Aylardır Türkiye’nin Rusya’dan alacağı S-400 füzeleri için Amerika’nın bin bir çeşit engelleme metodu ve açıklamalarını dinliyor, seyrediyoruz. Amerikan başkanı Trump’tan en alt düzey sözcüsüne kadar, kimi zaman müttefik dili, kimi zaman silah tüccarı ve çoğu zaman ise tehdit ile S-400’ün alınmaması gerektiği dikte ediliyor.

Son yapılan tehdit açıklama Amerika’nın NATO Büyükelçisi Kay Bailey Hutchison’dan geldi. Hutchison, Ankara’nın Rus hava savunma sistemini satın alması halinde Amerika’nın F-35 savaş uçaklarının uçurulması ve üretimi konusunda Türkiye’ye izin veremeyeceğini ifade ederek yine tehdit dilini kullandı. Hemen bir öncesinde ise Amerikan yönetimi, S-400’lerin Türkiye’ye teslim edilmesi halinde Türkiye’ye yönelik yaptırımların uygulanacağını açıklamıştı.

Dışişleri Bakanı Çavuşoğlu’nun açıklamaları ve Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın S-400 konusunda yaptığı net ve reste rest açıklamalar, Türkiye’yi müstemleke gören Amerika’nın gerçek yüzünü ifşa etmesi bakımından çok önemli.

Geçmişte binlerce kilometre uzakta Kore’de Amerika için çarpışan ve bedeller ödeyen Türkiye, günümüze değin hiçbir zaman batı tarafından dost görülmedi ve görülmeyecek de. Bilakis 15 Temmuz hain darbe girişiminin en büyük destekçisi Amerika oldu. Ve darbe başarılı olmayıp Türkiye’nin kendini savunmak ve tam bağımsız hareket etmek istemesi, Amerika’yı bölge politikalarının çıkmaza gireceği endişesi sardı.

Özellikle işgalci israilin Yahudi yayılmacılığı ve güvenliğinin teminatı olan Amerika, Filistin’in kalan yüzde onbeşlik toprağını da siyoniste gasp ettirmenin yollarını şimdilerde Trump’ın Yahudi damadı Kushner aracılığıyla yürütüyor. Yüzyıl önce Balfour Deklarasyonuyla Filistin’e Yahudi göçü/işgali başlatılmıştı. Yüzyıl sonra bugün ise işgal edilmemiş bir karış Filistin toprağı bırakmamak üzere körfezin ihanetçi Arap ülkelerinin desteğiyle sözde “Yüzyılın anlaşması” icra ediliyor.

Suriye’de devam eden kaos çıkmazından paramiliter güçleri destekleyerek büyük bir pay elde eden Amerika, Doğu Akdeniz’de bulunan ve bulunacak olan petrol ve gazdan da Türkiye’yi uzaklaştırmanın da hesapları içerisinde. İşgal ettiği Filistin toprakları üzerinden Akdeniz’de gaz arayan, bulan ve satmaya hazırlanan gaspçı işgalci israile uluslararası hiçbir kuruluştan ses çıkarılmazken, aynı şekilde binlerce kilometre uzaktan gelerek petrol ve gaz arayan Amerika, Fransa ve İngiltere’ye de “Burada ne işiniz var” diyen olmuyor.

Türkiye’nin hem karasuları olan hem de KKTC’ye garantör ülke konumunda olması sebebiyle hak sahibi olduğu petrol ve gaz arama çalışmaları yapması uluslararası sözleşmelere de uyuyor. Ancak Avrupa Komisyonu Başkanı Jean Claude Juncker, yaptığı tehditle birlikte; birliğin Kıbrıslı Rumların arkasında duracağını ve Türkiye'nin Akdeniz'de sondaj çalışması yapma kararını "kabul edilemez" olduğunu açıklayarak batının kirli yüzünü ortaya koyabiliyor ve menfaatlerinin tehlikeye girmesine karşın haydut kesilebiliyor.

Ama aynı batılı devletler, mesela; israilin Filistin’deki işgal ve katliamlarına, Mısır’da yapılan cunta darbesi, katliamları, idamların infazı ve son olarak Cumhurbaşkanı Mursi’nin katledilmesine sessiz kalarak üç maymunu oynuyor.

Hakkı olan böyle bir mevzuda bile yeterli savunma teknolojilerine sahip olmadığı için tehdit edilen Türkiye’nin batılı bu şer güçlere karşı durabilmek için elde etmek istediği S-400 savunma füzelerini alması ve geleceğe dair ise yüksek savunma teknolojilerini üretebilmesi elbette hakkıdır ve yerinde bir karardır.

Bölgenin önemli bir diğer gelişmesi Trump’ın nükleer anlaşmayı tek taraflı feshetmesi ve İran’a yönelik yaptırımların dozajını artırması oldu. Ekonomik yaptırımlar aşamasından askeri safhaya geçerek saldırıya hazırlanan Amerika’nın İran tarafından düşürülen 220 milyon dolar değerindeki İHA’sı, Trump’ı saldırganlıktan vazgeçirmekle kalmadı İran’ın kendi topraklarına sızan ve 40 bin fitte seyreden insansız hava aracını hangi teknolojiyle vurduğu araştırmasına da itti.

40 yıldır ambargolar altında olan ve yaptırımlar uygulanan İran’ın geliştirdiğini belirttiği silahlarının haydut Amerika’yı caydırma noktasına getirmesi Türkiye’nin S-400 savunma füzelerinden geri adım atmaması gerektiğini ve kendi silahını, uçağını, arabasını, cep telefonunu, bilgisayarını ve nükleer enerjiyle birlikte çağın gerektirdiği tüm teknolojiyi üretecek kapasiteye ulaşmasını elzem kılıyor.    

Tabi çağın gerektirdiği teknoloji, silah ve maddi güce sahip olmak, Türkiye için önemli argümanlar. Ancak İslam ülkeleriyle manevi bir güç birliğinin olmaması sadece ekonomik güçle yada bir ülkenin dik durmasıyla emperyal güçlere karşı durma, kötülüğü engelleme ve iyiliği yaymanın çok zor olduğu unutulmamalıdır. 

Yüreklerden söktükleri İslam’ı nüfus cüzdanlarına hasredip kendi kültür ve ahlaksızlıklarını üst medeniyetmiş gibi pazarlayan batının operasyon çektiği Müslüman halklar, kirli algılarla oynatılan medya ve şeytani desiselere karşı öz fıtratlarına dönerek İslam düşmanlarından kurtulmalıdır.

Dış mihraklara karşı gerektiği gibi durup ülke içerisinde ise yüzyıldır batılı devletlerin sacayaklarını oluşturduğu ve içerden dostları olan batısever, darbesever muhalefete işlettirilen devlet sistemini de tam manasıyla İslami bir anlayışla yönetmenin yolları aranmalı ki; içerden güçlü, batılı şer güçlere karşı dik durabilmeli.