Afganistan’ın başkenti Kabil’de bir ziyarette tanıştığımız Türkmen İmamüddin, akşam düğünlerinin olduğunu belirterek bizi de davet ediyor. Bir afgan düğünü görmeden gitmeyin deyince kabul ediyoruz. Akşam bir taksi minibüse binerek adresini almış olduğumuz düğün salonuna gidiyoruz. Kapıda bizi İmamüddin karşılıyor. Salona geçip namaz vakti olduğu için namazlarımızı eda ettikten sonra ben ve Bekir hocayı vip salonuna alıyorlar. Salonun dış görünüşü, iç ihtişamı sanki burası Afganistan değil dedirtiyor. Buralarda insanlar büyük sıkıntılar içerisinde ancak iş düğüne gelince ihtişamlı bir düğün yapmadan geçmiyorlar. Geçtiğimiz yazılarda da afgan düğünlerine dair söz etmiştim. Masrafların düğün salonuna göre değiştiğini 300 bin TL’ye denk gelecek salon masraflarının olduğunu duyunca kulaklarımıza inanamıyoruz.
Biraz sonra misafirler gelmeye başlıyor. Tabi erkek ve kadınların salona girişi ve düğün alanı ayrı yerler. Gelen davetlilerden üç Türkmen’le tanışıyoruz. Biri Maarif Vakfının Kabil’de bulunan okul müdür yardımcısı Muhammed Şerif, diğeri aynı okulda şoförlük yapan akrabası, bir diğeri de Türkiye’nin Afgan ordusundayken eğittiği Yarbay Muhammed İsmail. Sonra içeriye bir grup uzun namlulu İslam Emirliği askerleri giriyor. Dr. Zeydan da var aralarında. Kendisiyle kari Selahaddin’in karargah olarak kullandığı Raşid Dostum’un evinde tanışıyoruz. Dostum’a ait ayna TV’nin sorumlusu, onlar da düğüne davetli. Biraz sohbetten sonra nikah merasimine geçiyoruz. Nasıl bir nikah ahdi gerçekleşecek diye kameraya alıyorum. Bizdekiyle neredeyse aynı ancak burada şahidler fazla tutuluyor. İmam, nikahı resmi olarak kıydıktan sonra herkes damadı tebrik edip üst salona çıkıyoruz.
Burada Afgan oyunu ve sonrasında yemek dağıtılacak. Salona girer girmez gençler damadı aldıkları gibi sahnenin ortasına oturtup müzik eşliğinde Çeçen dansına benzer Afgan oyunu oynuyor. Sonra yemekler geliyor. Masalar yer kalmamacasına donatılıyor. Aşağıda tanıştığımız Muhammed Şerif ve Muhammed İsmail’le aynı şeyi düşünüyoruz; israf... Bir yanda imkanı olan veya olmayanın iş düğüne gelince yaptığı şatafatlı düğünler, diğer yandan halkın fakirliğinin yanı sıra Kabil merkezinde on binden fazla muhacirin bez çadırlarda çoluk çocuk büyük sefalet içerisinde sürdürdüğü hayat, birbirine zıt hayatlar olarak yaşanıyor maalesef buralarda. Gece geç saatlerin tekin olmadığını belirten İmamüddin, kaldığımız otele kadar aracıyla bırakıyor, kendisine teşekkür edip tekrar görüşmek üzere ayrılıyoruz. Kabil’de bir düğün de görmek varmış demek...
Ertesi gün erkenden yeni şehir parkına gidiyoruz. Burada bulunan muhacirlerden bir kısmı, İslam Emirliği Göç Bakanlığınca ayarlanan otobüslerle memleketlerine gönderilecek. Tabi geçtiğimiz hafta bu muhacirlerin haberini yapmamız sonrası Umut Kervanı Vakfı Başkanı Cengiz Kurtaran, beni arayıp yüz aileye gıda kolisi dağıtımı yapmak istediklerini belirtince Mihmandırımız Nimettullah hocanın başkanı olduğu Çeşmi Ümid derneği aracılığılıyla dağıtılabileceğini konuşmuştuk. İşte bugün muhacirlere gıda kolilerini de dağıtacağız. Parka geldiğimizde Göçmen Bakanlığı Kabil Başkanı Hafız Abdülmetin açıklama yapıyordu. Rehber TV’ye de özel açıklama yaptıktan sonra memleketlerine gidecek muhacir aileler otobüslere binerek yola çıkıyor. Biz de araçla peşlerinden giderek Kabil çıkışına yakın bir petrolde gıda kolilerini muhacir ailelere verilmek üzere yetkili Hafız Abdülmetin’e teslim ediyoruz. Göçmen Bakanlığı yetkililerinin gözetiminde bir hayır kuruluşunun nakdi yardımı ve Umut Kervanı Vakfı’nın gıda yardımı ilaç gibi geliyor muhacirlere.
