14 Mayıs milletvekili ve Cumhurbaşkanlığı seçimine sayılı günler kaldı. Zaman daraldıkça kimi parti liderlerinin tansiyonu da yükseliyor. Çünkü her ne kadar bir arada gözükseler de adeta bir pamuk ipliğine bağlı ittifaklarının her an çökeceği endişesini taşıyorlar. Yaptırdıkları anketler, 7’li koalisyona rağmen Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın tek başına alacağı oyu yakalayamıyor.
Yaptıkları hiçbir insani icraatı ortaya koyamadıkları gibi her seçim öncesi tekrarladıkları yapamayacakları vaatlerle adeta bir saadet zinciri oluşturarak çevrelerine menfaat sözü dağıtıyorlar. Halka yönelik yapılan hiçbir hizmetten hazzetmiyorlar. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın yaptığı yirmi yıllık icraatlara son vereceklerini ifade ediyorlar.
Çünkü onları yönlendiren ağababalarına göre bu Müslüman halk her daim batıya muhtaç kalması gerekir. Bu halkın ürettiği her şey batıdan kopmak demek, bağımsız olmak demektir.
Bundan dolayı seçime gidilen süreçlerde bu zihniyeti taşıyan partilerin, konsolide ettikleri tabanlarıyla adeta savaşa gittiklerini zannedersiniz. Yakın zamanda çok büyük bir deprem yaşadığımızı ve on binlerce canımızı toprağa verdiğimizi hiç hatırlamazlar mesela. Hiç ders çıkarmazlar ölüm var diye.
Hatta bu seçimler uğuruna ölüme götüren sebeplere bile sarılır görürsünüz onları. İşte birkaç gündür HÜDA PAR’a yönelik saldırılar da yine bu hastalıklı zihniyetlerin ürünü. Cumhurbaşkanı Erdoğan’a desteğini açıklar açıklamaz HÜDA PAR’a yönelik başlayan yalan, iftira ve karalama kampanyası, fiili saldırılarla devam ediyor.
Geçtiğimiz günlerde HÜDA PAR’ın Mersin lokaline EYP tipi bombalı saldırı sonrası bu kez seçim çadırında bulunan görevlilere sopalı silahlı saldırıda bulunuldu. Saldırıyı gerçekleştirenler HDP tabanlı çukurlaşmış kişiler. Saldırıda üç kişi hafif yaralandı. Allah beterinden korusun.
Provokatörler boş durmuyor; Çanakkale’de Türkiye Komünist Partisi, Edirne’de İşçi Partililer, HÜDA PAR standına taciz ve tahrikte bulundular.
Adi bir hırsızlık olayı üzerinden vaveylalar koparan Akşener’in İyi Partisi ile gittiği her yerde nefret körükleyen Ümit Özdağ’ın Zafer partisi taraftarları da, Trabzon’da HÜDA PAR’ın seçim standına saldırarak linç giriminde bulundular.
Her parti gibi anayasal hakkını kullanan HÜDA PAR’ın standına saldıran gruh iki gün boyunca halkı kin ve nefrete sürükleyerek kargaşa çıkardı.
İzlediğim görüntülerde Trabzon Emniyet Müdürünün iyi niyetle ikna çabası takdir edilebilir ancak provoke edenler halktan değiller ki. Görüntülerden tespit edilenlerden, İyi Parti genel başkan yardımcısından tutun da normal üyelerine ve Zafer partili isimlere hepsi oradalar. Dileyen bakabilir, hepsi foto belgeli olarak sosyal medyada mevcut.
Oysa bizim bildiğimiz Trabzon halkı, kadirşinas bir halktır. Kişinin ırkına bakmaz; inancı ve yerliliği esas alır. Provokatörlerin oyununa da gelmez inşallah.
HÜDA PAR standında ay yıldızlı bayrakla birlikte bu ülkenin Cumhurbaşkanı sayın Erdoğan’ın fotoğrafının asılı olmasına rağmen bu ırkçı faşistlerin saldırıları, niyetlerinin vatan millet, bayrak olmadığı, fitne ve kaos çıkarmak olduğunu açık ediyor.
Resmen provokatörlük yaparak halkı galeyana getiren bu güruha karşı müdahalede bulunmayan emniyet güçlerinin bu güruhu dağıtmayarak müsamaha göstermesi ise büyük bir garabet oldu.
Aynı durumun mesela Diyarbakır veya Batman gibi bir yerde olması durumunda polis yine böyle bu kadar müsamahakar davranır mıydı; tahmin etmiyorum. Türkiye bir bütünse ki öyledir, o zaman bunun Trabzon’u, Diyarbakır’ı Edirne’si, Hakkari’si, İzmir’i ayrı düşünülemez.
Bir yanda Akdeniz’in kıyısındaki Mersin’imizde HDP’nin ırkçıları, diğer yanda Karadeniz’in kıyısındaki Trabzon’umuzda İyi Parti ve Zafer partili ırkçıların, HÜDA PAR’ı hedef almaları, meselenin aslında Türk Kürt meselesi olmadığı, bu halkın üst kimliği olan İslam’a yönelik kökü dışarda yerli taşeronların tahammülsüzlüğünün en net sonucudur.
Diğer yandan Ümit Özdağ’ın gittiği birçok yerde toplumu geren söylemlerde bulunarak ‘Halkı kin ve nefrete sürükleyen’ tavırlarına rağmen yetkili mercilerin hiçbir işlem yapmayarak bu rezaletlerin yaşanmasına göz yumuyor olması, Türkiye siyaseti için büyük bir ayıp olarak orta yerde duruyor.
Kanunlar, tüm ülke topraklarını ve içerisinde yaşayan başta Türk ve Kürt olmak üzere tüm farklı ırkları kapsar. Türkler ve Kürtler bu ülkenin kurucu unsuru olarak binyıldan fazla bir zamandır bu İslam topraklarında beraberce huzur içerisinde yaşadılar, bundan sonra da beraber yaşayacaklar inşallah. Hiç kimsenin bu birlikteliğimizi bozmaya hakkının olmadığı gibi gücü de yetmez.