Yeryüzünün halifelik görevi insana tevdi edilmiş bir emanettir. Ancak insanoğlu buna ihanet etmekte, Rabbi ile olan misakı yok sayarak toplumsal sözleşmeler ile düzeni sağlayacağını sanmaktadır. Ama bunu yapamadı. Dünya savaşları ve sömürgeler meydana geldi. Bu savaşlar insanoğlunun giderek itibarını kaybettiğini ve saygınlığını yitirdiğini göstermektedir.
İnsanoğlu yetimhaneler yaptı, yeme içme ve giyinme ihtiyaçlarını temin etti. Ama yetim başını okşamayı unuttu. Huzurevleri denilen yaşlı evleri yaptı ama yaşlıya saygı ve hürmeti unuttu. Onlara mutlaka verilmesi gereken büyüklük hakkını vermedi. Onlara danışılacak makamı değil, her yeni gelişmeye karşı suskun ve ilgisiz kalmayı uygun görerek yalnızlığa mahkûm etti.
Rahmani ahlak dediğimiz olay, yani insanlık, merhamet üstüne ancak inşa edilir. Merhamet değerleri içinde aşk, sevgi, adalet ve tevazu vardır. Merhamet salt acıma duygusundan ibaret değildir. Yalnızca Allah'ın rahmetini ve kullarını anlatan bir şey de değildir. Merhamet yeryüzündeki hilafet makamının temel taşı ve mutlu hayatın inşasıdır. Merhametin olmadığı yerde insanlık ölmüştür.
İnsanlara merhamet etmeyene Allah merhamet etmez. Yalnız kendini ve çocuklarını düşünüp koruyan kişi merhamet sahibi değildir. Bu duygu hayvanlarda da vardır. Merhametli kişi, başkalarının iyiliği için çalışan dertlerine deva olan kimsedir. Merhamet etmeyene merhamet olunmaz. "Siz yeryüzündekilere merhamet edin ki, gökteki de size merhamet etsin."
İnsanın merhameti, yumuşaklığı ve cömertliği kendisini düşmanlarına bile sevdirir. Şeyh Sadi Şirazi, "Sadece şefkat ve merhamet iyileştiricidir. Çünkü insanın içindeki tüm hastalıklar sevgi eksikliğinden kaynaklanır." Acıyan gönüller dert görmez. Acımayanın arkasından ağlanmaz. "Onlara ne gök ağladı ne de yer! Yardımlarına koşacak kimse de olmadı." (Duhan: 29)
İnsanlık merhamet üzerine kuruludur. Merhametini kaybeden insanlığını da kaybeder. Her şeyini kaybetsen bile merhametini kaybetme. Merhamet, insanı insan yapan en önemli duygudur. Gözünüz başka bir insanın acı çektiğini gördüğünde, kalbiniz merhametten erimeli...
İnsanın gönlünde ne varsa yüz hatlarına, diline dökülen kelimelerine ve hareketlere de o yansır. Yüreğinde sevgi ve merhamet olan kişinin dili de yüzü de gülüşü de hoş, güzel olur. Gönlü kin, öfke ve hırçınlık ile dolu olanın ne kadar içindekileri gizlemeye çalışsa da yüzü ekşi, bakışları keskin, icraatları bozuk ve haince olur.
Evet, merhamet ve şefkat müminlerin olmazsa olmazlarından bir özelliktir. Bundan yoksun olan bir insan kâmil bir mümin sayılmaz, bu ümmetin halis bir ferdi olmaz. Çünkü bu ümmetin mayası sevgi ve merhamet üzere yoğrulmuştur: "Büyüklerimize saygı, küçüklerimize sevgi göstermeyen bizden değildir" buyuruyor kâinatın efendisi. (Ebu Davud, Edep, 66)
Ey insan! Sende zulüm, kin, haset ve merhametsizlik gibi kötü huylar olduğu halde, bunlardan dolayı kendine gücenmiyorsun da bunları bir başkasında görünce ürküp kaçıyor, rahatsız oluyorsun. Bu ürkme, insanın kendinden ürkmesidir. İnsan isen başkalarına da insanca yaşamayı layık görmeli ve bunun onun için de bir hak olduğunu bilmelisin.
Hz. Mevlana'nın dediği gibi: "Şefkat ve merhamette güneş gibi ol, başkalarının kusurlarını örtmekte gece gibi ol, cömertlik ve yardım etmekte akarsu gibi ol, tevazu ve alçakgönüllülükte toprak gibi ol, ya olduğun gibi görün ya da göründüğün gibi ol." (Mesnevi)
Hz. Mevlana'nın şefkat ve merhamette güneş gibi ol sözünden kastedilen şey güneşin soğuk havaları yumuşatan, insanın içini ısıtan, etrafı aydınlatan etkisidir. Çünkü şefkat ve merhamet, insanda böyle bir etki yaratır. Kişiler birbirlerine karşı daha kibar ve anlayışlı davrandıklarında aralarındaki gerginlik azalır, içi sevgiden ısınır ve aydınlanır.
Şefkat ve merhamet ziynet elbiseniz ve mutlu hayatınızın şifreleri olsun dileğiyle...