İnsanda biraz izan, biraz utanma, biraz vicdan olmalı. İnsanlıktan nasibini almalı. İnanca saygı duymalı. Yaşadığı ülkenin, şehrin kültür ve geleneğini gözetmeli. Yerli olmalı, batı kafalı, aklı evvel olmamalı. Yayınlarında, 40 yıllık kan ve gözyaşının sebebi PKK’yi yere göğe sığdıramayan Yeni Yaşam gazetesi, Umut Kervanı Vakfı’nı ve yöneticilerini, yalan ve iftiralarla dolu bir haberle kirli sayfalarına taşımış.
Tolga Balcı adında sözde bir gazetecinin imzasıyla çıkan haber, adeta tetikçilik yapmak maksadıyla hazırlanmış. Kirli algı oluşturma amaçlı olduğu her satırından anlaşılan haber, yalan ve iftiralarla birbirinden bağımsız kişi, kurum ve olayları birbiriyle bağlıymış gibi gösteriyor. Operasyonel haberi, PKK/HDP’ye eklemli gazetelerden Evrensel, sol bileşenlerden Birgün gazetesi, t24, sendika.org, medyafaresi.com, CHP’nin Halk tv’si gibi kendi aralarında kanlı bıçaklı olan ancak İslam düşmanlığında birleşebilen tayfanın tümü olduğu gibi vermiş.
Haberi, “Hizbullahçı vakıf, deprem bölgesinde çocuklara din dersi veriyor!” şeklinde bir başlıkla vererek yapılan işin suç olduğu algısını oluşturmak istemişler. Bu algıyı güçlendirmek için de “Hizbullahçı vakıf” diyerek hedef gösteren bu kendine gazete-ciler, akıllarınca 90’lı yıllarda camilerde Kur’an dersi verenleri “terörist” diye yaftaladıkları günlerdeki selefleri gibi baskılama görevi görebileceklerini zannediyorlar.
Ama nafile… Ne eski Türkiye’nin 90’lı yılları, ne 28 Şubat’ı, ne de geçmişte devletin tüm kademelerinde bulunan FETÖ’nün hükmü yok artık. O eski Türkiye’nin basın ve medyasının arlanmaz marifetiydi ki; gençlerin okulda namaz kılmalarını sanki cinayet işlemiş gibi televizyon ekranlarından korku müziği eşliğinde veriyorlardı. Doğu ve Güneydoğu illerinde ise camide Kur’an dersi alıp veren insanlar bu güruhun üstün(!) gayretleri sayesinde adeta ateşten gömlek giymiş sayılırlardı.
90’ların derin kirli yapılarınca Camilere baskınlar düzenlenip 16-20 yaş aralığındaki gençleri terörist yakalamış gibi emniyete götürüp, günlerce işkencelere maruz bırakırlardı. Ardından zorla imzalattırılan ifade tutanaklarına göre itiraf ettirdikleri sözde belgelerle, ama suçsuz insanlara hakimler tarafından müebbet cezalar verilirdi. Sonra bu anlaşmalı çok amaçlı kullanılagelinen basın medyadan haberler servis ettirilir; ‘falancanın faili yakalandı’ diye tescillenirdi!
Sadece basın ve medyadan suçlanmak onlar için hafif kalırdı. Güneydoğu illeri dört bir koldan zulüm altındaydı. Eski Türkiye’nin tüm kötü argümanları devredeydi. CIA tarafından yönlendirilen Pkk’nin bölge halkına zulümleri yetmezmiş gibi aynı merkezden yönlendirilen basın-medya, asker-polis, savcı-hakim marifetiyle devletin tüm kılcal damarlarına sızmış olan FETÖ devredeydi. FETÖ ile Pkk’nin aslında aynı merkezden farklı amaçlar adına yönetildiği gerçeğini ise kamuoyu ancak 15 Temmuz darbesi sonrası anlamış oldu.
Gelelim bugüne... 90’lı yıllarda basın medya marifetiyle gammazladıkları cami gençleri 10 ila 25 yıl boyunca suçsuz bir şekilde cezaevi yattılar. Bunda payı olan o günkü marksist komünist zihniyetli kartel medyaya özenen bu insanlıktan nasipsiz yeni yetme sözde gazetecilere ne demeli bilmiyorum, insan şaşırıyor.
Ortada çok büyük bir deprem var ve bu deprem 500 atom bombası şiddetinde gerçekleşmiş… Şehirleri, ilçeleri ve köyleri adeta dümdüz etmiş bir felaketten söz ediyoruz ama bunların umurunda değil. 50 binden fazla insan can vermiş ama yine bunların umurunda değil. Sayısız çocuk yetim ve öksüz kalmış, bunların hiç umurunda değil. Onların umurunda olan tek şey, İslam ve Müslümanlar! Onlarda ne vicdan var, ne insaf!
