Mübarek Ramazanı şerife elveda ederken buruk bir bayrama daha girmiş bulunmaktayız. İslam coğrafyasında kişilere ve toplumlara göre farklı farklı bayram havaları yaşanmaktadır. Kimileri çoluk çocuğuyla birlikte, dostları ve ahbapları ile bir arada bayram sevincini yaşarken, kimileri de evleri barkları başlarına yıkılmış, aileleri dağılmış, çoluk çocuğuyla sokakta kalmış vaziyette bayram sabahına çıkmış bulunmaktadır.

Bayramı ağız tadıyla tatmamıza mani olan zalimleri Allah kahretsin. Hem dünyada hem ukbada ebeden belalarını versin ve hiçbir zaman bayram yüzünü onlara göstermesin! Zalimler, Müslümanlara darbe vurmak için hep onların ibadet zamanlarını seçmesi tesadüfi değildir. Bunu zaten fırsat olarak bilirler. Cumartesi hürmetini bile bile çiğneyen Yahudiler için hiçte bir engel yoktur.

Siyonistler Ramazan boyu ara vermeden saldırılarına devam etti. Şimdi bayramı da yaptırmamaya çalışıyorlar. Ama bizler, ne olursa olsun hangi şartlar altında ve ortamda olursa olsun bayramımızı bayram olarak yapacağız. Üzgünleri, küskünleri ve dargınları da kendimizle birlikte ayağa kaldırıp içimize katacağız ve kaynaşacağız.

Etrafımızda olup bitenlerden haberdar olmak için gözümüzü gezdirip nerde bir düşkün bir sahipsiz varsa el atıp ayağa kaldıracağız. Bu, Efendimiz aleyhissalatu vesselamın mühim bir sünnetidir. Nitekim O, diğer zamanlardan daha çok bayramlarda buna dikkat ederdi

Bir gün aleyhissalatu vesselam, bayram yerine gelen çocuklara yönelir, görür ki, herkes sevinç ve neşe içinde yeni elbiselerini arkadaşlarına gösterip oynarken, yalnız başına bir köşeye çekilmiş, üstü başı dağınık bir halde ağlayan bir çocuk var. Ona doğru yönelir ve: "yavrum neden ağlıyorsun" diye sorar. Çocuk: "Benim babam yok ki bana yeni elbise alsın ve beni sevip okşasın. Babam Uhud'da şehit oldu. Annem de başkasıyla evlendi. Kocası beni kabul etmediği için sahipsiz kaldım" der.

Allah Resulü sallellahu aleyhi vesellem: Yavrum Fatıma'nın senin ablan, Aişe'nin senin annen ve benim de senin baban olmasını istemez misin? deyince çocuk başını kaldır ve soran kişinin Allah'ın peygamberi sallellahu aleyhi vesellem olduğunu görünce sevinçle ayağa kalkarak "nasıl istemem ya Resulellah" der.

Allah Resulü sallellahu aleyhi vesellem çocuğu okşar alıp eve götürür, ona güzel elbiseler giydirir ve arkadaşları arasına gönderir. Arkadaşları yeni halini görünce şaşırırlar. "Sen az önce ağlayan çocuk değil misin?" Diye sorarlar. O evet, ama şimdi babam var deyip durumu onlara anlatır. Bunu duyan çocuklar, "Keşke bizim de babamız Uhud'da şehit olsaydı, deyip ona imrenirler.

Bu çocuğun adı Beşir bin Akra'dır. Rivayetlere göre Beşir, Resulullah sallellahu aleyhi vesellemin vefatına kadar onun yanında kaldı. Vefatında ise: "Asıl şimdi yeni yetim oldum ve sahipsiz kaldım” deyip ağlamaya başlamıştı.

Şimdi bizim yapacağımız şey, Resulullah sallellahu aleyhi vesellemin yaptığı gibi gözümüzü gezdirip yetim ve sahipsiz çocukları aramamızdır. Bugün Gazze'de on binlerce evsiz sahipsiz yetim var. Onlar ümmetin yetimleri! Eskiden savaş yetimlerine "Halife" bakardı, şimdi halife yok, bizler bütün bir ümmet olarak onlara bakıp gözetmek ile yükümlüyüz.

Sonuç olarak diyorum ki, bayramımızı Gazze'de yapalım, Gazzeli çocuklarla yapmak için mali cihadımızı, yardımlarımızı oraya gönderelim. Gönderelim ki Allah onları muzaffer kılsın, işgalci ve katil Siyonistleri kahru perişan etsin, güçlerini dağıtıp hezimete uğrasın ve müminlerin gönlünü şifaya kavuştursun. Şunun da bilinmesini isterim ki, şu an Gazze'de cansiperane savaşan mücahitlerin çoğu, şehit ailelerin çocukları, yani büyümüş yetimlerdir.

Allah'ım! Sen ümmetin ak yüzü olan Gazze yetimlerine yardım et, onları muzaffer kıl ve bizim de gönlümüzü feraha kavuştur. Şüphesiz sen, nice az toplulukları büyük topluluklara galip getirensin. Senin her şeye gücün yeter. Âmin