Bilindiği gibi bugünden itibaren bütün bir Milli Eğitim camiası tatile girmiş bulunmaktadır. Bir eğitim yılı boyunca çocuklar ve gençler döktükleri terin, harcadıkları çaba ve gayretlerin karşılığını; bugün ellerine verilecek bir karne cetvelinde bulacaklar. Bunun neticesinde kimileri sevinçli, kimileri de üzgün ve buruk…
Bir eğitim yılı boyunca gecesini gündüzüne katarak gayretle çalışan, vaktini düzenli kullanıp bereketlendirenler emeklerinin karşılığını görünce sevinecekler ve göğüslerini kabarta kabarta evlerine dönecekler. Karneleri ellerinde büyüklerine ve arkadaşlarına gösterip başarılarını göstermek ve takdirlerini almak isteyecekler.
Ama tembel tembel oturup kendini yormak istemeyen, oyun ve eğlenceye dalan, vaktini televizyon başında veya internet kafelerde öldürenler şimdi karne durumlarının iyi olmadığını görünce tabi ki üzülecekler. Keşke ben de çalışsaydım, keşke falan falanla arkadaş olmasaydım diyerek kendi kendilerini kınayacak ve yapmadıklarına hayıflanacaklar. Kimileri de veli korkusundan eve gelemez firari olurlar. Karne durumları sorulunca da sıkılgan sıkılgan “normaldir” veya “daha almadım, bilmiyorum” gibi ifadelerle geçiştirmeye çalışırlar.
İşte bütün bu mahcubiyetler, bu sıkılmalar ve aşağılanmalar; tembelliğin, vurdumduymazlığın, nefse uymanın, oyun ve eğlenceye dalmanın bir neticesidir. Şu halde kabahat, karneyi dolduran öğretmende değil öğrencinin kendisindedir.
İşte dünya hayatı da böyledir. İyilerle kötülerin, inananlarla inkârcıların, peygamberlere ve kitaplara uyup itaat edenlerle isyan edenlerin, iyi amel işleyenlerle kötü amel işleyenlerin ayırt edilmesi için böyle bir imtihan alanıdır dünya.
Yarın ahiret gününde insanın dünya hayatında işlediği ne varsa tıpkı bir karne misali onun eline bir amel defteri verilecektir. İyilik olsun kötülük olsun dünyada işlediği, söylediği ne varsa hepsini o kitapta yazılı veya görüntülü olarak bulacaktır. Bu öyle bir kitaptır ki okuma yazması olan da olmayan da okuyabilir. Kişi bütün hayatını çekilmiş bir film gibi o kitabın içinde mevcut bulacaktır.
Müminlerin kitabı sağlarından sağ ellerine verilecek, kâfir ve münafıkların da kitabı arkalarından sol ellerine verilecektir. Konuyla ilgili Kur`an-ı Kerim`de tasvir edilen sahneye bir göz atalım:
“Ogün (tüm yaptıklarınızın hesabını görmek için hepiniz ilahi) huzura çağrılacaksınız. Size ait hiçbir şey gizli kalmayacaktır.”
“Kitabı sağ eline verilen kimse, (onu okuyunca sevinçle yakınlarına ve arkadaşlarına koşacak.) işte benim kitabım! Alın okuyun; Şüphesiz ki ben, hesabımla karşılaşacağımı (hesabımın böyle çıkacağını) zaten biliyordum, diyecektir. Artık o kimse, hoşnut olacağı bir hayat içindedir. Meyvelerinin sarkmış olduğu yüce cennetlerdedir. Onlara, geçmiş günlerde (dünya hayatında) yapmış olduğunuz amellere karşılık olarak afiyetle yiyin için” denilecektir.
“Ogün kitabı (amel defteri), solundan verilene gelince o da (dehşet içinde eyvah bu ne biçim kitap diyecek) keşke bana kitabım verilmeseydi; hesabımın ne olduğunu bilmeseydim; keşke ölümüm sonum olsaydı (da tekrar dirilmeseydim); malım bana hiçbir fayda sağlamadı; gücüm, saltanatım da benden yok olup gitti diyecektir.”
“İşte o kimsenin hesabı görüldükten sonra yüce Allah tarafından Cehennem Zebanilerine şöyle bir ferman gelir: “onu tutun, yakalayın ve (ellerini boynuna) bağlayın. Sonra alev alev yanan cehenneme sallayın. Sonra uzunluğu yetmiş arşın olan zincire vurun. Çünkü o, (dünyadayken) yüce Allah`a iman etmiyordu; yoksula yedirmeyi teşvik etmiyordu. Bu sebeple bugün burada onun samimi hiçbir dostu yoktur. Suçluların ancak yediği irinden başka onun bir yiyeceği de yoktur.” (Hakka: 18–37)
Evet değerli okuyucular, ahirette kaçınılmaz olarak her insanın karşılaşacağı hesabın ve bu hesaba dair ellerine verilecek iyi veya kötü karnenin sonucu böyle! Varın şimdiden kendi hesabınızı kendiniz görün ve karnenizi kendi ellerinizle kendiniz doldurun. Böylece “hesaba çekilmeden önce kendinizi hesaba çekin” düsturuyla yarın Rabbimizin huzuruna vardığınızda nasıl bir hesapla karşılaşacağınızı şimdiden tahmin edebilirsiniz.
O halde henüz daha amel günündeyken iyi düşünelim. Attığımız her adımın, sarf ettiğimiz her sözün mutlaka bir hesabı, bir sorumluluğu olduğunu unutmayalım. Her zaman beraber olduğumuz, dostluk kurduğumuz ve peşinden gittiğimiz insanları iyi tanıyalım. Ve bilelim ki “ahiret gününde muttakiler dışında tüm dostlar birbirlerine düşman kesilecektir.”
Hesap günü gelmeden güzel amel için acele edenlerden olmanız dileğiyle…