İslam'ın fıkıh literatüründe "ihtikâr" denilen karaborsacılık, insanların ve hayvanların temel ihtiyaç maddelerini piyasadan toplayıp, pahalanıncaya kadar depolayarak insanların gözünden saklamak demektir. Lügatte ihtikar yani karaborsa: Hak yemek, haksızlık etmek ve kötü muamele demek olup, meşru olmayan kazanç yollarından birisidir.
Karaborsa, yeryüzündeki bütün toplumlarda suç ve çirkin bir eylem olarak sayılmıştır. Hemen hemen her devlet, karaborsacılığı yasaklamış, bunun için kanunlarında müeyyideler koymuştur. Karaborsacılık devletin iktisadi nizamını allak bullak eden, ekonomik tedbirleri geçersiz kılan ve milleti aşırı derecede sıkıntıya sokan iğrenç bir suçtur.
Serbest piyasa ekonomisine dayalı iktisadi sistemin uygulandığı bir ülkede karaborsacılık mutlaka engellenmelidir. Bunun en gerçekçi yolu; ihtiyaç duyulan malları üretmek veya zamanında ithalini sağlamak ve bu işi yapmak için fırsat kollayanları caydırıcı hükümlerle ve müeyyidelerle vazgeçirmeye çalışmaktır.
Ayrıca ahlaki açıdan bu işin çirkinliğini vicdanlara yerleştirmek için, insanlara din ve ahlak eğitiminin verilmesi gerekir. Karaborsacılık yapan kimse, piyasanın ucuzlamasından üzülür, yükselmesinden ise sevinir. Halbuki eldeki maldan başkalarını faydalandırmak, insani ve dini bir vazifedir. Müşterilerini aldatarak kazanç elde etmek çirkin bir yoldur.
Karaborsacılığın günahı öyle pistir ki, sakladığı malların hepsini sadaka olarak dağıtsa bile yine onun günahından kurtulamaz. Nitekim peygamberimiz sallellahu aleyhi vesellem, bir hadisi şeriflerinde şöyle buyurur: "Bir kimse gıda maddelerini alıp, pahalı olup da satmak için kırk gün saklarsa, hepsini sadaka olarak fakirlere dağıtsa da günahını ödeyemez."
"Bir gıda maddesini 40 gece depolayıp (ihtiyaç varken) saklayan Allah'tan uzaklaşmış, Allah da onu kendisinden uzaklaştırmıştır." (Ahmed İbni Hanbel, II, 33)
Buna karşılık helal kazanç elde etme peşinde olan ve halkın maslahatını düşünerek karaborsacılıktan sakınan tüccarları da överek şöyle buyurmuşlardır: "Bir kimse, dışarıdan gıda maddesi satın alıp, şehre getirir ve piyasaya göre satarsa, (onu) sadaka vermiş veya köle azat etmiş gibi sevap kazanır."
Tüccar alimlerden birisi Vasıt şehrinden Basra'ya gıda maddeleri gönderip satılmasını vekiline emretti. Basra'da ucuz olduğu için, vekili bir hafta bekletip pahalı olduktan sonra sattı ve sahibine müjdesini yazdı. O zat ise, cevabında "Biz az kâr ile çok sevap kazanmayı daha çok severiz. Fazla kazanmak için, dinimizi feda etmemeliydin. Çok büyük suç işlemişsin. Bunu affettirmek için sermayeyi kârıyla birlikte hemen sadaka olarak dağıt." dedi.
Yukarıdaki naslarda saklanması yasaklanan maddeler sadece birer örnektir. İnsanların zaruri ihtiyaçları olan her şey bunlara kıyaslanabilir. Mesela insülinin şeker hastasına ve aşı ile serumların belli mikroplara karşı kullanılması, ekmeğin açlığa karşı kullanılması gibidir. Bu sebeple muhakkak şifaya vesile olan ilaçları saklamak da karaborsacılıktır, haramdır.
İmam Ebu Yusuf'a göre, gıda maddeleri dışında, piyasaya sürülmemesi halinde topluma zarar veren her çeşit malda karaborsa söz konusudur. Malı saklama süresi normalde kırk gündür, ancak toplumun sıkıntıya düşme durumuna göre bu süre daha da kısalabilir. Nitekim günümüzde akaryakıt ve gaz gibi ihtiyaç maddeleri iki üç gün gibi kısa bir süre piyasadan çekilse toplum büyük sıkıntıya düşer.
Sonuç olarak hileyle rızk artmaz, malın bereketi gider. Hile ile azar azar biriktirilen şeyler, ansızın gelen bir felâketle, birden gider ve geride yalnız günahları kalır. Adamın biri süte su katarak satarmış, bir gün ansızın bir sel gelir ineği alıp götürür. Adam şaşkın şaşkın bir halde düşünürken çocuğu şöyle der: "Baba süte kattığımız sular birikerek sel oldu ve ineğimizi alıp götürdü."
Bu dünyanın geçici ve imtihan yeri olduğunu unutarak daha çok kazanma hırsıyla Allah'ın koyduğu sınırları aşması bir Müslüman için çok acı bir durumdur. O halde Müslüman hırslarını yenerek İslam'ın koyduğu ilkeler doğrultusunda ticaret yapmalı. Ebedi olan ahiretini fani dünyasına feda etmemelidir.