14 Mayıs Pazar günü tüm Türkiye halkının sınav günüydü. Halk, beş yıl boyunca ülkeyi yönetecek cumhurbaşkanı ve TBMM’de kendini temsil edecek vekil adayları için oy kullandı. Katılım çok yüksekti. Sonuç; dört adayın yarışa girdiği, ancak Muharrem İnce’nin kaset iddialarıyla diskalifiye edilmesiyle üç adayla devam edilen Cumhurbaşkanlığı seçiminde adaylar 50+1’i alamadı ve seçim ikinci tura kaldı.
Cumhurbaşkanı Erdoğan 49.50 ile açık ara önde bitirdi. Kılıçdaroğlu ise %44.89 ile 2 milyon 520 bin 164 farkla geriden geldi. Milletvekili seçimlerinde ise Cumhur ittifakı 322 sandalye ile meclis çoğunluğunu aldı. Şimdi 28 Mayıs’ta yapılacak Cumhurbaşkanlığı ikinci tur seçimleri için gün sayıyoruz.
Gözlemlerimle birlikte şimdi gelelim seçimin kazanacaklar ve kaybedenlerine..
Belediye başkanı olmalarına rağmen il il koşturarak illerini ihmal eden İmamoğlu ve Yavaş’ın seçim gecesi daha sonuçlar belirginleşmeden Kılıçdaroğlu’nu 13. Cumhurbaşkanı ilan etmeleri kabul edilebilir değildi. Aynı ikilinin kazandık havaları pozları, yangından mal kaçırır siyaset bilmez toyluklarıyla kamuoyunu etkilemeye ve sonuçları manipüle etmeye yönelik algı koçluğu ise tutmadı.
Ardından İmamoğlu’nun, koltuğuna göz diktiği genel başkanı Kılıçdaroğlu kameraların karşısına geçti. Yalnız değildi, yanında masa sakinleri de vardı. Sinirli ve gergin olduğu her halinden belli olan Kılıçdaroğlu da, yarışta yüzde 5 oyla Erdoğan’ın gerisinden gelmesine rağmen önde götürdüklerini belirterek yalan beyanda bulunmaktan çekinmedi. Oysa Kılıçdaroğlu’nun öndeyiz diye açıklama yaptığı dakikalarda AA’nın seçim göstergeleri, Erdoğan’ın açık ara önde olduğunu göstererek Kılıçdaroğlu’nu yalanlıyordu. AA verilerinin YSK verileriyle neredeyse birebir olduğunu da günün sonunda gördük. Toplumu yönetecek bir kişinin hem de toplum önünde bilerek yalan konuşması anlaşılır olmadığı gibi toplum tarafından da kabul görmez itici bir davranıştır.
7’li ittifakın durumu buyken Cumhur ittifakı cenahından Ömer Çelik çıktı açıklamalarda bulundu. İmamoğlu ve Yavaş ikilisinin oylar daha sayılırken Kılıçdaroğlu’nu 13’cü Cumhurbaşkanı ilan etmelerinin utanç verici bir durum olduğunu ve bu tavrın milli iradeye saygısızlık olduğunu ifade etti.
Sonuçların artık netleşmeye başladığı gece yarısı 03’ten sonra ise Cumhurbaşkanı Erdoğan balkonda belirdi. On binlere seslenen Erdoğan, “Birileri mutfakta bizler de balkonda” diyerek tüm Türkiye halkına teşekkür etti. Sonuçların daha netleşmediğini ancak önde götürdüklerini belirten Cumhurbaşkanı Erdoğan, birilerinin belirttiği gibi peşinen zafer ilan etmemesi ve yarım puanla işin nihayete ermemesini de iktidar olmasına rağmen erdemle karşılaması ve ‘’Milletimiz böyle uygun görmüşse bize de sonuca uymak düşer’’ sözleri alkışlanacak bir durumdur. Çünkü iktidar gücü elinde olduğu için pekala güç kullanarak bir iki puan oy alabilecek imkana sahipti ancak böyle bir yola başvurmadı.
Şimdi iki tarafta 28 Mayıs’a hazırlanıyor. Ancak Kılıçdaroğlu’nun sosyal medyada yayınladığı videolardaki sinirli, agresif tavır ve söylemlerinden anlaşılacağı üzere CHP’de kazan kaynamaya başlamış durumda. Sorgulanan birçok şey var. Mesela; Gelecek, Deva, DP, Saadet’in CHP’ye kattıkları bir şey olmamasına rağmen 40’a yakın vekil koltuğu elde etmesini hazmedemiyorlar. Mesela Tuncay Özkan gibi bazı isimlerin arka planda süreci kötü yönettiklerini “İmamoğlu ve Yavaş’ın maymun gibi oynatıldı”ğını ifade edip kızıyorlar.
CHP ve bileşenleri ile tabanlarına göre, kendi içlerinde daha çok neden var ancak kaybetmelerinin asıl nedenini görememeleri, anlayamamaları ve kendilerine söylendiğinde de duyamamaları, 28 Mayıs’ta da kaybedeceklerine işaret ediyor.
Hele bir de deprem illerinde neden CHP’ye oy çıkmadı da Erdoğan’a yüksek oy çıktı diye sosyal medyadan görüntülü paylaşımlarda bulunan insanlıktan çıkma yaratıklar türedi. CHP tabanlı bu ahlaksız kişiliksiz vicdansızlar, yaptıklarını iddia ettikleri üç kuruşluk yardımları başa kalkarak depremzedelere küfretti. Böylesi hareketler, geçmişten bu yana bu halka kan, gözyaşı ve zulümden başka bir şey vermeyen CHP zihniyetine yabancı değil. 6 Şubatta gerçekleşen deprem zamanında deprem illerinde de görmediğimiz bu CHP’lilerin yardımlaşma ve dayanışma ruhuna yabancı olduğunu biliyorduk da bu kadar insanlıktan yoksun ve merhametsiz olduklarını tahmin etmiyorduk.
Kılıçdaroğlu, dün, seçim çalışmasına start verdiği basın açıklamasında yenilmişlik psikolojisinin vermiş olduğu agresifliğini bir kez daha yeniden gösterdi. Yaptığı saldırgan açıklamalarla kendisinin bizzat yaptığı halde yapmadım dediği, rakiplerine yönelik olmayan bir şeyi oldu gibi gösterme ve söylenmeyen veya gösterilmeyen tavırların gösterildiği şeklinde tam zıddını iddia ederek açıktan yalan söylemesi karşısında insanın şoka girmemesi elde değil. Mesela Kılıçtaroğlu’nun 20 Mart’ta TBMM’de biraraya geldiği Pkk’nin siyasi ayağı HDP ile seçim ittifakı yapmalarına rağmen "Ben terör örgütleriyle masaya asla oturmadım ve hiçbir zaman da oturmayacağım" demesi, tek başına günübirlik yalan politikalar geliştirdiğine dair delildir.
Seçime giden toplumu gererek sanki savaşa gider gibi açıklamalar yapan, toplumu kutuplaştıran Kılıçdaroğlu ve beraberinde yürüyenlerin söylem ve eylemleri, ‘Bu halka bu kadar eziyet çok fazla’ dedirtecek boyuta getirdi. Bu pervasızlık elbette hak ettiği cevabı bulacağı gibi sandıktan da tokadı yiyeceği gün 28 Mayıs’tır. Sonrası için ise; süreç nereye evrilir bilinmez ama Kılıçdaroğlu yalan ve haddi aşan pervasızlıkta dozajı yükseltirse bu gidişatı onu ya tımarhaneye ya hapishaneye götürür, bizden söylemesi…