Kur`an`ı Kerim, Müslümanlardan insanlığın gereklerini yerine getirmesini istediği gibi insani ve İslami bir topluluk da meydana getirmelerini de istemektedir. Bu topluluğun oluşması için sadece Muhammed Aleyhisselamı değil, onun Risalet`ine inanan tüm Müslümanları göreve çağırmakta ve bundan dolayı sorumlu tutmaktadır.
İslam`ın gelişinden günümüze kadar süregelmiş tüm toplumlar, Kur`an`a uydukları ölçüde aziz, Kur`an`dan yüz çevirdikleri ve uzaklaştıkları ölçüde de rezil ve zelil olmuşlardır. Allah(CC), bu Kur`an`la kimi milletleri yüceltir, kimi milletleri de alçaltır. Kur`an`a bağlananlar, ona gönül verenler kendi yararına; arkasını dönüp yüz çevirenler de kendi zararına yapar ve kendine yazık ederler.
“Rabbinizden size gözle görülecek belgeler gelmiştir. Kim bunları görürse kendi yararına, kim de görmezlikten gelirse kendi zararına yapmış olur. Ben, sizin üzerinize koruyucu değilim.” (Enam: 104)
Bu ayetten anlaşılıyor ki bu kadar açık delillerden sonra inanıp inanmamakta insanlar serbest bırakılmıştır. Ancak İslam`ı din olarak seçtikten sonra onun emir ve yasaklarını, haram ve helal kıldıklarını yaşama zorunluğu vardır.
Dünyada varlık gösteren ne kadar fikir ve akım varsa hepsinin kendilerine göre kurdukları bir oluşumları ve sistemleri vardır. Rahmani düşüncelere sahip olanlar Rahmani toplulukları, şeytani düşünceye sahip olanlar da şeytani toplulukları oluştururlar. Oysa Kur`an-ı Kerim şöyle bir topluluğu kurmayı bize emrediyor:
“Sizden iyiye çağıran, iyiliği emreden ve kötülüğü yasaklayan bir topluluk bulunsun. İşte onlar kurtuluşa erenlerin ta kendileridirler.”(Ali İmran: 104)
Ve Kur`an, kendisine uyan topluluğa rehberlik ederek hayatın her safhasında ayetleriyle yol gösteriyor, bu çetin hayat yolculuğunda dost ve düşmanları da tanıtıyor:
“Ey âdemoğulları! Şeytan, ayıplarını kendilerine göstermek için elbiselerini soyarak ana-babanızı cennetten çıkardığı gibi sizi de şaşırtıp bir belaya uğratmasın. Zira o ve yandaşları, sizin onları göremeyeceğiniz yerden sizi görebilirler. Biz şeytanları inanmayanlara veliler yaptık.” (Araf: 27)
“Şeytan sizin düşmanınızdır. Siz de onu düşman sayın. O, kendi taraftarlarını çılgın ateşlik kimseler olmaya çağırır.” (Fatır: 6)
Maalesef, bugün Kur`an`ın modeline uymayan, Müslümanım deyip de Kur`an`dan habersiz olarak yaşayan nice insanlar vardır. Bugün, Allah`ı ve Allah`ın isteklerini bırakıp şeytan ve şeytani isteklerin peşinde koşanlar vardır. Bugün, Müslümanın Müslümanı kardeş bilmesi gerekirken menfaat odaklarında kardeşlik rotasını şaşıranlar vardır.
İşte tüm bu olumsuz şartların ve istenmeyen olayların geliştiği bu zamanda insanlığı yaşatmaya, İslam`ı dimdik ayakta tutmaya çalışacak bir topluluğun kurulmasını; bizden imanımız, Kur`an`ımız ve insanlığa muhtaç olan insani duygularımız istemektedir. Madem imanımız, Kur`an`ımız, insanlığımız bizden bir şeyler bekliyor! Öyleyse yeniden görev başına dönmek zorundayız. İnsanlığın ve İslam`ın esasında ne varsa almak, boş heva ve heveslerimizi terk etmek mecburiyetindeyiz.
Kınayıcıların kınamalarına ve söz taşıyanların sözlerine aldırmadan, İslam`ı sevmeyenlerin hareket ve taşkınlıklarına bakmadan, bizi bizden koparacak tehditlere aldırmadan imanımızı, insanlığımızı, sevgimizi ve saygımızı zedeleyecek her şeyden uzak kalarak görevimizi yerine getirmek zorundayız.
Kur`an`dan alıp insanlara vermeli, insanlara bakıp Kur`an`dan feragat etmemeliyiz. Kültürümüze, insani değerlerimize, “beni” “biz” eden özelliklerimize sahip çıkmalıyız. Tarihimize sahip çıkmalı ve bizden sonraki nesillere; sahip çıkabilecekleri bir tarih bırakmalıyız. Yapabileceğimiz şeyleri başkalarından beklememeliyiz,
İlk emri “Oku”yla başlayan dinimizi, en güzel şekilde okumalı ve yaşamalıyız. Okunmayan ve yaşanmayan dinden Allah`a sığınmalıyız. Dostluk ve düşmanlık kavramlarını iyi kavramalı; Allah`a dost olanlara dost, düşman olanlara da düşman olmalıyız. Allah`ın sevdiklerini sevmeli, sevmediklerinden uzak durmalıyız.
Bu dünya hayatında, sahip olmak istediğimiz her şeyden önce Kur`an`ın tarif ettiği “insan” olmalıyız ve İslam`ın esaslarına uygun yaşayan birer Müslüman olmamız dileğiyle…