Altılı masa müdavimlerinin kendi aralarındaki pazarlıkları, kavgaları hiç bitmeyecek galiba. Allah aşkına bunlar bu halka ne vaat ediyor, vizyonları ne? Ülke yönetebilecek kapasiteleri var mı? Tüm dünya ülkeleri ekonomik kriz ile boğuşurken Türkiye’nin büyüyen ekonomisi ve istikrarlı yürüyüşünü sürdürebilme potansiyeline sahipler mi?
İktidarın bir kısım yanlış politikalarını eleştirmesi en doğal hakkı olan ana muhalefet ve bileşenleri, ülkeyi kalkındıran tüm hizmetleri kötüleme alışkanlığından vazgeçmediği müddetçe hakkaniyetli bir duruş sergilediklerini iddia edemeyecekler. Yanlışa yanlış, doğruya doğru demek erdemliliktir.
Kanaatime göre; ne ülke yönetebilme vizyonları var ve ne de seçimleri kazanabilecek potansiyele sahipler. Halka dair gözlemlerim ise; Millet İttifakı bileşenlerinin geçmişinin, geleceğe dair güven vermediğidir.
Bir yıl boyunca yıpranmasın diye açıklama yapmadıklarını belirttikleri adayı meğer anlaşamamaktan açıklayamadıklarını görmüş, anlamış olduk.
Kılıçdaroğlu’nun illa da ben diye tutturmasıyla Akşener masayı terk etmiş, altılı masa için “Kumar masası” demişti. Ancak bilenler söylüyor; “Kumar masaları” öyle bir anda terk edilecek gibi kolay değil. Nitekim Akşener masadan kalktıktan üç gün sonra tekrar masaya geri döndü(rüldü?) Akşener’in aday açıklanırken fotoğraf karelerine yansıyan yüz ifadesindeki memnuniyetsizliği ise kapalı kapılar ardında ne pazarlıkların döndüğünü ve masaya mecbur bırakıldığını anlatır gibiydi.
Kavga/gürültü zorlanarak çıkardıkları cumhurbaşkanı adayını deprem gündemine rağmen kutlayan ve ne yaptıklarını kendileri de tam olarak bilmeyen bir Millet İttifakı ile karşı karşıyayız.
Bir örnekle devam edelim. Akşener’in zorla ittifak masasına cumhurbaşkanı yardımcılığı görevi için dayattığı ikiliden biri olan Mansur Yavaş, çıktığı bir TV programında bakın ne diyor; ‘Ben ve İmamoğlu cumhurbaşkanı yardımcısı olalım diğer 5 genel başkan vekil olsun. Güçlü bir parlamenter sistem olsun.” Adam kendi için istemiyor, maksat parlamenter sistem güçlensin! Gel de gülme…
Şimdi bir yıldır kavgasını verdikleri koltuklar için altılı bileşene sonradan eklemlenmiş birinin bu söylemiyle şen ortaklar kanlı bıçaklı duruma gelmez mi? Siz söyleyin… Bunlar daha seçim öncesi anlaşamıyorken, Allah muhafaza seçilmeleri sonrası hayal kurdukları koltukları görünce nasıl bir kavga verirler varın siz düşünün.
Daha önce yazmıştım, CHP zihniyetinin, geçmişten bugüne yapmadığı fedakarlığı! bu kaçtır yapıyor. Sebebi de on yıllardır iktidar olamayışıdır. Tek başına yüzde 50+1’i hiçbir zaman bulamayacağını bilen CHP’nin fedakarlık yaparak hayal vaat ettiği ortaklarıyla onları bir arada tutan ortak değer, Cumhurbaşkanı Erdoğan nefreti ve düşmanlığıdır.
Faraza kazanmaları halinde bir ayı bulamayacak kadar ömürlü koalisyon hükümetlerinin çökeceğini kendileri de tahmin edebiliyorken, ülkeyi kaosa sürüklemenin bir anlamı yok, vebali ise çok olur. Çünkü bunların derdi millete hizmet değil, ülkeyi, kendilerine destek veren güçlerin güdümüne sokacak adımları atmak olacak. Vaatleri de geleceğe yönelik değil, geçmişe dönük. Biliyorsunuz, anlatmaya gerek yok; eski Türkiye özlemi çekiyorlar.
Geçtiğimiz gün muhalif bir TV kanalında konuşan muhalif anketçi Murat Gezici, “Muhalefetten korkuyorum, FETÖ ile işbirliği içinde” dedi ve ekledi; “Erdoğan seçimde önde” diye. Gezici ayrıca bu gerçeği söylerken kendisine aba altından sopa gösterildiğini söylemesi, ayrıca üzerinde durulması gereken bir durum.. Bu deşifre, altılı masa bileşenlerinin oy oranlarını yüksek gösteren anket şirketlerinin güvenirliğinin de sorgulanması gerektiğini ortaya koyarken, toplum üzerinde oluşturulmak istenen algının bir parçası olabilecekleri gerçeğine de ışık tutuyor.
Her şey tamam bunlar anlaştı, artık millete hizmet noktasında ne yapacaklarını, vaatlerini anlatacağını bekliyorsunuz ama nafile. Bu çok başlı, koalisyon özentili, parlamenter sistem takıntılı ortaklarda bu kez ortak liste kavgası başlayacak gibi. Bunu nasıl aşacaklar belli değil.
CHP’nin, bol keseden listesinden göstermeyi taahhüt ettiği Gelecek, Deva, Saadet, DP ve sırada bekleyen partigillerden oldukça rahatsız olan CHP’liler ise kendi hakları olarak gördükleri koltuklara diğer ortakları oturtacaklar mı göreceğiz.
Kahramanmaraş merkezli iki büyük deprem yaşandı. Sayının her geçen gün arttığı 50 bin insan can verdi. Ve geçen hafta bu kez deprem illerinden Şanlıurfa ve Adıyaman’da yaşanan Sel’de 18 insan can verdi. Ama bu felaketler Millet İttifakı bileşenlerinin pek de umurunda değil. Çünkü onlar şu an koltuk kavgasından dolayı burunlarının ucunu dahi görmüyor. Deprem ve sel felaketine dair bölgeyi ziyaret, halkın derdiyle dertlenmek bunların kitabında yazmıyor. Ama 14 Mayıs’ta oy beklentisi içerisine girecekleri derdiyle dertlenmedikleri bu halktan güzel bir cevap alacaklar diye tahmin ediyorum.
Depremzede ve sel mağduru halkı pek umursamayan bir diğer parti ise HDP oldu. Zaten ilk günden bugüne depremzedelere yönelik yardım çalışmalarında görünmeyen HDP, önceki gün de 23 il ve ilçede Nevruz kutlamaları düzenledi. 11 ilde 50 bini aşkın insanın hayatını kaybettiği ve 13,5 milyon insanın etkilendiği deprem ve sel felaketlerine rağmen kutlama yapmaktan geri durmayan bu vicdan yoksunluğunu kamuoyunun vicdanına bırakıyorum. Marksist ideallerini diri tutmak uğruna halkın inanç, kültür ve geleneğini hiçe sayan HDP’nin bu adımı, acılarını kalbine gömen milyonlarca depremzededen gerekli karşılığı bulacaktır.