İlim ile başka bir ifadeyle söz, kalem ve hikmetle cihad; ruhen, bedenen ve aklen Allah'ın dinini müdafaa etmek, korumak ve yaşanır hale getirerek hayata hâkim kılmak için yapılan tüm mücadele, gayret ve hizmetlerin adıdır.
Bu cihadın alanı tüm zaman ve mekânlardır. Bu cihadın muhatabı tüm insanlar ve nesillerdir. Bu cihad, Mekke ve Medine dönemlerini kapsadığı gibi kıyamete dek tüm zaman ve mekanları kuşatan bir cihattır.
Bu cihad; fiili mücadeleden daha çok hüccet, beyan ve tebliğ ile yapılan bir cihattır.
Daha açık bir ifadeyle bu cihad, bilgi ve beyin ile kalp ve kalem ile yapılan bir enformasyon hareketidir. Bu cihad, hikmet, güzel nasihat, yumuşak üslup ve kabiliyet gibi ihtisas isteyen ciddi bir yapılanmanın hayata geçirilmesi faaliyetidir.
Bütün bunların da fevkinde bu cihad, kendi temsilcilerinde özgüven ve cesaret ister. Bu cihad, hitap ettiği kişilere, toplumlara tedaviden önce hastalıklarına ve sapkınlıklarına doğru teşhis koymanın sanatı ve becerisidir. Bu cihad cehaleti ortadan kaldırmanın, ahlaksızlığı, edepsizliği ve yozlaşmayı toplum bünyesinden söküp atmanın gayreti ve bilincidir.
Dünyada bütün kötülüklerin sebebi cehalettir, uyuşturucudur, hayasızlıktır. Hakk'a, fazilete ulaşmak isteyen herkesin cehaletten, uyuşturucudan ve ahlaki düşüklükten kurtulması ve uzaklaşması gerekir. Ancak bunlara karşı bilinçli ve metotlu şekilde mücadele etmek gerekir. Bakınız bu hususta cenabı hak ne buyuruyor:
"Ey Muhammed! İnsanları Rabbin yoluna, hikmetle ve güzel nasihatle davet et; onlarla en güzel yol neyse onunla mücadele et. Doğrusu Rabbin, kendi yolundan sapanları daha iyi bilir. O, doğru yolda olanları da en iyi bilendir." (Nahl: 125)
Bugün bilgi ve tekniğin zirve yaptığı dijital bir çağda yaşıyoruz. Artık alim, bilgin ve aydınlarımızın şer'i ilimlerle birlikte kendilerini pozitif ilimlerle de donatmaları gerekir. Halkın anlayacağı dilden ve tanıdık oldukları kültürle konuşmaları gerekir. İslami medya etkileyici programlar yapmalı, âlim ve aydınlar cesur yazılar yazmalıdırlar.
Şu bir hakikattir ki, bilginin ortaya koyduğu doğru delillerin gönüller üzerindeki etkisi, silâh gücünden çok daha etkili ve üstündür. Efendimiz sallellahu aleyhi vesellemin, şehidin kanı ile âlimin mürekkebini aynı değerde tutması bu cihadın ne kadar önemli olduğunu ortaya koymaktadır.
Bugün dünyada dehşet saçan büyük ordular dahi arkalarında güçlü medyaları olmadan hiçbir şey yapamazlar. Demek ki, en modern silahlarla donatılmış ordulardan daha etkili bir güç vardır. Düzenli ordular bunlara dayanarak ancak ayakta kalabilir. Bunun yaydığı korku şayialarıyla kendini kabul ettirebilirler. İşte bu güç medyadır...
O halde, Müslümanların güçlü medyaları olmalı ve mutlaka bu gücü organizeli biçimde kullanmasını bilmelidirler. Yoksa değil güçlü olmak, var olan güçlerini dahi kullanamazlar. Kur’an-ı Kerim'de: "Onlara karşı gücünüzün yettiği kadar kuvvet ve besili atlar hazırlayın ki, onlarla kendi düşmanınızı ve Allah'ın düşmanını korkutasınız. Hatta sizin bilmeyip de Allah'ın bildiği (gizli) düşmanlarınızı korkutasınız." (Enfal 60)
Peki, bugün yukarıdaki ayeti kerimde bahsedilen atları normal bildiğimiz at olarak kabul eder ve hep at hazırlasak acaba Allah'ın bu emrini yerine getirmiş olabilir miyiz? Bugün at, hala bir savaş aracı mıdır? Kesinlikle hayır! Çünkü herkes bilir ki, bugün at değil bir savaş aracı, binek aracı olmaktan bile çıkmıştır.
O zaman bu atı iyi tanımamız ve belirlememiz lazım. Bunun için yine Kur’an'a başvurmamız gerekir. Kur’an bu atın bir özelliğini belirtiyor, o da bu atın: "kendi düşmanınızı ve Allah'ın düşmanını korkutan" olmasıdır. O halde bugün o işi gören ne ise, işte at odur, onu iyi bellememiz ve Müslüman kamuoyuna onu iyi tanıtmamız gerekir.
Sonuç olarak bu cihatta Müslüman âlim ve aydınların kendi görevlerini iyi bellemekle birlikte gündemlerini ve stratejilerini de kendilerinin belirlemesi gerekir. Stratejisi olmayan bir dava yürümez. Kur'an-ı Kerim, başkalarına uymayı kati bir surette yasaklamıştır: "O halde, kâfirlere boyun eğme ve bununla (Kur'an ile) onlara karşı büyük bir cihad ile cihad et! (Furkan: 52)