İnsanlar bu dünyada çeşitli vesileler ve münasebetlerle yakınlık ve dostluk kurarlar. Kimi menfaat için, kimi emin olmak için ve kimi de bir yerlere gelmek için... Ama Müminler sadece Allah için sevgi ve saygıya dayalı dostluk kurarlar. Kur'an-ı Kerim'de bu husus şöyle açıklanmaktadır: "Mümin erkekler ve mimin kadınlar birbirlerinin dostudurlar." (Tevbe, 71)

İşte bu dostluk, sadece ve sadece imana dayalı olarak kurulan bir dostluktur. İyiliği emretmek, kötülükten sakındırmak ve birbirlerine güzel amel ve sabrı tavsiye etmek maksadıyla kurulan dostluktur. Müminlerin, mümin kardeşlerini bırakıp kâfirlerle dostluk kurmaları, yakın ilişkiler kurmaları Kur'an'ın açık nassı ile men edilmiştir:

"Müminler, müminleri bırakıp da kâfirleri dost edinmesinler. Kim böyle yaparsa Allah'tan ilişiği kesilmiş olur. Ancak onlardan sakınma haliniz müstesnadır. Allah size kendisinden korkmanızı emrediyor. Nihâyet dönüş Allah'adır." (Âli İmran, 28)

Allah'a açıktan düşmanlık edenleri sevmek yakın ilişkiler geliştirmek mümine yakışmaz; zaten kâfirler de müminleri sevmez hiçbir zaman onlarla dost olmazlar:

"Ey iman edenler! Sizden olmayanı dost edinmeyin. Onlar sizi şaşırtmaktan geri kalmazlar. Sıkıntıya düşmenizi içten arzu ederler. Öfkeleri ağızlarından taşmaktadır; sinelerinin gizlediği ise daha büyüktür. Eğer düşünürseniz size ayetlerimizi böyle açıklıyoruz." (Âli İmran, 118)

Peygamberimiz sallellahu aleyhi vesellem şöyle buyurmuştur: "İnsan, dostunun dini üzeredir. Bundan dolayı dost edineceği kişiye dikkat etsin." (Riyazu's-Salihîn, I, 398) "İnsan sevdiği ile beraberdir. " (Müslim, Birr, 161)

Peki, müminler birbiriyle dostluk yapmazlarsa ne olur? İşte bakın ayeti kerimenin uyarısına: "kafirler birbirlerinin dostları, yardımcıları ve velileridirler. Eğer siz aranızda bunu yapmazsanız yeryüzünde kargaşalık, fitne ve büyük bozgun çıkar." (Enfal, 73)

Dünya hayatında her insanın samimi olacağı, duygularını paylaşacağı, seveceği ve sevileceği görüş birliğinde bulunacağı dostlara ihtiyacı vardır. Dostluklar, Allah rızası için ve çıkarsız olursa sürekli olur: Bir müminin genel olarak bütün müminlere dostluk etmesi gerekir. Ayrıca, fert olarak her müminin en çok sevdiği, bağlandığı dostları, arkadaşları da bulunur. Hz. Peygamber sallellahu aleyhi vesellem ile Hz. Ebu Bekir arasındaki dostluk gibi...

İslami dostluk kavramı, Batılı hayat tarzındaki dostluk kavramından apayrıdır. Çünkü bu dostluk, yüzeysel bir dostluk olmayıp, sorumluluk, ahde vefa, kendisi için istediğini kardeşi için de istemek gibi derin manalara sahiptir. Yukarıda zikrettiğimiz gibi Kur'an-ı Kerim velâyet kelimesi ile dostluğu, tek kelimede zikreder. Dostluk, velâyetin izahıdır ve Müslümanlar velâyeti Müslümanlara ancak verirler. Bunun manası dostluğun getirdiği bütün maddi ve manevi sorumluluktur, birlikteliktir, yardımdır, sevgidir, kardeşliktir.

Müslümanca dostluğun itikadi, ameli ve ahlaki yönleri vardır. Bu dostluk Müslümanların tevhid anlayışını belirler. Amel olarak, Müslümanların birbirini sevmesi ve bir birliktelik oluşturmalarını zorunlu kılar. Cemaat, Allah'ın rahmetine rızasına, af ve mağfiretine, dünya ve âhiret mutluluğuna sebep olur. Ayrılık ise, yüzleri karartır, Allah'ın azabını, çağrıştırır:

"Üç konuda Müslümanın kalbi kin tutmaz, hıyanet etmez: Amellerde ihlâs, devlet adamlarına nasihat, cemaatten ayrılmama." "Müslüman Müslümanın kardeşidir. Ona zulmetmez, ona ihanet etmez ve onu düşmanına teslim etmez." (İbni Mace, Mukaddime)

Kıyamet günü bütün dostluklar düşmanlığa dönüşecek ve tüm sahte dostlar yaka paça tutuşmuş olacaklardır: "O gün, Allah'tan sakınan muttakiler dışında, dost olanlar birbirlerine düşman kesilecektir." O gün Allah, kendisinden sakınan muttakilere şöyle nida eder: "Ey (sadık) kullarım! Bugün size bir korku yoktur ve sizler üzülecek de değilsiniz." (Zuhruf: 67-68)