40 yıldır kan dökmeye doymayan Pkk, ocakları söndürmeye anaları ağlatmaya devam ediyor. Sözde Kürt halkının haklarını savunmak iddiasıyla yola çıkan bu kanlı örgütün geçen onca yıla rağmen ortaya koyduğu davasının, bu coğrafyada ortak kader birliği etmiş Kürt ve Türk halkının kanını dökerek kan davası güttürmekten başka bir amaca hizmet etmediğini sayısız katliamla ortaya koymuştur.

Son yıllarda aldığı darbelerle adeta kıpırdayamaz hale gelen Pkk, 14 Mayıs seçimleri öncesi siyasi ayağı HDP’yi yeterli görmemiş olmalı ki neredeyse seçime girecek bir siyasi parti gibi açıklamalar yaparak altılı masaya ayar veriyordu. Ancak seçimin kaybedilmesiyle yine asli görevine döndü.

Pkk, Meclisin açıldığı 1 Ekim sabahı meclise yüz metre yakınlıkta bulunan İçişleri Bakanlığına bombalı saldırı düzenledi. Hedef İçişleri Bakanlığı olsa da günün anlam ve önemi, Meclisin açıldığı 1 Ekim dolayısıyla olmasıydı ki mesaj; iktidara idi ve Pkk’nin kendi varlığını sürdürebilmek için kan dökmeye ihtiyacı olduğunu ortaya koydu.

İnandıkları Marksist Leninist ideolojilerinin değersizleşerek kiralanabilen bir zihniyete sahip olduklarını kimi zaman Rusya, kimi zaman ABD, ya da AB ülkelerinden yüklendikleri kanlı ihaleleri icra ederek ortaya koyan bir Pkk var artık. Peki sözde üzerine üşüştükleri Kürt halkı ve hakları? Bu alan, Pkk ve bileşenleri için türlü yalanlarla en kolay ikna edebileceklerine inandıkları bir alan.

Ne zaman ki örgüte sempatinin azaldığı ve parti oylarının biraz düştüğü zamanlarda Kürt halkının haklı taleplerinin ırkçılık kafatasçılığıyla destekler açıklamalar ve Kürt gençlerinin katlettirilebileceği eylemler gibi adımlarla zulüm hanelerine kan pompalıyorlar. Ardından sapkın güruhlarla kolkola olmaya devam ederek Müslüman Kürt halkının inancını, kültürünü, gelenek ve göreneğini yok etmek için ifsat çalışmalarını sürdürüyorlar.

Şimdi 1 Ekim saldırısıyla Pkk’nin amacı ile taşeronluk yaptığı şer güçlerin vermek isteyebilecekleri mesajlara bakalım…

 

Olasılıklar çoğaltılabilir. Batılı ülkeler, bir İslam ülkesini müstemlekesi haline getirmek için her türlü zulüm ve zorbalığı açıktan ya da gizliden yapabilirler, bu bir savaştır. Ancak bu şer güçlerin, hedef İslam ülkesinden devşirdikleri bir örgüt üzerinden emellerini gerçekleştiriyor olabilmeleri savunucuları için büyük bir zul halidir. Ayrıca zihniyeti kiralık bu örgütün, adeta kiralık katil modunda 40 yıldan fazla bir zamandır halkın bir kesiminden destek görüyor olması ise büyük üzüntüyle birlikte garip bir handikabı içinde barındırıyor.

Sonuç olarak; devletiyle halkıyla Türkiye’nin, ‘Eski Türkiye’yi kaybetmenin acısını yaşayan batının tüm öğretilerinden kurtulmadıkça tam bağımsızlık iddiasında bulunamayacağını bilmelidir. Ne diyordu bilge kral Aliya İzzetbegoviç; “Savaş ölünce değil, düşmana benzeyince kaybedilir.”

Bu minvalde yıldönümü dolayısıyla 6-8 Ekim'de HDP'nin sokağa çağırdığı ve Pkk'nin vahşice katlettiği Yasin Börü, Hasan, Riyad, Hüseyin ve bu süreçte katledilen tüm şehidleri rahmetle yad ediyor, katilleri ve azmettiricilerini de lanetliyorum.