Kur`an Nesli Platformu ve Peygamber Sevdalıları Platformu`nun düzenlediği Kur`an-ı Kerim ve Siyeri Nebi yarışmalarında dereceye girenler için gerçekleştirdiği Umre ziyareti organizasyonunda biz de görevli olarak rehberlik hizmetinde bulunduk. Kısacası bu yolculuk boyunca bütün davranışlarımızda gerek nüsüklerimizde ve gerek diğer ziyaretlerimizde hep hizmet aşkı, kardeşlik ve fedakârlık duyguları hâkim oldu üzerimize.

Ben buna hizmet diyorum, çünkü biz rehberlik konusunda kardeşlere hizmet etmeye çalışırken onlar da başka işlerde bize hizmetten geri kalmadılar. Yani diyebilirim ki, bu kutlu yolculuğumuz tamamıyla bir hizmet aşkı ve fedakârlık anlayışı içerisinde gerçekleşti. Hatta bazı kardeşler bunun için bir yarış içerisindeydiler, Allah kendilerinden razı olsun.  

Hakeza bu güzel organizasyona vesile olan ve emeği geçen tüm fertlerin,  platformların ve derneklerin de bu hizmetlerinde daha başarılı ve daha güzel ve kapsamlı organizasyonlara imza atmalarını temenni ediyor, başarılar diliyor ve Allah hayırlarını kabul etsin diyorum.

Bu organizasyonun en güzel yönü; arkadaşların çoğu bizim camiadan olmakla birlikte farklı çevrelerden ve tarikatlardan kişilerin bir arada ve bir çatı altında toplanmış olmasıydı. İlk zamanlarda bazıları biraz soğuk ve bizden uzak durmaya çalıştıysalar da bizde herhangi bir gurup taassubu ve farklı muamele bulamayınca yavaş yavaş yanaştılar ve diyebilirim ki, birbirimizden ayrıldığımız zaman en çok onlar: “hocam bundan sonra da görüşelim, bu kardeşliğimiz burada bitmiş olmasın” diyorlardı. Zaten ayrılmadan önce herkes birbirlerinin telefon numarasını aldı, inşallah bundan sonra da görüşmelerimiz devam edecektir.  

Tavaf, Sa`y ve ziyaretler esnasında bazı arkadaşlar ferdi hareket ettiler ama sonra bizim nizami ziyaret şeklimizi öğrenince kendi kendilerini kınadılar ve hayıflandılar. Hatta kendine güvenip bu şekilde ferdi hareket eden bazı kardeşler, birtakım şeyleri eksik yaptıklarını öğrenince üzüldüler ve kefaret vermek zorunda kaldılar. Bizim fıkıh bilgini (haketmediğimiz bir şöhretimiz de) olduğu için, başka guruplardan da birçokları Hac nüsükleriyle ilgili soru ve sorunlarını bize getiriyorlardı. Şüphesiz ki, bu da bizim için ayrı bir avantajdı. 

Bu umre seferimizin güzel tablolarından biri de Mekke`de olduğumuz sürece periyodik olarak her gün öğle namazı müteakip Mescidi Haramın Rüknü Yemani karşısında bir araya gelip sohbet yapmamız ve başka yerlerden gelen Müslümanlarla tanışma usulüydü. Bu sohbet gerek halkamız gerek başka ülkelerden gelen ve gerek Türkiye`den gelen birçok umreciyle tanışmamıza ve karşılıklı istifadeye vesile oldu.

Yine bu güzel tablolardan biri de Harem dışında gittiğimiz her ziyarette, megafonla orayla ilgili tanıtım ve tarihi bilgilendirme çalışmasıydı. Buna, bizim arkadaşlarla birlikte başkaları da iştirak ediyordu. Bu konuşmalardan sonra kısa da olsa gerek ümmetin bugünkü acınacak hali ve gerek camiamızla ve ailelerimizle ilgili genel bir dua da yapıyorduk.

Hasılıkelam o mekânların verdiği manevi atmosferinde yapılan dualar ve duygular bir başkadır. Ufak bir dokunuşla hemen harekete geçer ve boşanıverir. Bunu yaşadıktan sonra insan, Hac ve Umrenin insan hayatında ne kadar önemli ve hatta elzem olduğunu daha iyi anlıyor.

Tabi ki, insanın yapamadığı veya eksik bıraktığı şeyler de olabiliyor. Çoğunlukla zamanı geçtikten sonra insan anlıyor. Ama bu işin bir kere daha tekrarı olunca “inşallah o zaman en güzel şekilde yapacağız” deyip bir tecrübe kazanımı olarak ancak kalabiliyor.

Medine`i Münevvere `deki Resulüllah`ın ziyareti ise bir başka göz aydınlığıdır. İnsan Onun sevgisini, muhabbetini canlı olarak kalbinin derinliklerinde hissedebiliyor. Medine`nin manevi havası ve mülayimliği zaten müşahhas bir şekilde kendini gösteriyor. Öyle ki, insan bir türlü oradan ayrılmak istemiyor. Çünkü Mekke`de insan, Allah`ın şiarlarını açık bir şekilde gördüğü gibi Medine`de de Resulüllah (s.a.v)`ın izlerini bil müşahede görüyor. Rabbim gitme arzusunda olup da gidemeyenlere ve gidenlere de bir daha gitmeyi nasip etsin. Âmin.