ABD son bir aydır Gazze’ye yönelik sinsi bir planı devreye sokmak için hummalı bir çalışma yürütüyor. Aslında planın sahibi siyonist rejim. Ama kendi yapamadığı için garantörü Amerika üzerinden yaptırmaya çalışıyor.
Türkiye’nin aylardır dillendirdiği Filistin’e ‘Garantör ülke’ olma teklifini kabul etmeyen, BM gibi uluslararası bir kuruluşu işlevsiz bırakan ABD, Gazze’ye ‘Barış gücü’ konuşlandıracakmış!
Yanlış okumuyorsunuz.. Amerika, Gazze limanına yardım gemilerinin yanaşması için platform kuruyor. Bu platform çalışması ‘Barış Gücü’ planının ilk aşamasıymış!.. Resmen tüm İslam ülkeleriyle dalga geçiyorlar.
Siyonist israil, Gazze’de Kassam’a yenilgisinin acısını olabildiğince çok insan katlederek çıkarırken başaramadığı son toprak işgal emellerini ise Amerika’yı bölgeye çekerek elde etmenin yollarını arıyor.
İşgal rejimine açıktan askeri ve ekonomik destek veren, nükleer gemileriyle Akdeniz’de savunma pozisyonu alan ABD’den ‘Barış Gücü mü olurmuş?’ demeyin, istediler mi oluyor işte!..
Ne de olsa karşı çıkacağına inandıkları bir İslam ülkesini görmüyorlar karşılarında. İslam ülkeleri Batı’ya bağımlılıktan kurtulmadıkça ve zulme karşı harekete geçmedikçe olacağı bu tabii!..
Sinsi plana dair konuşan HAMAS Siyasi Büro Üyesi Muhammed Nazzal, Gazze Şeridi’nin yönetimi için dayatılan hiçbir siyasi projeyi kabul etmeyeceklerini açıkladı. Nazzal, böyle bir gücün ‘işgalci güç’ olarak muamele göreceğini belirtti.
Bilindiği gibi 7 Ekim’de yenilmez güç diye yutturulan algıyı yıkmıştı HAMAS.. Altı aydır siyonist israil, ABD, İngiltere, Fransa ve tüm emperyal ülkelere karşı bir avuç Kassam mücahidiyle verdiği izzetli direnişle bunu kanıtlıyor. Ve bu savaşın değil aylar, yıllar sürse de direnişten vazgeçilmeyeceğini HAMAS liderleri defaten açıklamaktan geri durmuyor.
Ancak siyonist haçlıları cesaretlendiren manzara, İslam ülkelerinin, yapılan soykırım ve savaş suçlarına rağmen hareketsiz kalmalarındandır. Bu hareketsizliğin ana nedeni ise yüzyıl önce harita üzerinden cetvelle parçalara ayırdıkları İslam beldelerimiz üzerinde yapılan mühendislik faaliyetlerinin halen sömürgeci güçlerce sürdürülüyor olmasından kaynaklanmaktadır.
Bundan dolayıdır ki; dün Irak’ı, Afganistan’ı işgal ettiklerinde hiçbir İslam ülkesinden fiili bir karşı duruş görmediler. Pakistan, Somali, Sudan, Libya, Suriye ve daha birçok İslam beldesine izin almaksızın askeri operasyonlar çektiler.. Ne operasyon yiyen ülke ne de bir başka İslam ülkesi çıkıp ‘Siz kim oluyorsunuz bizim topraklara keyfi operasyon çekiyorsun’ diye çıkışmadı bu sömürgeci emperyalist ülkelere.. Çünkü Kur’an ve Sünnet’ten uzaklaşılmış, birliğimiz dağılmış, kardeşlik yitirilmişti bir kere..
Süreç içerisinde işgalci sömürgeci güçlere karşı durmuşsa, devlet yönetimlerini işgal eden pısırık yöneticiler değil. Davası için şehadete yürüyen Şeyh İzzetin El Kassam, Hasan El Benna, Ömer Muhtar gibi Müslüman halk önderleri direnmişlerdir. Sömürgeci İngilizler, Ruslar ve ABD, işgallerine on yıllar boyu direnerek zafer elde eden Afganistan’ın izzetli halkı da buna örnektir.
İşte, milyonlarca Müslümanı katlettikleri Irak ve Afganistan işgallerine karşı duruş sergilemeyen İslam ülkeleri yöneticilerinin sessizliği, dün olduğu gibi bugün de siyonist haçlılara cesaret veriyor. Bu cüretle, Alem-i İslam’ın kalbi konumundaki Filistin topraklarının içini boşaltma ve ruhsuzlaştırarak siyonistleştirme operasyonunun gerçek filmini izletiyorlar bize…
Ancak tüm bu olanlara rağmen ümidimizi yitirmiş değiliz.. İslam ülkelerine çöreklenmiş batının maşası yöneticiler, diktatörlerin tasallutunun elbet bir gün sona ereceğinden şüphemiz yok. Değişim için bazen bir kıvılcım yeter.
Bilge lider Aliya’nın dediği gibi “Bizi toprağa gömdüler. Fakat tohum olduğumuzu bilmiyorlardı.” Gazze’de her toprağa düşen canımızın gün be gün dünya halklarını uyandırdığını, iki milyar İslam âlemine bilinç aşıladığını ve zalimlere karşı harekete geçirmek için kıvılcımı çaktığını söyleyebiliriz.
Unutulmamalıdır ki; ne yapılan zulümler ilelebet sürer. Ne de yapılan hiçbir cürüm karşılıksız kalmaz. Dünya tarihi buna şahit…