Bu haftaki yazımıza, Şeyh Sadi Şirazi`nin “gülistan”ından bir hikâye ile başlamak istiyorum:
Zamanın birinde fiziki yapısı çok güzel, kılık kıyafetiyle göze gelen yakışıklı bir adam varmış. Ondaki bu göz alıcılığı keşfeden uyanığın birisi: “Zati âlinizde mükemmel bir murşid ve bir âlim tipi vardır; tanınmayan bir memlekete gider de orada şeyhlik yaparsan büyük kazançlar elde edersin; ancak bunun yanında bir de zati âlinizi iyi tanıtacak usta bir müride ihtiyaç vardır” demiş.
Bunu münasip gören zat da: “Sen bunu keşfettiğine göre senden daha iyi mürit olmaz Gel senle birlikte bu işi yapalım” deyince uyanık adam avını çantada bulmuş ve vurup birlikte şeyhliğin, sofuluğun cazibe merkezi Mısır`a gitmişler.
Mısırda yeni irşada başlayan sahte şeyhle mürit, kısa zamanda Mısır`da büyük bir yankı uyandırırlar. Çünkü konuşan zat konuşmayan zatı harika anlatıyor. Hani “şeyh uçmaz, mürit uçurur” demişler ya! Konuşan mürit şeyhini öyle bir anlatıyor ki, kısa zamanda etrafında müritlerden büyük bir kalabalık toplanır. Şanı şöhreti her tarafa yayılır ve dünyalık şeyler kendinden ayağına gelivermeye başlar. Halk akın akın geliyor, süklüm püklüm karşısında diz çöküyor ve onun gül yüzünden ilham alıyordu.
Nihayet günün birinde bir başka uyanık bunu fark eder ve sadık bir mürit kılığıyla yanına sokulur. Eski müridin hazır bulunmadığı bir zamanda yeni mürit: “Ey efendimiz! Sizin bu heybetli duruşunuz ve haşmetiniz Mısır halkını büyüledi. Ama hep böyle olmaz. Biraz da o güzel ilminizden, irfanınızdan da anlatmalısınız, o güzel fesahat ve belagatinizi de göstermelisiniz. Onu da bir gösterirseniz şanınız daha da büyüyecektir” deyince adamcağız çözülür ve başlar konuşmaya.
Konuştukça yaldızlanmış tenekenin kısa zamanda pas tutması gibi ne mal olduğu çıkar ortaya. Etrafındakiler bir de bakarlar ki, murşid zannettikleri zat cahilin tekiymiş. O güne kadar yaptıklarına hayıflanarak bir yuh çeker ve şeyhi terk edip giderler.
Foyasının ortaya çıktığını gören şeyh efendi ise hemen o gece çulunu çantasını toplar ve kimsenin görmediği bir saatte gider Mısır`daki meşhur Fatımi Camiinin duvarına şu beyti yazdıktan sonra Mısır`ı terk eder:
“Eğer kimsenin bilmediği bir sırrın varsa, sakın onu birine açma”
“Şayet kazara bir gün açtıysan, artık orada geceleyip sabahlama”
Şimdi sözü şuraya getirmek istiyorum; yıllar yılı dini laik sistemin tekelinde kullananların yüzü bir yana, şimdi Marksizm melezi seküler ulusalcılık da dine el atmıştır. Temel referanslarında din adına zerre kadar bir şey bulunmayan Marksistler de şimdi meydanlarda Cuma namazını kıldırmaya başlamışlar. Adını da sivil namaz, sivil Cuma ve sivil hutbe…
Vah bu dinin başına gelenlere vah! Bu güne kadar kimler onu kullanmadı, kimler ondan yararlanmadı ki? Din kisvesi altında bu memlekette ne cürümler işlendi, ne oyunlar oynandı? Çünkü halk dindar, halkın dini duyguları hassas ya? O yüzden gelen dini kullandı, giden dini harcadı. Dindar halkın kültürünü, sermayesini kullanarak din düşmanlığını yaptılar. Sahte yüzlerini din kisvesi altında gizleyerek halkı iğfal ettiler ve halkın dinini, inancını, örf ve adetlerini sömürdüler.
Ama sahte şeyhin oyununun ortaya çıktığı gibi şimdi onların da maskesi indi ve her şey gün yüzüne çıktı. Şapka düştü kel göründü. “Yalancının mumu yatsıya kadar yanar” demişler ya! PKK/BDP`nin yalancık cumacılarının mumu yatsıya kadar bile sürmedi. Meydanlarda Cuma kıldıran zevatın bir de baktık ki, plajlarda kadınlarla çekilen en rezil görüntüleri ortaya çıktı. Rahmetli Erbakan Hocanın dediği gibi: “sizi gidi sizi dönerler” gündüz külahlı gece silahlı.
Şimdi birileri sormazlar mı? Acaba sizin Allah, peygamber, ahiret ve hesap günü gibi dine dair bir inancınız bir hesabınız yok ise de bari halkın değerlerine karşı saygılı olun. Bu halkı enayi yerine koyup namazıyla cumasıyla ve bayramıyla oynamayın. Bu halk, dinini bilmeyecek, sizden öğrenecek kadar cahil değildir. Sizin zaten bu sahtekârlığınızı örtecek kadar uzun süreli bir sabrınız yoktu. Hem yüzünüze yansıyan iç âleminiz zaten sizi ele vermekteydi. Ama bunu kendi elinizle belgelemenizi bekliyordu halk.
Şimdi şu iki hususu merak ediyorum:
1- Acaba sahte imamlar da sahte şeyh gibi bir âlicenaplık gösterip de halktan özür dileyecek ve buna bir son verecekler mi?
2- Sahte şeyhin gerçek yüzünü gören müritlerin onu bırakıp gittiği gibi, bu imamların arkasında namaz kılan saf Müslümanlar da bunlara bir yuh çekip bırakırlar mı? Sahi o şekilde kıldıkları namazları ne olacak? Cumanın kazası da yoktur. Allaha emanet olun.