Makalemizin başına seçtiğimiz bu başlık, bir zamanlar Hama katliamını anlatan bir eserin isminden iktibas edilmiştir. O zamanlar bu eseri okurken Hama`da yaşanan katliamın dehşet tabloları karşısında ve acı dramın etkisinden haftalarca kurtulamıyor, çarpılmış gibi oluyorduk. Her hatırladıkça, her aklımıza geldikçe ah çekiyor, kahroluyorduk. Bunun hesabı nasıl verilecek, bedeli ne şekil ödenecek diye hayalden hayale uçarken zalim Esad Ailesine karşı öfkemiz kabardıkça kabarıyor, nefretimiz arttıkça artıyordu.
Ama şimdi umutla bakıyoruz. Suriye`de artık güzel şeyler oluyor, Hama`nın ufkunda yeni bir şafak söküyor. Kapkaranlık bir gecenin silkinmesinden sonra, nurlu bir güneşin doğmak üzere olduğunu görüyoruz Hama`nın ufkunda. Geçen Cuma günü, Hama meydanında 400 bin kişilik bir gösterinin yapılması bu güneşin doğuşunu müjdelemekte ve Esad`ın katmerli zulmünün sona yaklaştığını haber vermektedir.
Yakında bu sayı milyonları da aşabilir ve Suriye`nin dört bir yanına da yayılabilir. Zalim Esad ise aciz kaldıkça daha da hırçınlaşabilir ve daha büyük katliamlara imza atabilir. Ama devrilmekten, çekip gitmekten başka bir çıkar yol bulamaz. Yarenleri Bin Ali gibi, Mübarek gibi ve Abdullah Salih gibi tarihin önünde hesap vermekten asla kurtulamaz. Zira her geçen gün veya her gelen Cuma, İslami öfkenin bir az daha kabardığını ve Esad`ın ibresinin hızla aşağıya doğru indiğini göstermektedir. Artık ne Nusayri gullatları, ne Baas Partisinin Mişel Eflâk`ları, ne Şam`ın Süryani işbirlikçileri ne de Haleb`in Ermeni patronları onu kurtarabilirler. Allah`ın izniyle o baş üstü gitmeye mahkûmdur.
Allah katında her şey bir hesaba göredir. Tarihte zulümle abad olunan görülmemiştir. Zalim kısa bir süre ateşini yaksa da nihayet sönecek ve bir gün istemese de yaptıklarıyla yüz yüze gelmek zorunda kalacaktır. Dünya kurulalı günden beri, gece ile gündüz gibi tarih de bazen lehte, bazen de aleyhte dönüp dolaşmakta ve tekerrür etmektedir. Zira Kuran`ı Kerim, ilahi sünnetin hep böyle cereyan ettiğini haber vermektedir:
“Biz bu günleri, insanlar arasında böylece (bazen lehte, bazen de aleyhte) evirip çeviririz. Bunun hikmeti ise, Allah`ın sizden iman edenleri bilmesi ve sizden (şehit olmak isteyenleri) yanına şahitler olarak alması içindir.” (Ali İmran: 140)
Esad Ailesinin saltanatı kuruldu kurulalı, başka bir tabirle Baas rejimi geldiği günden beri Suriye`de çok zulüm yapıldı, çok kan akıtıldı ve çok büyük katliamlar gerçekleştirildi. Ama tehcir, tecrit ve asimilasyon konusunda en çok ve en büyük zulmü oradaki Kürtler gördü. Daha yakın zamana kadar değil etnik hakları, vatandaşlık özlükleri bile yoktu.
Baba Esad`ın, 1975lerde Kürtlere yaşattığı “Hattulahmer” = kırmızı hat tehciri, hala akıllardan silinmiş değildir. Şeyh Sait Efendi hadisesinden sonra, Kürdistan`da belli ailelere uygulanan tehcir olayının bir benzeri de 1975te Suriye`deki Sünni Kürtlere uygulandı. Sınır şeridinde oturan ve özellikle El Cezire bölgesinde ikamet eden 300 bin Sünni Kürt nüfusu Suriye`nin içlerine kuytu bölgelere sürüldü. Bunların yerine ise, ajan olarak kullanmak istediği ve kendileriyle sınır güvenliğini düşündüğü Nusayri Arapları getirip yerleştirdi. Böylelikle Sünni Kürtleri, öz yurtlarından, topraklarından kopardığı gibi, sınırın Türkiye tarafındaki akrabalarıyla da tüm alakalarını, irtibatlarını keserek insafsızca bir izoleye tabi tuttu.
Halen Müslüman kardeşler camiasına yaşatılan zulüm, baskı ve işkence taktikleri, bir zamanlar Stalin`in Rusya`daki uygulamalarını andırmaktadır. Basit suçlamalarla uzun süre belirsiz mekânlarda hapishanelerde tutmak gibi sindirme politikaları ve infaz mangaları akıllara durgunluk veriyor. Bir kerecik olsun Baas Partisinin aleyhinde konuşanların vay haline! Sırf mahkûm ailelerine yardım ettiği veya ziyaret ettiği için zindanlarda ömrü çürütülen ve sağ olup olmadığı bilinmeyen Müslümanların haddi hesabı yoktur. Sözün kısassı; Suriye`de Baas Rejimine karşı çıkmak suç olduğu gibi, bir kere olsun suçlu ilan edilen, insanlarla arkadaşlık etmek, sahip çıkmak da suçtur.
İşte Esad Ailesi ve Baas rejimi, Şimdi ektikleri rüzgârın fırtınasını biçiyorlar. İsteseler de istemeseler de acı bir sona doğru hızla yaklaşıyorlar. Görünen o ki, Suriye Halkı geri dönüşü olmayan bir mecraya girmiş ve ok yaydan çıkmıştır. Artık Beşşar Esad`ın gizliden gizliye anlaşmaya çalıştığı ve pazarlığa oturduğu Amerika ve İngilizler de onu kurtaramazlar. “Ah Hama!” Diyenlerin ahını aheste aheste çıkaracaktır Allah`ın izniyle. Allaha emanet olun.