Peygamberimiz sallellahu aleyhi vesellemin, bir gece vaktinde Cebrail aleyhisselam ile- Mescid-i Haram’dan Mescid-i Aksa’ya yaptığı yolculuğa İsra; Mescid-i Aksa’dan yedi kat semalara, yüce huzura yükselişine de Mirac denilir.

İsra ve Mirac olayı, Peygamberimiz sallellahu aleyhi veselleme verilen en büyük mucizelerdendir. Hicretten 19 ay önce Recep Ayı’nın 27. Gecesinde gerçekleşen bu hadise, Kur’an-ı Kerim›de şöyle anlatılmaktadır:

“Bir gece (vaktinde), kendisine ayetlerimizden bir kısmını gösterelim diye (Muhammed) kulunu Mescid-i Haram’dan, çevresini mübarek kıldığımız Mescid-i Aksa’ya götüren Allah, noksan sıfatlardan münezzehtir; O,gerçekten işitendir, görendir.» (İsra: 1)

“O ufkun en yukarısında idi. Sonra indi ve yaklaştı. Nihayet kendisine iki yay kadar, hatta daha da yakın oldu. Sonra da vahyolunacak şeyi Allah kuluna vahyetti. Onun gördüğünü kalbi yalanlamadı. Şimdi O nun gördüğü hakkında onunla mücadele mi edeceksiniz? And olsun ki onu bir kere daha hakiki suretinde gördü. Sidretulmünteha’da gördü. Ki, onun yanında Me’va Cenneti vardır. O zaman Sidre’yi Allah’ın nuru kaplamıştı. Gözü ne şaştı ne de başka bir şeye baktı. And olsun ki, Rabbinin ayetlerinden en büyüklerini gördü.” (Necm: 7-18)

Görüldüğü gibi yukarıdaki birinci ayette, bu olayın İsra yolculuğu ve Mescidi Aksa ile ilgili kısa bilgiler verilmekte; ikinci ayette ise miraç yolculuğu ve bu yolculuk esnasında yaşanan ve müşahede edilenlere işaret edilmektedir.

Sahih sünnette ise, bu olayla alakalı birçok hadisi şerif mevcuttur. Ancak biz olayın detaylarına girmeden sadece doğurduğu neticelere ve bize verilmek istenen mesajı biraz irdelemeye çalışacağız.

Bir gece Cebrail aleyhisselam Peygamberimiz sallellahu aleyhi vesellemi Burak üzerinde, Mescid-i Haram’dan Mescid-i Aksa’ya götürdü. Orada diğer peygamberlerle birlikte namaz kıldı. Daha sonra göğün çeşitli tabakalarına yükselerek orada bazı büyük peygamberlerle karşılaştı. En sonunda göğün en yüksek tabakası olan Sidertulmuntaha’yı da aşarak Allah’ın huzuruna çıktı. Birçok önemli emirlerin yanı sıra beş vakit namaz da burada kendisine emredildi.

Daha sonra Peygamberimiz sallellahu aleyhi vesellem, Mescid-i Aksa’ya ve oradan da tekrar Mescid-i Haram’a döndü. Böylece miraç yolculuğu başladığı yerde, yine sona ermiş oldu. Yani Mescid-i Aksa bu işte bir istasyon görevi görmüştür.

Bu yolculuk bize iki mescidin faziletini bildirmekle birlikte bununla alakalı görev ve sorumluluklarımızı da bildiriyor. “Mescid-i Haram’dan... Mescid-i Aksa’ya” bir mescitten bir mescide... bu mescitler arasında nasıl bir münasebet vardır?

Müslümanların üç kutsal mescidi var. Yeryüzünde ancak bu mescitlere yolculuk yapılır. İşte bu iki Mescid ve Medine’deki Mescid-i Nebevi! O zaman Mescid-i Nebevi olmadığı için bu yolculuk esnasında oraya bir durak yapılmamıştır.

Şimdi şunu sormak istiyorum; bu iki mescitle alakalı bugünkü Müslümanların tutumu nedir? Acaba bu iki mescit arasında bir yolculukları var mı? Allah'ın etrafını mübarek kıldığını belirttiği ve "Harem" ilan ettiği Mescid-i Aksa işgal altında iken Müslümanlar huzur ve güven içinde gidip orayı rahat bir şekilde ziyaret edebiliyor, orada özgürce ibadet edebiliyorlar mı?

Orada kılınan iki rekât namazın en az beş yüz kat daha fazla sevabının olduğu hadisi şeriflerle sabit olduğu halde, Müslümanların bu kutsal mescidi ve kutsal beldeyi kurtarmaya yönelik ne gibi bir planları var?

Hakikat şu ki, dışardan giden ziyaretçilerin huzurlu bir şekilde orada ibadet etmeleri şöyle dursun oranın asıl yerlilerinden dahi çeşitli bahanelerle kısıtlamalarla bu durum esirgenmekte, cumaları engellenmektedir.

Şu hâlde, "DÜNYA KUDÜS HAFTASI" olarak ilan edilen bugünlerde esir durumda olan Mescid-i Aksa’mız bizden bir hareket bekliyor. Yeryüzünün dört bir yanından Müslümanların bir gece vaktinde oraya akın etmeleri, bir yolculuk yapmalarını bekliyor.

Haydi Müslümanlar! Mescid-i Aksa’mızın daha fazla gözü yolda kalmasın!

Sorumluluğunuzu bilin ve görevinizin başına geçin.

Allah’ım! Onun kurtuluşu için Müslümanlara bilinç, uyanış, silkiniş, diriliş, aşk, azim ve irade ver.

Âmin.