Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın BM Genel Kurulunda yaptığı geniş kapsamlı hakkaniyetli konuşması, dünya medyasının en çok ilgi gösterdiği lider olarak manşetlere taşındı. Nasıl ilgi görmesindi ki; birçok liderin sadece kendi ülkesinin sorunları veya başarılarını anlattığı BM kürsüsünden, BM’yi en sert şekilde eleştirdi Cumhurbaşkanı Erdoğan…
Filistin’den Keşmir’e, Afganistan’dan Afrika’ya, Fas’tan Libya’ya küresel ısınmaya, açlığa dair dünya üzerinde yaşanan işgaller, savaş, çatışma, sorun ve felaketlere değinen Cumhurbaşkanı Erdoğan ırkçılık, yabancı karşıtlığı ve İslam düşmanlığının tahammül edilemeyecek seviyelere ulaştığına dikkat çekti.
Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’nin(BMGK) artık dünya güvenliğinin teminatı olmaktan çıkarak 5 ülkenin siyasi stratejilerinin çarpışma alanı haline geldiğini belirten Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Dünya beşten büyüktür” sloganını BM kürsüsünden bir kez daha haykırdı.
“BM Genel Sekreteri Guteres’in ‘İkinci dünya savaşı sonrası kurulan kurumların bugünün dünyasını yansıtmıyor’ tespitine biz de katılıyoruz” diyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, ‘barış, güvenlik, istikrar ve refah üreterek’ tüm insanlığın hayrına vesile olacak uluslararası bir yapının yeniden tesis edilmesi gerektiğini ifade etti.
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın BM’nin lağvedilmesi ve dünyada ‘Adalet, barış ve refahın tesisi’ için kurumun yeniden dizayn edilmesi söyleminin beş daimi üye ülke dışında kalan diğer tüm üye ülke liderlerince yürekten desteklendiğinden hiç şüphem yok. Ancak gelin görün ki birçoğunun siyasal, ekonomik veya kişisel çıkarlar uğruna bu adil olmayan çarkın bir parçası olmaktan kurtulamadıkları herkesin malumu…
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın, tüm dünyanın dikkatle izlediği BM kürsüsünden yaptığı 35 dakikalık konuşmasında dile getirdiği en önemli meselelerden biri de Aile kurumuna sahip çıkılması çağrısı idi. Dünya liderlerine hitaben “Aileye sahip çıkmak insanlığın istikbaline sahip çıkmaktır” diyen Erdoğan, liderleri küresel dayatmalara karşı mücadele etmeye davet etti. Hiçbir liderin uyarmadığı, belki de çekindiği Aile kurumunu korumaya yönelik bu çağrı, insan fıtratını bozmaya çalışan sapkınlık lobisine büyük bir darbe niteliği taşıyordu.
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın BM genel kurulunda işgalci ülkelerin yaptıkları zulümleri yüzlerine haykırması ve bu zulümlere sessiz kalan BM'nin işlevsizliğini ifade etmesi çok değerliydi. Özellikle de insan fıtratını bozmaya çalışan sapkınlık lobisine karşı etkin mücadele çağrısı cesurca ve ayakta alkışlanacak bir konuşmaydı.
Ancak Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın küresel boyutunu anlattığı sapkınlık lobisi, Irkçılık ve İslam düşmanlığının Müslüman Türkiye için bir beka sorununa dönüştüğünü ve koruyucu tedbirler alınmazsa büyük bir çürümüşlüğe ve kaosa dönüşeceğini hatırlatmakta fayda var.
Tehlike sadece küresel boyut kazanan tehditler tek değil elbette. Ülke olarak aşılamayan kronik basit birçok sorunumuz mevcut. Bunlardan en önemlisi, 1982 darbe anayasası. 41 yıldır darbe anayasa ile yönetilen Türkiye’nin tam bağımsız bir ülke olduğu iddia edilebilir mi? Referandum yapılması halinde darbe anayasasının geçen onca yıla rağmen halen yürürlükte olmasının bir utanç kaynağı olduğunu halkın yüzde 75’nin ortaya koyacağından kim emin değil ki..
Bu ülkenin kurucu unsurlarından olan Kürt halkının, dilinin resmi olarak tanınmamasının zulmünü de uzun uzun anlatmaya gerek yok, ortada olan acı bir gerçek var.
Ayrıca eğitim meselesi, Müslüman halkın inancına göre yaşama özgürlüğünün kısıtlanması ve daha birçok kangren sorunu, ülkenin tapusunu almış diktatörler gibi davranan laik kemalist bir grup azgın azınlığın cüratkarlığından çekinerek gidermeyen iktidar, vebal altına gireceğini bilmelidir.
Kötülüğü yok edip iyiliği yaymak ve dünyayı güzelleştirmek için önce kendi ülkemizden başlamamız gerek.