Sabah ilk iş Kabil’in bir diğer ucunda olan Hizb-i İslami’nin merkezine gideceğiz. Daha önce röportaj için gittiğimizde Gulbeddin Hikmetyar gözünden ameliyat olduğu Pakistan’dan yeni gelmişti ve söyleşiyi yapamamıştık. İşte şimdi röportajı yapmak için gidiyoruz. Giderken Kabil’in dışına doğru bulunan bir dağa araçla tırmanıyoruz. Dağın üzerine adeta oyulmuş evler dikkat çekiyor…
Yazıya, Afganistan’ın başkenti Kabil’e geldiğimizden bu yana bizi yalnız bırakmayan yardımcı olmaya çalışan mihmandarımız Nimetullah Sadat ve Prof. Dr. Nurullah Kevser’e teşekkür ederek başlayayım.
ZULME SESSİZ KALMAMANIN, DİRENİŞİN VE İZZETİN ZAFERLER GETİRDİĞİ TARİHİ TECRÜBELERLE SABİTTİR
Akşam Hikmetyar’ın özel kalemi Cemalettin İshaki aradı, röportaj için gelebilirsiniz diye. Sabah ilk iş Kabil’in bir diğer ucunda olan Hizb-i İslami’nin merkezine gideceğiz. Daha önce röportaj için gittiğimizde Gulbeddin Hikmetyar gözünden ameliyat olduğu Pakistan’dan yeni gelmişti ve söyleşiyi yapamamıştık. İşte şimdi röportajı yapmak için gidiyoruz. Giderken Kabil’in dışına doğru bulunan bir dağa araçla tırmanıyoruz. Dağın üzerine adeta oyulmuş evler dikkat çekiyor. Mihmandırımız, bir zamanlar Hizb-i İslami Lideri Hikmetyar ve arkadaşlarının bu dağlardan Kabil’de bulunan işgalcilere saldırılar düzenlediğini ve korku saldığı anıları anlatıyor ve şimdi ise ülkenin özgür bir hale gelmesinden ötürü şükürlerini ifade ediyordu. Zulme sessiz kalmamanın, direnişin ve izzetin zaferler getirdiği tarihi tecrübelerle sabittir elbette...
Derken yetişiyoruz Hikmetyar’ın bulunduğu yerleşkeye. Vakit kaybetmeden direk odaya alıyorlar bizi. İki dakika sonra Hikmetyar içeriye giriyor. Hal hatır ve çay ikramından sonra röportaja geçiyoruz. Afgan cihadının çok önemli bir ismi var karşımda, bulmuşken aklımdan geçen her şeyi sormak istiyorum. Fiili cihadı, alim ve bilge kişiliğinin yanı sıra yılların verdiği tecrübeyle konuşan Hikmetyar, Afganistan’ı viraneye çeviren batılı işgalcilere ateş püskürüyor. Yerden göğe haklı tabi. Kurulan İslam Emirliği’ne şartsız destek verdiğini ifade eden Hikmetyar, dışarıdan kapsayıcı hükümet söylemlerine de bunu söyleyen batılı hükümetlere, kendi ülkelerinde ‘neden böyle değil de şöyle bir hükümet kurmadınız’ diye Afgan halkının müdahale etmediğini, ancak batılı ülkelerin neden kendilerinde böyle bir hakkı bulabildiğini anlamadığını belirterek kurulan geçici hükümet ve kurulacak kapsamlı hükümetin nasıl olması gerektiği konusunun Afgan halkının tasarrufunda olduğunu ifade etti.
“KADINLARIMIZI BABASIZ, EŞSİZ, KARDEŞSİZ VE EVLATSIZ BIRAKAN BATI MI KADIN HAKLARINDAN SÖZ EDİYOR?”
