Tarihten günümüze yapılan savaşların ekseriyetinde kadın ve çocuklara dokunulmamıştır. Mabetlere, hastanelere dokunulmamıştır… Çünkü savaşın da bir hukuku vardır. Çocuklar, kadınlar ve mabetlere saldırılar, insan fıtratına hep aykırı gelmiştir.
Ancak siyonist Yahudiler insanlıktan çıkmış durumdalar. Yaptıkları savaş değil, vahşet! Dünya literatüründe kullanılan terörist kavramının bile hafif kaldığı vahşiliklere imza atıyorlar. 28 günde Gazze’de 6 bini çocuk ve kadın olmak üzere 10 bin civarında sivili katlettiler.
Hastaneleri, Camileri, okulları, kiliseleri bombalıyorlar. Yaralı taşıyan ambulansları bombalıyor, gazetecileri ve yardım kuruluşu çalışanlarını katlediyorlar.
Tüm bu cinayetler; insanlık suçu, savaş suçu ve büyük bir soykırımdır!
Gerçekten, sözün bittiği yerdeyiz…
Dünyanın dört bir yanında insanlar meydanlarda, siyonist vahşeti tel’in ediyor ve bu yaşanan soykırımın bir an önce durması yönünde hükümetlerine baskı uyguluyorlar. Ancak bırakın engelleyebilmeyi, ateşkesin dahi zamanı olmadığını açıklayacak kadar cüretkar bir vahşiliği takınmış durumda batılı ülkelerin siyonist kıskacındaki despot liderleri…
Müslüman ülkeler ise şu ana kadar kınamalar ve en sert kınamaların dışında somut bir adım atabilmiş değil.
Birçok Müslüman ülke tam bağımsız olduğunu zannediyor ama batının inşa ettiği uluslararası sistem çarkı içerisinde kardeş Filistin halkı için ateşkes kararı çıkarabilecek bir iradeye bile sahip olmadığının acziyeti içerisinde kıvranıyor.
Batılı birçok siyasetçi bile kendi sistemlerinin insanlığa adalet, huzur ve barışı sağlayamadığını itiraf ederken, Müslüman ülke liderleri hâlâ bu insan kanı akıtarak nemalanan batılı sistemden medet umarak konumlanma peşinde. Ve kendi değerleri üzerinden yeni bir sistem inşa edeceklerine inanmıyorlar. Müstemleke haline geldikleri batının sisteminden ayrılmaları halinde ekonomi, teknoloji ve bilumum kazanımların kaybedileceğini düşünüyorlar.
Oysa Müslüman ülkeler eğer isterlerse Batılı ülkeleri petrolsüz, gazsız, ekmeksiz, meyvesiz, susuz hatta askersiz bile bırakabilecek güçteyken maalesef bunun idrakinde değiller. Müslüman liderler eğer batılı ülkelerin siyonist rejimin yanında durduğu oranda cesur davransalardı, ABD ve Avrupa ülkeleri, isralin menfaatinden öte kendi ülkelerinin güvenlik derdine düşerlerdi.
Yahudilerin zayıf hallerinde kılıktan kılığa girdikleri ve amaçlarına ulaşmak için her yolu kullandıklarını İslam tarihi bize en güzel bir şekilde anlatıyor. Geçmişte bekledikleri peygamberin kendi Yahudi toplumu içinden çıkmayışının kıskançlığı ile hareket eden azgın kavmin günümüzdeki soyu olan siyonistler, şeytanın dünyadaki görevini üstlenmiş durumdalar. Müslüman ülkelerin ve halklarının bu şeytani güce karşı koyabilmelerinin tek anahtarı; kendilerini manevi, maddi ve askeri anlamda en iyi duruma getirebilmek ve birlik içerisinde hareket etmekle mümkündür.
Peygamber Efendimizin(S.A.V.) Medine Vesikasıyla yaptığı ilk anayasa ile Medine’de bulunan Yahudilerin hakkını hukukunu adaletle gözetmesine ve yapılan ikili anlaşmalara rağmen yanlışta ısrar eden Yahudilerin her fırsatta ihanetle karşılık verdiğini ve Peygamber Efendimizin de nasıl tedbirler alarak uygulamaktan çekinmediğini bilirsiniz..
Peygamber Efendimizin(S.A.V.) azgınlaşmış o Yahudi topluluğuna icra ettiği metod ne kadar doğru ve gerekli ise bugün İslam ülkelerinin yapmadığını, çocukları ve eşlerinin bombalar altında can verdiği Gazze’nin bir avuç yiğidi üstlenmiş durumda.
İslam davası ve topraklarının özgürlüğü için savaşan bu aslanlar, gücünü kâinatın Rabbi olan Allah’tan alıyorlar. Çelikten güçlü iman, acıya karşı sabır, ölüme meydan okuyan cesaretleriyle Allah’ın izzet verdiği bu samimi insanlar, direnişleri, şehadetleri ve zaferleriyle yani hâlleriyle de İslam’ı anlatıyor, inançsız insanların hidayet bulmasına vesile oluyorlar.
El Kassam Tugayları sözcüsü Ebu Ubeyde, yaptığı bir açıklamada şöyle dedi; “Bize soruyorlar; ‘Neden İslam ülkelerinden yardım istemiyorsunuz?’ diyorlar. Biz de onlara diyoruz ki; Biz yardımı ancak Allah'tan isteriz, O da kimi layık görürse onu vesile kılar. Zulme sessiz kalan bilsin ki, Allah onu bu zafere layık görmemiştir."
İşte; Allah’ın izzet nasip ettiği bu bir avuç mücahid, Müslüman ülkelere gereken dersi vermekle birlikte tüm emperyalist güçlerin destek verdiği siyonist terörist rejime de anladığı dilden cevap veriyor ve bu azgınlaşmış topluluğu dünyaya rezil rüsva ediyor.