Salı günü Mecliste Genel Kurulu izlerken neredeyse tüm partilerin gündeminde Diyarbakır, Çınar, Mardin üçgeninde çıkan ve 15 insanın can verdiği yangınlar vardı. Gerçekten çok büyük bir acıydı. Bir anda çıkmış ve rüzgârın da etkisiyle felakete dönüşmüştü. Yangında can verenlere Allah’tan rahmet diliyorum. İnşallah şehid hükmündedirler. Yaralılara acil şifalar, geride kalanlara sabırlar diliyorum.
Ak Partili vekiller meclis kürsüsünde, yangın sonrası bölge valilerinin devletin tüm imkânlarını kullanarak yangına müdahale ettiğini savunurken, Dem’li vekiller neden gece görüşlü helikopterin gönderilmeyerek Kürt halkına yönelik bir ayrımcılık yapıldığını iddia etti. Elbette böyle bir imkânın bilinçli kullanılmadığının tespit edilmesi halinde sorumlular hakkında gereken soruşturma ivedilikle açılmalıdır.
Ancak bildiğim kadarıyla bu tür yangınlara ilk olarak belediyelerin bünyelerinde bulunan itfaiye kurumları müdahale eder. Yeterli olmaması halinde merkezi hükümete bağlı yerel yönetimler devreye girer.
Maalesef bu yangınlara müdahale etmesi gereken Diyarbakır ya da Mardin Belediyeleri itfaiye araçlarını göremedik. Bu, başlı başına büyük bir eksiklik, hatta suç değil midir? İmkânlarınız mı yok? Hazineden alınan yüz milyonlarca seçim yardımı, elinizdeki belediyelerin devasa bütçeleri nereye gidiyor?
Oysa yangının başladığı ilk andan itibaren itfaiye araçlarının müdahale etmesi durumunda böylesi büyük bir yangın felaketini de konuşmuyor olabilirdik.
Kusura bakmayın ama konuşmaya gelince acıları yarıştırmasını iyi biliyorsunuz. Farklı partilerin yangında hayatını kaybenlerin taziye evine ziyaretine hatta rahmet dilemesine bile tahammül edemiyorsunuz. Çünkü zihniyetiniz, gerek yaşanan ve gerekse de bizzat yaşattığınız acılar üzerinden nemalanma üzere kurulu.
Ama bilinen gerçeklik; acılarını yarıştırdığınız mağdur halkımız, birkaç gün sonra gündeminizden düşecek ve unutacaksınız. Sonra kendi gündeminize daha doğru bir ifadeyle sizi ayakta tutacak başka acıları ağzınıza pelesenk edeceksiniz..
Başta Diyarbakır olmak üzere bölgedeki DEM belediyeleri bu tür yangın, sel, kar gibi türlü afetlere karşı hazırlıklı olması gerekirken ne yapıyorlar acaba? Durun söyleyelim; onlar, anca halkı ifsat edici kültürel etkinliklere, sapkın grupları desteklemeye, kısacası halka yarar sağlayıcı ciddi bir hizmet sunmama üzere bir politika gütmeye adeta yemin etmişler. Halka şikayete gittiklerinde ise şöyle diyorlar; ‘Merkezi hükümetten hakkımızı alamıyoruz ki istenilen hizmeti yapabilelim.’
Bunlar doğru şeyler değil, dürüst olmak lazım. Mesele hükümeti savunmak da değil, varsa yanlışları eksikleri elbette sonuna kadar dile getirilmelidir. Yangının çıktığı alanların ilk etapta belediyelerin müdahale etmesi gereken alanlar olsa dahi merkezi yönetime bağlı valilikler sorumluluktan kaçmamalı, bu tür afet durumlarında gece görüşlü helikopter de olmak üzere ülkenin tüm imkânlarını seferber etmelidirler.
Bu sadece Güneydoğu değil, memleketin dört bir yanı eşit şartlarda hizmet görmekle birlikte afetlere karşı insan odaklı tedbirler ve hızlı müdahale imkanları oluşturulmalıdır.
Hakkını teslim etmek gerekirse; Siyasi partiler arasında Genel başkan düzeyinde sadece HÜDA PAR Genel Başkanı Zekeriya Yapıcıoğlu’nun, kalabalık bir heyetle afet bölgesine giderek yangında hayatını kaybeden ailelere taziyelerini bildirmesi takdire şayandı.
Sonuç olarak; yangın felaketinde zarar gören halkın tüm zararlarının karşılanması gerekir. Yangının çıkış nedenin elektrik tellerinden çıkan kıvılcımların sebep olduğuna dair bilirkişi raporu hazırlanmış ama başsavcılık daha geniş bir araştırma istemiş. Gerçeğin ortaya çıkmasına kimse karşı durmamalı ancak birilerini ya da bazı kurumları korumaya yönelik adımlar zulüm olacaktır, biline. Yangında hayatını kaybedenlerin ailelerine insani ölçülere göre tazminat ödenmeli, yanan ekinleri ve hayvanlarının parasal karşılığı geciktirilmeden verilmelidir. Tekrardan tüm halkımızın başı sağolsun. Rabbim, halkımızı felaketlerden korusun…