Bu aralar ülkemizin en kritik meselelerinden biri olan yeni anayasa yapma çalışmaları ve görüşmelerinin yapıldığı ve Ortadoğu ülkelerinin birçoğunda rejim değişikliğinin konuşulduğu ve yaşandığı bir süreçten geçerken birkaç söz söylemek istiyoruz:


Tüm beşeri sistemlerin iddiasına göre kanunların varlığı insanlara hizmet içindir. Bir düşünce, bir kanun veya bir ideolojinin yaşanırlığı, devamlılığı ve kalıcılığı onunla yönetilenlerin beğenisine ve tercihine bağlıdır. Eğer insanlar hala onun yürürlükte kalmasını, işlenmesini istiyorlarsa geçerliliğini sürdürmeye devam eder. Yok, eğer onun yararlılığına inanmıyor veya yeterli görmüyorlarsa geçerliliğini kaybetmiştir.

Bu gün birçok Avrupa ülkesinde kanun çıkarmanın ana referansı budur. Hatta İsviçre gibi ülkelerde eğer halk bir kanunu kendilerine hizmet açısından yeterli görmüyor ve geçerliliğine inanmıyorsa –onun yerine başka bir kanun çıkarılmamış olsa bile- bu kanun geçerliliğini yitirmiş, kanun özelliğini kaybetmiştir.

Ne var ki bizdeki gelenek böyle işlemiyor. Bir zamanlar oralardan ithal edilen Cumhuriyet Kanunları ilahi yasalar gibi dokunulmazlıklarını sürdürmeye devam ediyorlar. İlk günden itibaren halk istemediği halde ve halka rağmen uygulamaya konulan şapka kanunu gibi birçok kanun pratikte işlevini yitirdiği ve hatta onu getirenlerin dahi artık istimal etmediği halde halen kanun olarak orada yazılı bulunmaktadır.
Gerekçe ise, bu kanunları çıkaranların mutlak doğruluğuna, yanlıştan ve hatadan beri olduğuna dair anlayışı muhafaza etmek… Şüphesiz ki, bu, çok geride kalmış milletlerin toplumların taşıdığı bir anlayıştır. Geride kalmışlığın ve yozlaşmışlığın ifadesidir. Tüm eski putperest kavimlerin de gerekçesi buydu. Allah`ın insanlığa rehber olarak gönderdiği tüm peygamberler, gelir gelmez insanları bir tek Allah`ın kulluğuna davet ederek bu anlayışı yıkmaya çalışmışlardır. Buna ilk karşı çıkanlar da o güne kadar ataların dinine sarılarak mevcut durumdan beslenenler olmuştur. Onların bu tutumları Kur`an-ı Kerim`de şöyle hikâye edilmektedir:
“Onlara: “Allah`ın indirdiğine (Kur`an`ın hükmüne) uyun!” dendiği zaman: “Hayır biz atalarımızı üzerinde bulduğumuz şeye uyarız” derler. Ya ataları hiçbir şey anlamamış ve doğru yolu bulmamış olsalar da mı?” (Bakara: 170)
Evet, ataların dinine sarılanların, ataların yolunu izleyenlerin ve atalar dini üzerinden beslenenlerin gerekçesi hep bu olmuştur. Gaye ataları yalancı çıkarmamak, ataların haysiyetini kurtarmaktır. Binaenaleyh ataperestler hâkim olduğu müddetçe o kanunlar da işlenmeye devam eder. Hatta bu kanunlar kullanma tarihlerini doldurup iflas etmiş olsalar bile…
Bir kanun geçmiştekilerin ve ölmüşlerin hatırına değil, haldekilerin ve yaşayanların yararına çıkarılır, işlenir ve itibar edilir. Teamül olarak geçmiştekilerin kendi ihtiyaçlarını nazara alarak çıkardığı kanunlar sonradan gelenleri bağlayamaz. Zira onların ihtiyaçları ve şartları farklı olabilir.

Eğer kanun çıkarmanın temel dayanağı insan beyni ise, insanlar ilerledikçe kanunlar da değişmek zorundadır. Bu cihetle insan ürünü olan kanunlar geriden onu takip etmekte ve onun gerisinde kalmaktadır. Hiçbir zaman insanın çıkardığı bir şey ondan daha ileri olamaz ve ondan daha yüce sayılamaz.
Bu bağlamda, Ortadoğudaki gelişmeleri yeniden kendi emellerine göre dizayn etmeye çalışanlara diyoruz ki: çekilin insanların hür iradesi önünden, özgürce düşünmelerini engellemekten ve hür iradeleriyle seçip beğendiği inançlarını yasaklamaktan vazgeçin.

Kafalar beyin çalıştırarak fezayı fethetmişken siz hala onun yüzeyinde geziniyor, onun saçıyla, örtüsüyle uğraşıp duruyorsunuz. Bırakın şu insanların kılık kıyafet meselesini de onların beyniyle uğraşın; maharetiniz varsa onları bilimle, teknikle donatın. Tek tip, tekdüze insan kalitesini oluşturmaktan vazgeçin.
Şunu da bilmiş olun ki, eğer bir şeyin bir idealin temel dayanağı inanç ise, sevgi ise siz cebren onu değiştiremezsiniz. Zira bunlar kalbi olan şeylerdir. Siz cebren kalpleri değiştiremediğiniz gibi onlara hâkim de olamazsınız. Ve yine bilmiş olun ki, eskimiş, miadını doldurmuş kanunlarla şu bilim ve teknik çağında aydınlanmış insanları asla idare edemezsiniz. Hele Kur`an bilinciyle uyanmışların zihnini asla değiştiremezsiniz.

Eğer bir elbise eskimiş fazladan yıpranmışsa yamalarla onu kurtaramazsınız. Bir ilacın kullanma tarihi geçmişse onu hastalara veremeyeceğiniz gibi çöpe atmaktan ve hatta bir zehirlemeye neden olmasın diye imha etmekten başka bir çareniz yoktur. Allah`a emanet olun.