Suriye`de müthiş bir dram yaşanıyor, son derece kahredici ve yürek
paralayıcıdır. Her gün yeni katliamlar, bombardımanlar, kimyasal gazlar ve
en son fosfor bombaları!
Her gün kadın-çocuk ölümleri, cesetlerin yan yana
dizilişi, mabetlerin tahrip edilişi ve insanlık onurunun yok oluşu... Daha
doğrusu Suriye`de insanlık katlediliyor. Acaba bütün bunlar, şimdiye kadar
sık sık konuşulan Ortadoğu Projesinin adım adım uygulanmaya konulması
mıdır? Yoksa özlenen gerçek baharın başlangıcı mıdır? Şimdilik bunu
kestirmek çok zor gözüküyor.
Ancak sözde Suriye için, Suriye`yi kurtarmaya yönelik konuşan, laf savuran
liderler veya devletlerin çoğu, "bundan bana ne çıkar" düşüncesiyle kendi
hesapları peşindeler. Hani "koyun can derdinde, kasap et derdinde"
demişler ya!
Bugün Suriye`de durum bundan farklı değildir. Mazlum Suriye
halkı, zalim oğlu zalim Başar`ın zulmü altında inim inim inlerken, her gün
yüzlerce şehit verirken, özgürlükleri için ölüm kalım mücadelesini
verirken, kamplarda bin bir zorluk altında hayata tutunmaya çalışırken
emperyalist güçler, onlar üzerinden üstünlük sağlama ve siyasi nüfuz
devşirme yarışına girmişlerdir.
Suud Kralı Karun Abdullah ve körfez emirlikleri, İran ve Hizbullah kaynaklı
Şii ittifakının etkisini kırmak için kendilerince oluşturdukları Sünni
(Vahabi) hareketini silahlandırarak nüfuz sağlamaya çalışırken, İran ve
Hizbullah da var olan nüfuzlarını koruma pahasına zalim oğlu zalim Esed`e
destek çıkmaktadır. Türkiye ise, orada oluşmuş boşluktan yararlanan ve
gittikçe güçlenen PYD varlığını kendisi için büyük tehlike arz ettiğini
düşünerek Suriye`de bütüncül bir iktidar değişiminden yana siyaset
yürütmektedir.
Rusya, Ortadoğu`da tamamen nüfuz kaybetme korkusundan bir nevi sosyalist
Baasçılara ve dolayısıyla zalim Başar`a desteğini bir borç bilirken, ABD
hala nasıl ve hangi tarafa destek vereceklerine dair net bir karar vermiş
gözükmüyor. Onun şimdiye kadar muhaliflere silah desteğini sağlaması,
Başar`ın kendi şartlarını kabule yanaşması içindir. Eğer Beşşar, Amerika ve
İsrail politikaları doğrultusunda bir tavır geliştirirse Amerika hemen
onunla anlaşmaya hazırdır. Zira Amerika bu şekilde hem oradaki İran`ın
etkisini kırmış olacak, hem de El Kaide ile bir daha yüz yüze gelmekten
kurtulmuş olacaktır.
Suriye`de kimyasal gazlarla gerçekleştirilen katliamın görüntüleri,
yüzlerce kadın çocuk cesetlerinin üst üste yığılışı bütün dünya medyasında
görüntülenirken, Amerika hala bunun ispatlanmasını ve araştırılmasını
istiyor. Bunlar, "ayı göz önünde dururken ayının izini aramak" cinsinden
ayak oyunlarıdır. Amerika bilerek Müslüman kanın dökülmesinden yanadır.
Müslümanlar bir birleriyle uğraştıkça İsrail o kadar güvendedir. Kurulduğu
günden bu yana hiçbir zaman İsrail bu derece güvende olmamıştır.
Batılı ülkelere gelince, onların bu güne kadar Suriye`den ciddi manada
menfaat ve çıkarları zaten olmamıştı ve bu günden sonra da olacağı pek
gözükmüyor. Bu nedenle orada onlara demokrasi falan da lazım değildir.
Avrupa Birliği Teşkilatı, Suriye ve Mısır konusunda sınıfta kalmıştır.
İngiltere ve Fransa Suriye`ye müdahaleye hazırlanıyorsa da gönüllü
değiller, belki Amerika ile ittifaklarını bozmak istememelerindendir.
Birleşmiş milletler teşkilatı ise, Başbakan Erdoğan`ın dediği gibi:
"varlığı tartışılır" hale gelmiştir. Aslında buna, "beşli milletler
teşkilatı" demek daha doğru olur. Eğer bu beşli daimi temsilcinin her
birisi alınan tüm kararlara veto hakkına sahip ise teşkilat bunlardan
ibarettir. Diğerleri 180 küsur üye ise sadece aksesuar gibi anlamsız kalır.
Şu halde, Müslüman halklar, kendilerinden olmayan bu teşkilatın hiçbir
kararını tanımamalı ve bir an evvel kendi birliğini "İslam Birliğini"
kurmalıdırlar. Bu yolla ancak ümmet içinde gelişen iç müdahaleleri
önleyebilir ve dıştan gelen saldırılara karşı koyabilirler. Bu gün
Müslümanların güçlü bir birliği ve ortak muharip güçleri olmadığından
Suriye krizini çözmek ABD`ye ve AB`ye davetiye çıkarması ne kadar esef
verici ve kahredicidir.
Gelinen en son şartlara ve gelişmelere bakılırsa, Türkiye`nin yoğun
diplomasisi Amerika`yı da bazı batılı devletleri de Suriye`ye karşı bir
savaşa mecbur kılmıştır. Artık bu savaşın çıkması an meselesidir.
Nihayetinde Beşşar gidecek; ama bu savaşın en büyük faturası Türkiye`ye kesilirken, en
kazançlısı da İran çıkacaktır. Artık böyle bir durumda İran, Amerika`yla
savaşmak adına bilfiil işin içine girme imkânını bulacaktır. Allah akıbeti
Müslüman ümmetin lehine çevirsin. Âmin.