Kabil’den memleketlerine gönderilen muhacir ailelerin durumu o kadar kötü ki kimi ailelerin dönecek parası yok, kimi ailelerin ise dönecek bir evi... Bu izzetli halkı böylesi durumlara düşüren Batılı ülkelerin yaptıkları tahribat elbette unutulmayacak. Bugün, büyük zulümlerle uluslararası sistemi ellerinde tutuyor olabilirler ancak gün gelir devran döner, mazlum halklar zalimlere galebe çalar elbet...
Bu arada Afganistan’da olduğumuzu duyan İHO Ebrar ve Avrupa Yetimeli yetkilileri arıyor. Hal hatırdan sonra 250 aileye gıda kolisi dağıtmak istediklerini ve yardımcı olabilir misiniz diye soruyorlar. Tabi ki diye cevaplıyoruz, kim böyle bir hayra ortak olmak istemez ki. Hemen Kabil’de faaliyet yürüten Çeşmi Ümid Başkanı ve aynı zamanda mihmandarlığımızı yapan Nimettullah hocayla irtibata geçiyorum. Tamam diyor Nimettulah hoca ve hemen hazırlıklara başlıyor. Başta Türkiye olmak üzere dünyanın farklı farklı coğrafyalarındaki mazlum halklara yardımlar yapan ve Afganistan’ı da unutmayan bu iyilik hareketlerine teşekkür ediyor, Allah’tan büyük ecirler vermesini diliyoruz.
Öğleden sonra da bir iki yere uğradıktan sonra artık hava kararmış biz de yorgun düşmüş ve acıkmış bir şekilde kendimizi bir lokantaya atıyoruz. Siparişimizi beklerken on bir yaşlarında bir çocuk elinde termos sıcak su almaya gelmiş lokantaya. Öyle mazlum bir şekilde duruyor kenarda. Belli ki yakındaki parkta kalan muhacir çocuklardan biri. Lokantacıya üç dört kişinin doyabileceği etli Afgan pilavı kabuli’yi paketleyip çocuğa vermesini söylüyoruz. Çocuk sevinerek ayrılıyor. Hemen akabinde 7-8 yaşlarında üçü kız biri erkek üç çocuk, onlar da ellerinde termos sıcak su almaya gelmişler. Bunlar da muhacir ailelerin çocukları. Lokantacı gence bu çocukları da masaya oturtmasını ve birer porsiyon kebap getirmesini söylüyoruz. Bu arada biz de yemeğimizi yerken çocukların bir iki lokma yedikten sonra şişteki etleri ekmeğin arasına sarıp ayrılma istekleri dikkatimizi çekiyor. Anlaşılan ailelerinin yiyemediği bu yemeği onlarsız yemek istemiyorlar ve onlara götürecekler. Boğazım düğümleniyor gözlerim yaşlı. Rabbe yakarıyorum; Ya Rabbi affet bizi.. Bu çocukları ve daha milyonlarca çocuğu ve ailesini bu hale düşüren emperyalist işgalcilere lanet okuyorum. Aslında meseleleri din değil, zaten çoğunluk emperyalistlerin bir dini de yok. Bunların tek derdi ve ilgilendikleri, ülkelerin zenginliklerini sömürebilmek. Afganistan da zenginlik bakımından oldukça zengin madenleri var; Linyit ve özellikle elmas, yakut, inci, altın gibi değerli taşlara sahip. Bu madenler, zenginliklerden sadece bir kaçı..
Afgan halkı SSCB işgali ve geçmiş iç çatışmaların tahribatını silememişken yirmi yıllık ABD işgali, Afganistan halkının evini yıktı, ekonomisini alt üst etti, eğitimi geriletti. Beş milyon Afganlıyı zorlu yollara revan kılarak mülteci yaptı. Birleşmiş Milletler, Afganistan’da 15 milyon insanın yoksulluk ve açlıkla karşı karşıya olduğunu açıklayacağına bu insanları bu hale getiren işgalci ülkelerin cezalandırılması ve yaptırıma tabi tutulması gerektiğini ilan etmesi gerekmez mi?