. Dolayısıyla gittikleri her köyde rahat ve emin olarak kalacakları bir eve ihtiyaçları vardı. İşte bu ihtiyaçtan dolayı Ermeniler, köyün halı vakti yerinde ve misafirperver evi hangisi ise onunla kirvelik kurar ve günlerce orada kirvesinin himayesinde ticari işlerini yürütürdü. Köylü de ihtiyacı için şehre indiği zaman hiçbir sıkıntı çekmeden günlerce Ermeni kirvesinin evinde konaklanırdı.

Daha sonra bu gelenek, Güneydoğu`da birbirine kız alıp vermekten kaçınan Müslüman Sünniler ile Yezidiler arasında, doğuda da Sünniler ile Aleviler arasında bu işlevi gördü. Ve zamanla tüm bölge halkı arasında kabul görüp zayıflarla güçlüler arasında yakınlaşma ve dayanışma görevini ifa ederek çok yapıcı rol oynadı. Öyle ki, güçlü kabilesi ve aşireti bulunmayan güçsüz biri, bir kabile reisi, bir aşiret ağasıyla kirvelik kurduğu zaman kimse daha senin kaşında toz vardır diyemezdi.
Yine kirvelik, iş gücü çok olan ailelerle nüfusu kalabalık olan aileler arasında da bir yardımlaşma aracı olmuştur. Mesela çocukları çok olan kirve evin tüm erkeklerini toplar ve gider kirvesinin tüm ekinlerini iki üç günde biçer gelirdi. Buna karşılık varlıklı kirve de onun ev giderlerine destek olurdu.

Hâsılı bu gelenek İslami değil, bölgemize has beşeri ise de toplumumuzun farklı inanç ve etniklerinin bir arada ve barış içinde yaşaması için çok büyük rol oynamıştır. Ama ne yazık ki insanımızın Batı kültürüne alıştığı günden itibaren bu gelenek de inkıraza yüz tutmuştur. Allaha emanet olun.