Bir bayram tatilini daha geride bırakırken ramazandan dolayı ara verilen evlilik ve düğün faaliyetlerine de yenide hız kazandırıp sevinçlerimize sevinç katmaya devam edeceğiz inşaallahu Teala. “iki bayram arasında nikâh kıyılmaz, düğün yapılmaz” hurafesine kulak asmadan Ramazan nedeniyle bir müddet ara verilen İslami düğünlere yeniden hız kazandırarak beşer hayatının gereksinimlerini gerçekleştirmeye devam edeceğiz İnşaallahu Teala.

Bayramlar, düğünler ve hatta yaslar bile beşer tabiatının birer gereği ve gerçekleridirler. Binaenaleyh, beşer olmamız hasebiyle kâh üzülür, kederlenir; kâh da sevinir eğleniriz. Kâh ağlar, yas tutar; kâh da güler oynarız. Kâh öfkelenir, gazaplanırız; kâh da hoşlanır, hoş görür ve barışırız. Bazen öyle yaslı, öyle üzüntülü insanları göreceksiniz ki, hayatta yüzlerinin bir daha güleceğine inanamazsınız. Ama bir müddet sonra aynı insanın gülüp oynadığını gördüğünüzde de şaşırıp kalırsınız. İşte insan denilen varlık böyle harika ve böyle karmaşık bir şeydir.

Haddi zatında bütün bunlar, fıtri olarak beşer tabiatında var olan duygular ve sebeplere bağlı olarak gelişen gerçeklerdir. Sebepleri tahakkuk edince onlar da hemen oluşuverirler. Örneğin bir insanı öfkelendirecek herhangi bir sebep oluşunca hemen onun parlayıverdiğini göreceksiniz. Yine onu üzen ağlatan bir sebep oluşunca ağlamaktan kendini tutamadığını göreceksiniz. Hakeza güldüren bir sebep geliştiğinde de insanın kendine hâkim olamadığını illa da güldüğünü göreceksiniz. Bazen kendini tutmak için ağzını kapamaya çalışıp sıksa da içinden kaynayan bir kazan gibi fokurdayıp hıçkırdığını göreceksiniz.

İşte sevinmek ve eğlenmek de böyle bir şeydir. Eğer insanlar illa da eğlenmek istiyorlarsa onları bundan alıkoymak mümkün değildir. Bunu yapabilmek için onlardan bu duyguyu söküp almak ve yok etmek gerekir ki, bu da muhaldir. Ancak ifrata ve harama kaçmamak üzere bunu meşru bir düzeyde tutmak suretiyle sınırlı ve kontrollü bir şekilde yapmak, yaptırmak mümkündür. Ve yapılmalı, yaptırılmalıdır. Yoksa bu insanlara ne bir şey anlatabilir, ne de hâkim olabilirsiniz.
Eğer bu insanlar, illa da oynamak istiyorlarsa bir şekilde oynarlar. Siz isteseniz de istemeseniz de buna engel olamazsın. Öyleyse bu oyunun kurallarını belirlemek ve meşru dairede tutmak bizim bir görevimiz olsun. Bir görevimiz de onları sevindirip eğlendirirken haramlardan koruyarak kontrolde tutmak olsun.

Toplumların bozuk kültürlerini değiştirmenin en güzel yolu, onun yerini dolduracak olumlu ve yapıcı alternatifler geliştirmektir. Yoksa baskıcı ve perhizkâr bir zihniyetle hiçbir şeyi değiştiremez, yok edemezsiniz. Bilakis ipin ucunu kaçırdıktan sonra ah vah diyeceksiniz de iş işten geçmiş olacaktır.

Eğer siz bu insanları oynatmaz, içlerini boşaltıp özlemlerini gidermezseniz; başkaları oynatmasını çok iyi bilir ve istedikleri gibi de oynatırlar. Nitekim yakın geçmişte birçok gencinizin köy meydanlarında bu oyun halkalarına katılarak dağa çıktığını, dağdaki terör kadrolarına katıldığını pek ala bilirsiz. İslami düğünlerin önünü tıkamak isteyenlerin, buna bakıp ibret almalarını, bu inceliği kavramalarını temenni ederiz.

Evet, Müslümanların da sevinmeye, oynayıp eğlenmeye hakları vardır. Ağlayanlar, yas tutanlar hep onlar mı olacaktır? Bir gün olsun bu dünyada onların da yüzleri gülmeyecek, onlar da neşelenip sevinmeyecek midir? Elbette müminin dünyası, imtihan yeri olduğu için çilelidir, kederlidir. Ama umumi bir matem yeri asla değildir.

O halde İslami hassasiyetimizden dolayı, İslami hareketlerin sosyolojik bir parçası hükmümde olan düğünlerin profilini bizim çizmemiz, kaide ve kurallarını bizim belirlememiz gerekir. Kuran`a ve sünnet`e aykırı düşmeyecek tarzda bunun örfi ve ahlaki sınırlarını bizim belirlememiz gerekir. Aman ha bunun meşru dairesini daraltarak, zorlaştırarak insanlarımızı cahili düğünlere mahkûm etmeyelim, onlara yazık etmeyelim.

İslami bir düğünün veya etkinliğin örfi ve ahlaki boyutu nedir? Ne değildir ve Nasıl olmalıdır? Konusunu, gelecek yazılarımızda da işlemeye devam edeceğiz İnşaallahu Teala. Allah`a emanet olun.