Son iki üç asırdan beri İslam literatürüne giren "İslam cumhuriyeti" veya "İslam devleti" tabirleri, sonradan ihdas edilmiş çağdaş kavramlardır. Bu kavramlar, Büyük Fransız ihtilalinden sonra ilkin Batı medeniyetinde ortaya çıktı, sonra da bütün dünyaya yayıldı.

Buna karşı Kur'an-ı Kerim'de ise, bütün Müslümanları bir araya getiren siyasi oluşumun adı ümmettir. Cumhurun görüşüne göre bunun kurulması, bütün Müslümanlar üzerine farzı kifayedir. Şayet birileri ile bu kifai görev ifa edilemiyorsa o zaman hepsinin üzerine farz-ı ayn olur. Kur'an-ı Kerim'de bu Ümmetin başlıca nitelikleri şu ayeti kerimelerle belirlenmiştir:

"İçinizden hayra davet eden, iyiliği emredip kötülükten men eden bir ümmet (bir cemaat) bulunsun: İşte onlar kurtuluşa erenlerdir." (Al'ı İmran: 104)                

"(Ey Müslümanlar) siz insanlar için ortaya çıkarılmış en hayırlı bir ümmetsiniz ki, iyiliği emrediyor, kötülükten men ediyor ve Allah'a iman ediyorsunuz." (Al'i İmran: 110)                 

Bu her iki Ayeti kerimede, Müslümanların siyasi iradesini temsil eden bir cemiyetin oluşması istenirken bunun dört ana niteliği ve görevi de belirlenmektedir:

1-     Her şeyden evvel bunun müminlerden müteşekkil olması,

2-     Hayra davet edenler olması,

3-     İyiliği emredenler olması,

4-     Kötülükten men edenler olması.

Görüldüğü gibi ilk iki madde, iman ve genel tebliğle alakalıdır. Ama son iki madde, yargı ve yönetimle alakalıdır. Bu maddeler, günümüz tabiriyle yasama, yargı ve yürütme organlarını çalıştıran kurumun açık bir tarifidir. Bu kurumun adı ise, Kur'an tabiriyle "Ümmet'tir." Yani ehli hal vel akid'den oluşan İslam cemaatinin yönetim organlarının bütüncül ifadesidir.

Bu isim, doğrudan Allah (cc) tarafından konulmuştur. Selef âlimleri bunu tefsir ederken: yani cemaattir demişlerdir. İslam tarihinin tüm dönemlerinde Müslümanların siyasi iradesini temsil eden cemiyet için, Ümmet ıstılahı yerine lafzı Müfesser olarak cemaat tabiri kullanılmıştır. Ancak son iki asırdan beri, Ümmetin bütünlüğünün parçalanıp dağılmasından sonra, bir zarurete binaen "Cemalettin'i Afgani" gibi bazı âlimler, "İslam Devleti" tabirini kullanarak yeni bir açılımda bulundular.

Kur'an-ı Kerim'de devlet kelimesi, varlık ve zenginlik anlamlarında kullanılmıştır. Arapçadaki sözlük anlamı da budur. Zaten İslam'ın klasik terminolojisinde "devlet" diye bir kavram yoktur. Batı dillerindeki türeyişi dahi son üç asırdan beridir. İslam'ın klasik kaynaklarında, Müslümanların siyasi iradesini temsil eden cemiyet için: "Ümmet" ve "Cemaat", buna vaziyet eden makam için de "İmamet" ve "Hilafet", bu yapının hâkimiyet alanı için de "Velayet" ve "Dar" tabirleri kullanılmıştır.

Ancak "Ümmet" tabiri, bütün Müslüman halkların umumu için de kullanıldığından, siyasi iradeyi temsil eden teşkilat için, cemaat tabirinin kullanılması daha kabul görmüştür. Ayrıca Cemaat kavramı bütün Müslümanların siyasi iradesini temsil etmese de İslam'ı bütünüyle yaşayan, onun kaide ve kurallarına dayalı egemen olan bir yapı için de kullanılabilir. Nitekim günümüzde şer'i düzenle yönetilen ulusal devletler, bu tabir altında tanım bulabilmektedir.                      

Şu halde, bütün Müslümanlar yeryüzünün neresinde bulunuyorlarsa bulunsunlar, farklı coğrafyalarda yaşasalar, farklı renk, dil ve ırklara sahip olsalar da hepsi tek bir ümmettir. Bunlar, ayrı ayrı cemaatleşip ulusal veya bölgesel devlet kurabilirler. Ayrı iktisadi nizamları, bayrakları ve polisiye teşkilatları da olabilir. Ama siyasi olarak hiçbir zaman birbirinden bağımsız ve kayıtsız olamamalı. Mutlaka hepsinin bağlı bulunduğu sembolik bir bayrağın ve bir imamın bulunması gerekir.

Yirminci asrın hukukçusu Şehit Abdülkadir Udeh'in dediği gibi: "Bundan maksat İslam'ın temel kaide ve hedeflerine uygun şekilde hükümlerinin uygulanmasıdır. Eğer bunun en güzel ve en mükemmel uygulama şekli olan tek bir devletin çatısı altında organizesi mümkün değilse, O zaman farklı devletler şeklinde birleşip güç birliği yapan bir federasyon oluşturabilirler. Şu var ki hepsinin yönetim şekli ve siyaseti bir olması ve İslam'ın ana prensiplerine uygun olması gerekir.

İşte bu yönüyle İslam'ın cemiyet anlayışı, günümüzde uygulamakta olan Amerika birleşik devletleri veya Avrupa birliği gibi bir federasyon şeklini reddetmez. Bunlar gibi ve bunlardan farklı şekilde de formüller uygulanabilir."... (Abdulkadir Udeh, İslam Ceza Hukuku: c,1.s, 290-291)