Batının sık dillendirdiği kadın hakları konusuna da değinen Hikmetyar, “Kadınlarımızı babasız, eşsiz, kardeşsiz ve evlatsız bırakan batı mı kadın haklarından söz ediyor? İşgalciler tüm silahlarını üstümüzde kullanarak 1 milyondan fazla şehid, 1 milyon kadının dul, 3 miyon insanın engelli hale gelmesine ve 5 milyon insanın muhacir olmasına sebep oldu!” diye konuştu. Hikmetyar, başta Türkiye olmak üzere Müslüman ülkelere İslam Emirliği’ni tanımaları konusunda da çağrıda bulundu ve Türkiye’nin bu konuda ilk olması gerektiğini söyledi. Röportajın detayını gazeteden okuyabilir ve TV’den izleyebilirsiniz.
Röportaj bittikten sonra Hizb-i İslami’ye ait Barya TV binasına geçiyoruz. TV binası da Hikmetyar’ın lideri olduğu Hizbi İslami’nin sahip olduğu ve içinde üç bin kişilik cami ve farklı amaçlar için kullanılan yapıların da bulunduğu yerleşkenin içerisinde bulunuyor. Bizi, TV’nin mali işler sorumlusu Samiullah Osmani karşılıyor. Yukarıya TV müdürü Şebir Ahmed İbrahimi’nin odasına çıkıyoruz. Burada yaklaşık bir saat boyunca sohbet ediyor ve Barya TV’nin yayın çalışmalarını dinliyoruz. Biz de Doğru Medya olarak bünyemizde bulunan basın ve medyayı tanıtıyoruz, karşılıklı neler yapılabilir bunları konuşuyoruz. Ardından TV’yi geziyoruz, sonra toplu bir foto çektirip müsaade istiyoruz.
İslami davetin en iyi yapılabilecek aracı olan basın medya alanını en iyi şekilde kullanamamak, maalesef tüm dünyadaki Müslümanların, İslami medyanın ortak sorunu... İslam dünyasının kitaplarla anlattığı bilgi, birikim ve medeniyetini Hristiyan ve Yahudi toplumları kitapla birlikte film, dizi ve sinema filmleriyle çok daha etkili anlatabiliyor ve uluslararası kamuoyu ile insanlığı etkisi altında tutabiliyor. Yine Batı tandanslı sosyal medya platformlarının teşvikiyle gençlerin ünlü olma, para kazanma hayalleri kurarak abuk subuk paylaşımlarla oyalanması, batının bilinçli kişiliksizleştirme çalışma kollarından sadece bir parça. Çocuklara yönelik kendi inanç ve değerlerimizde çizgi film, animasyon ve yetişkinlere yönelik filmler yapma noktasında ciddi adımların atılması gerekiyor. Bu konuda bilgi, birikim, deneyim, finans ve elbirliği şart.
Hizb-i İslami’nin merkezinden ayrıldığımızda saat 12’00 civarı. Merkeze doğru ilerliyoruz. Kültür ve İletişim Bakanlığı binasına yakın geldiğimizde caddede olağandışı bir hareketlilik seziyoruz. Yanından geçtiğimiz İslam Emirliği askerleri, birini kıskıvrak yakalamış askeri araca bindiriyorlardı. Yarım yamalak foto video çekmeye çalışıyorum. Her hangi bir adli vaka diye düşünüyoruz. Ancak biraz sonra geçtiğimiz birçok yerin güvenlik kontrollerine tabi tutulması ve bazı caddelerin kapatılmasıyla öğreniyoruz ki az önce bir cami girişinde tuzaklanan bomba patlatılmış. Bombanın patlatıldığı yer İslam Emirliği Sözcüsü Zabihullah Mücahid’in vefat eden annesinin taziye evine çok yakın bir yer. Aklıma 4 yıl önce itiraf gibi bir açıklama yapan ABD’nin Türkiye Büyükelçisi John Bass’ın “Türkiye’de eğer 9 aydır bombalar patlamıyorsa ABD’nin sayesinde” sözleri geldi. Ve daha da ilginci bu sözleri sonrası Türkiye’de görev süresi dolan John Bass, Afganistan’da göreve başlamıştı. Ve şimdi Afganistan’da yirmi yıllık işgale rağmen büyük bir yenilgiyle ülkeyi terk eden ABD sonrası bombaların patlatılması kimin eseri ve veya kimin işi diye sormanın bir anlamı da yok sanırım. Çünkü her şey açık ve net...
