Aldatmak sözcüğü çoğunlukla hile ve oyuna getirerek kandırmak, iğfal etmek, dolandırmak, sözünde durmamak gibi anlamlara gelir. Aldatan ya yalan vaatlerle ya da sahte ve asılsız bir şeyi gerçekmiş gibi süslü ve cazip göstermek suretiyle aldatır.

Kur'an-ı Kerim'de aldatma eylemi, münafıklara yakışan çirkin bir huy olarak belirtilir. Münafıkların en belirgin özelliği, Allah'a ve ahiret gününe inanmadıkları halde, inandıklarını izhar etmeleridir. Onlar bununla aslında kendilerini aldatırlar. Allah mutlaka onların hile ve tuzaklarını deşifre edip planlarını boşa çıkarır.

“İnsanlardan bazıları da vardır ki, inanmadıkları halde "Allah'a ve ahiret gününe inandık" derler. Onlar (kendi akıllarınca) güya Allah'ı ve müminleri aldatırlar. Hâlbuki onlar ancak kendilerini aldatırlar ve bunun farkında değillerdir.” (Bakara:8-9)

Şu halde asıl aldananlar, geleceklerini hiç düşünmeden başkalarını aldatmaya çalışan münafıklardır. Süslü sözlerle yalan söyleyerek, yemin ederek ve hile yaparak aldatmanın münafıklık alâmeti olduğu unutulmamalıdır. Kur'an-ı Kerim, bu tarzdan münafıkların durumunu şöyle açıklıyor:

"Onlara, insanların iman ettiği gibi siz de iman edin denildiği zaman, (kendi aralarında): "Biz, akılsız cahillerin iman ettiği gibi mi iman ederiz?" Derler. Doğrusu akılsızlar onların ta kendileridir, velakin anlamıyorlar. Bir de müminlerle karşılaştıkları zaman: Biz de (sizin gibi) iman ettik, derler. Hâlbuki şeytanlarıyla (kendilerini aldatan dostlarıyla) baş başa kaldıkları zaman: "Biz sizinle beraberiz, biz ancak (iman etmiş gibi görünerek onlarla) alay ediyoruz" derler. Allah münafıkları ettikleri alayın cezası ile cezalandırır ve azgınlıkları içinde başıboş dolaşmalarına mühlet verir." (Bakara, 13-15)

İnsanlık toplumu içerisinde münafıklıkla aldatma eylemi en çirkin bir karakterdir. Aldatmaya çalışırken hep aldanan ve harcanan kendileri olur. Hiçbir zaman ne güvenleri ne emanları ve ne de rahatları olur. Her an yakalanma ve harcanma telaşı içinde olup hayatları hep korku ve endişe ile geçer.

Şu halde Müslümanın böyle bir nifak alâmetini üzerinde taşımaması için daima kendini kontrol etmesi lazım. Kesinlikle hilekârlıktan, aldatmaktan ve böyle bir düşünceyi içinde taşımaktan sakınması gerekir. Unutulmamalıdır ki, Allah'ın ilmi her şeyi kuşatmıştır. O'nun bilmediği hiçbir şey yoktur.

Nitekim Peygamberi aldatmaya kalkışanlar, kendilerini aldatmış kısa sürede planları deşifre olmuş ve tüm pislikleri yüzlerine çarpar şekilde ortaya çıkmıştı. Çünkü Allah (cc), onların hile ve desiselerine karşı peygamberini sahipsiz bırakmayacaktı:

"Seni aldatmak isterlerse, (bil ki) şüphesiz Allah sana kâfidir. Seni ve inananları yardımlarıyla destekleyen, kalplerini uzlaştıran odur." (Enfal, 62)

Görüldüğü gibi Allah'u Teâla, hilekârların hilelerini ortaya çıkararak onları dünyada da ahirette de rezil ve rüsva ederken, aldatılmak istenen peygamberinin ve müminlerin yardımcılığını de üstlenmektedir. Dolayısıyla aldananlar müminler değil, münafıkların ta kendileridir. Zira insanları aldatmak çok çirkin bir haksızlık ve ahlaksızlıktır. Bunun cezası dünyada rezil ve rüsva olmak, ahirette de cehennemin en alt tabakasında elim bir azaba duçar olmaktır. Bundan daha büyük bir aldanış olur mu?