“Yasin Börü’yü dillerine doladılar. Oysa 47’si HDP’li 54 insan ölmüştü.” Bu cümleyi Salı günü TBMM basın locasından genel kurul görüşmelerini izlerken, Grup Başkanvekili olarak söz alan DEM Partili Gülüstan Kılıç Koçyiğit sarf etti. Mesele; 6-8 Ekim olayları..
Geçtiğimiz günlerde görülen davada mahkeme, Selahattin Demirtaş ve diğer HDP’lilere onlarca yıl ceza vermişti. Ama verilen cezanın gerekçesinde ceza alanlar; vahşice katledilen Yasin Börü, Riyad Güneş, Hasan Gökgüz ve Hüseyin Dakak’ın azmettiricileri olarak geçmiyor. Farklı davalardan ceza almışlar.
Mahkemenin, böyle bir vahşete imza atanlara azmettirmekten ceza vermemiş olması büyük bir hukuk garabetidir, kabul edilemez. Nitekim DEM’li Koçyiğit de konuşmasının devamında mahkemenin Yasin Börü üzerinden değil, farklı dosyalardan ceza verdiğini belirterek HDP/Pkk’yi bu vahşetten aklamaya yönelik bir algı kurnazlığına çalıştı bağıra çağıra..
Ama öyle bağırmakla haklı olunmuyor. Herkes biliyor ki, 6-8 Ekim olaylarının fitilini yakan ateş Demirtaş’ın başkanlığında alınan MYK kararı sonrası yapılan açıklama olmuştu. Ardından HDP/Pkk yandaşları, 37 şehirde sokakları yangın yerine çevirmiş, saldırılar gerçekleştirmişlerdi.
16 yaşındaki Yasin Börü ve arkadaşları da Kurban Bayramı dolayısıyla fakir fukaraya Kurban eti dağıtırken vahşice katledilmişlerdi.
6-8 Ekim kalkışmasındaki tüm ölümlerin sebebi HDP/Pkk’dir. Çünkü kaos sürecini başlatanlar onlardı.
O dönem birçok HDP’li ismin kaotik açıklamaları ve özellikle DBP Diyarbakır İl Başkanı olan Zübeyde Zümrüt’ün, “Diyarbakır'da 400 derneğin IŞİD'e destek verdiği” iftirası dikkat çekiciydi. Bu bilinçli hedef göstermeler sonrası HÜDA PAR’ın 25 parti binası ve birçok İslami STK doğrudan silahlı ve bombalı saldırılara maruz kalmıştı.
Oysa HÜDA PAR’lı yöneticilerinin yıllardan beri defaatle yaptıkları açıklamalarla, icraatlarıyla İslam’a zarar veren IŞİD zihniyetinden berî olduklarını açıkladıklarını tüm kamuoyu biliyor. Peki, buna rağmen HDP/Pkk neden HÜDA PAR’ı ve yakın İslami STK’ları hedef almıştı dersiniz?..
Birincisi; Pkk tepe kadrolarının geçmişten gelen bir İslam ve Müslüman düşmanlığıdır ki Marksist Leninist zihniyete sahip Pkk, Kürt halkının inanç değerlerine olan hassasiyetini bildiği için bunu maskeli yapıyor.
İkincisi ise, hatırlayın; 6-8 Ekim olaylarından kısa bir süre önce ABD’nin Adana Başkonsolosu Espinoza, Diyarbakır, Batman, Mardin dahil tüm bölgeyi dolaşıyordu. Espinoza’nın gizli toplantılar yaptığı bu ziyaretler bir kültür gezisi olarak gösteriliyordu. Ancak bu Amerikalı aktörün uğradığı yerlerin HDP il binaları ile Pkk’ye yakın STK’lar olması, işin renginin farklı olduğu ve bu kirli ilişkilerin nasıl sonuçlar doğuracağı merak ediliyordu ki; işte ‘6-8 Ekim kalkışması’ bu gizli görüşmeler sonrası başladı.
Sonuç olarak; O gün Işid’e Kobani yollarını açan iradenin aynı zamanda Güneydoğu’da 6-8 Ekim kalkışmasını da tertipleyerek bölgeyi kaosa sürüklemek isteyen iradeyle aynı güç merkezi olmadığını kim iddia edebilir? Ya da, polisi iki gün boyunca Diyarbakır sokaklarından çekerek kaosun sonuç bulmasını uman FETÖ zihniyeti, bu emperyal işgalci iradenin dışında görülebilir mi? Elbette hayır.. Suriye iç savaşından nemalanarak işgalci israilin ‘Arz-ı Mev’ud’ hayalini gerçekleştirmek için 12 bin Kürt gencini öldürtmekten çekinmeyen kirli irade, bugün “Gazze’de soykırım yok” diyen ve aynı zamanda 15 Temmuz darbe girişiminin de mimarı ABD’den başkası değil. Oyun büyüktü ama tutmadı şükür. Gerçeklere gözlerini kapatanlar dünyayı sadece kendilerine karanlık yaptıklarının farkında değil.