Bugün ikinci röportajımız bir iş adamıyla olacak. Prof. Dr. Nurullah Kevser bizi tanıştıracak. Dışarı çıkıp araçla biraz yol aldıktan sonra otelimize fazla uzak olmayan bir malikanenin önünde duruyoruz. Kapıda duranlar, yüzleri maskeli asker üniformalı, Taliban’ın özel harekat polisleri diyebiliriz. Kapıdan içeriye geçtiğimizde yine birkaç askerle daha karşılaşıyoruz. Önce bir Taliban yetkilisinin evine geldiğimizi zannediyor ancak yukarıya çıktığımızda Nurullah Hoca bizi Şah Muhammed Şahap’la tanıştırınca anlıyoruz ki işadamının evine gelmişiz. İçeride iki misafiri var, biz odaya girdikten sonra misafirlerinden müsaade isteyip bizimle ilgileniyor. Biraz da Türkçe biliyor, biraz sohbet ettikten sonra müsaitse kendisiyle bir röportaj yapmak istediğimizi söylüyoruz. Olur diyor ama Peştuca konuşunca yakın zamanda çözüp gazete ve TV’de vermemiz biraz zaman alabilir.
“MÜSLÜMAN KARDEŞLERİMİN ZOR DURUMDA OLDUĞU BİR DÖNEMDE AFGANİSTAN DIŞINDA KALIP ONLARI YALNIZ BIRAKAMAZDIM”
Şah Muhammed, işgalciler döneminde bir ara yaralanmış, ancak yirmi yıla yakın Arap ülkelerinde ve Türkiye’de yaşamış. İki eşli ve yirmi beş çocuğu var. Bunu duyunca gayri ihtiyari maşallah çıkıyor ağzımızdan.. Şah Muhammed’in, Arap ülkelerinde olduğu gibi Türkiye’de de yatırımları bulunuyor. Neden Afganistan’a döndünüz diye sorunca İslam Emirliği’ninin kurulduğunu ve ülkenin kasalarının boşaltıldığı, dünya ülkelerinin daha tanımadığı ve benim Müslüman kardeşlerimin zor durumda olduğu bir dönemde Afganistan dışında kalıp onları yalnız bırakamayacağını belirterek İslami anlamda sorumluluğunu yerine getirmeye çalıştığını ifada ediyor. Bunu duyunca kendisini yürekten takdir ediyorum. Onca servetine rağmen hizmetten geri durmayan üzerine düşeni bildiği alan üzerinden yapmaya çalışan ve dünya malının başını döndürmediği, ilmi anlamda da kendini yetiştirmiş akl-î selim bir insan şah Muhammed Şahap... Allah’ın lütfettiği izzeti ikramından verdiğini açgözlülük yapmayıp yine O’nun(C.C) yolunda harcayan muvahhid insanlara selam olsun. Röportajı bitirip çıkıyoruz. Kapıda duran özel harekat polisleriyle resim çektirmeyi de ihmal etmiyoruz. Onlar da iyi poz veriyor hani..
Günün sonunda Nurullah Hoca ile röportajımız olacak. Ama Nurullah Hoca bizi yemeğe davet edip gideceğimiz mekanda röportajı yapabileceğimizi belirtince kabul ediyoruz. Yemeğe bizimle birlikte Nimetullah Hoca da davetli. Prof. Nurullah Kevser, Kabil Üniversitesinde Şeriat Hukuku konusunda ders veriyor, iyi bir hoca ve alim. Yemekten önce röportajımızı yapıyoruz. Kendisine işgal dönemi ve şimdiki durum ile yapılacak yeni anayasa ve yönetilmesi düşünülen İslami yönetimin nasıl olması gerektiği hakkında değerlendirme yapmasını istiyorum. Nurullah hoca da açık yüreklilikle cevaplıyor sorularımı. Tabi o da Peştuca konuşuyor. Röportaj içeriklerini inşallah çözdükten sonra gazetede okur ve TV’den izleyebilirsiniz. Röportaj bitirip yemeğe geçtiğimizde koyu sohbet devam ediyor. Afganların meşhur yeşil çayı eşliğinde gecenin geç saatlerine doğru kalkıyoruz.