Neymiş efendim; Deprem bölgesinde çocuklara Kur’an ve din dersi veriliyormuş. Gören de sanki çocuklara silah eğitimi verildiğini zannedecek. Kur’an dersi, din dersi vermek suç mu? Elbette değil ve olamaz da. Ancak öyle şeytanlıkla hareket ediyorlar ki; iftira ve yalanlarla dolu haberi okuyanların yanlış algılara maruz kalarak hiç araştırma ihtiyacı hissetmeden karar vermesine sebep olabiliyorlar.
Sadece Vakfa yönelik karalama bir haberle kalmayıp, vakfın künyesinde bulunan tüm yönetici ve kurul üyelerine isim isim iftiralar atmaktan geri durmuyor bu sözde gazete paçavrası.
Haberde Vakfın başkanı Cengiz Kurtaran’ın geçmişte Elazığ’da Camide çocuklara Kur’an dersi verdiği için tutuklanarak cezaevine atıldığını yazan tetikçi gazete, şimdi depremzede çocuklara verilen Kur’an dersini “terör” yaftası yapıştırarak aynı kategoride değerlendirilerek suç görülebilmesi için çabalamış.
Öyle bir İslam düşmanlığıyla karşı karşıyayız ki çocukların şehadet parmaklarını kaldırması ve tekbir getirmeleri bile İslam düşmanı bu tayfayı kriz nöbetlerine sokabiliyor ki, açıktan yalan ve iftira atmaktan çekinmiyorlar.
Oysa hedeflerine koydukları Umut Kervanı Vakfı, depremin ilk saatinden itibaren deprem bölgesinde arama kurtarma faaliyeti yapmış, hemen akabinde aş çadırları kurarak depremzedelere günlük üç öğün yemek çıkaran büyük bir iyilik hareketidir. Çoğunluk STK’ların deprem bölgesinden ayrılmasına rağmen dört yardım kuruluşuyla beş ilde 18 aş evi ile günlük 100 bin insana gece gündüz demeden yemek çıkarıyor Umut Kervanı Vakfı. En ücra köylere dahi aş, kumanya götüren Umut Kervanı Vakfı aynı zamanda depremde yakınlarını kaybetmiş insanlara manevi destek veriyor ve çocuklara Kur’an dersi vermeye çalışarak da imanlı bir neslin yetişmesi gayreti içerisinde. Bu kurumda gönüllü çalışan iyilik elçisi binlerce insan, evlerini çocuklarını geride bırakıp imkanlarını zorlayarak depremzedelerin yaralarını sarmaya çalışıyorlar.
Peki bu yalan ve dezenformasyonda profesyonel masa başı gazetecileri siz ne yapıyorsunuz? Bugüne kadar depremzedelere yönelik ne gibi yardımlar ve iyiliklerde bulundunuz? Cevap verecek bir yüzleri yoktur ama biz söyleyelim; koskoca bir hiç! Madem mazluma depremzedelere yardım eli uzatmıyorsunuz, bari yardım edenleri engellemeyin.
Haberi yapan ve yayınlayanlar, bu halkın Müslüman olduğunu bildikleri için İslam ve Kur’an’a yönelik saldırılarına sürekli yalan ve iftira kılıfı giydirme ihtiyacı hissediyor. Biliyorlar ki direk saldırdıklarında tepkiyle karşılaşacaklar. Bundan dolayı mertçe saldırmıyor, sürekli ikiyüzlü davranıyorlar.
Batının ahlaktan yoksun hayatını toz pembe gösteren ve sürekli sarhoş zihin yapısıyla aylak aylak gezen bu azgın azınlığa karşı akl-i selim insanları uyanık olmaya davet ediyor, fıtrata ters gelen eylem ve söylemlere kanmamalarını ve hakkı araştırmalarını tavsiye ediyoruz.
Allah (Azze ve Celle) yüce Kur’an’da, “Ey inananlar! Eğer yoldan çıkmışın biri size bir haber getirirse, onun iç yüzünü araştırın, yoksa bilmeden bir millete fenalık edersiniz de sonra ettiğinize pişman olursunuz.” (Hucurat Suresi 6 ) diye uyarıyor.
Bu Müslüman coğrafyanın değerlerini aşağılamayı kendilerine bir hak gören bu aşağılık yaratıklar, her şeyden önce Müslüman halkımızın inancına saygılı olmayı bilmelidirler.