Suriye`de PYD/PKK kendisine muhalif gördüğü bütün grupları geçmişte yaptığı gibi öldürme, sürme, sövme, sindirme, yöntemleriyle tasfiye ederken bölge ülkelerinin hiçbirinin aklına yarın kurulması zorunlu bir Suriye masasına Kürdler adına kimlerin katılacağı gelmedi. Rojava da KDP dahil tüm Kürd hareketlerinin tasfiyesine “Kürdlerin iç çatışması” gözüyle bakılarak belki de avuç ovuşturuldu.
Örgütün Kürdi olmayan siyasi, kültürel ve ideolojik kodlarının bu günlerde AB parlamentolarında sözüm ona Kürd hamiliği şeklinde tezahür ettiğini gözlemliyorsunuzdur. Daha birkaç gün önce Barzani boğulmaya çalışılıyorken bırakın eylem yapmayı bir kelam ettiklerini gördünüz mü bu Avrupa`nın? Bu onların ancak ideolojik bir yüreğe sahip olduklarını göstermiyor mu? Onlar hangi kürdü seveceklerini biliyorlar da biz hangisini seveceğimize henüz karar veremedik maalesef.
Türkiye`de de HDP/PKK`yi Kürtlerin tek temsilcisi olarak görüp büyüten politikaların nasıl ellerinde bomba gibi patladığını hep birlikte müşahede ettik. Kısacası bölge ülkeleri meşru Kürd oluşumlarını istemezken; batı gönlünü sadece ateistlerimize dikmiş durumda. Bu nedenle tarihsel damarlarımızdan beslenen oluşumlara Kürd`lerin şiddetle ihtiyacı vardır. Bu nedenle;
Malum bu günlerde 2019 seçimlerine dair ittifak ve ihtilaflar şekilleniyor. En azından zemin yoklaması yapılıyor. Bilindiği gibi AK Parti-MHP ittifakı alenen deklare edildi. Son zamanlarda CHP`nin bazı tetikçilerine seçim yatırımı olarak söylettiği PYD/YPG güzellemeleri de HDP ittifakına zemin hazırlama çabasından başka bir şey değil. Seçmeni ikna temrinleri…
CHP`nin; Şeyh Said`ten Dersime, inkar politikalardan imha politikalarına kadar her bir zulmün faili olması hasebiyle, Kürdler nezdinde CHP ile ittifak MHP ile ittifaktan daha acıtıcıdır. Ancak örgütün, Kürd bilincinden ziyade “PKK Kürtlüğü” bilincini inşa etmesinden ötürü HDP tabanının bir kısmı bu tür ittifakları sorgulayacak bir hafızaya bile sahip değil.
Ak Parti`nin özellikle çözüm sürecinden sonra Kürdlerin oyuna hiç oynamadığı, mevcut Kürd oylarının biraz erozyona uğramasını da önemsemediğini hep birlikte izliyoruz. Yani “2 büyüktür 1” kuralını işletiyor. Elbette ki bu reel siyaset açısından doğru bir pozisyondur.
Ancak Kürd seçmeninin bu tabloda bir kilitlenme yaşadığı ve bir üçüncü yol aradığı da sahayı okuyan ve yaşayanlar açısından bir realitedir. İşte bu kilidi açacak parti Hüda Par`dır. Hem bütüncül bakabilen hem de aynı zamanda “parçayı” iliklerine kadar hissedebilen bir parti. Birleştirici bir zeminde Kürd halkının insani ve İslami tüm haklarını en yüksek perdeden seslendirebilen bir parti…
Hüda Par bu süreçte konjonktüre de mahkum olmadan belki de ayağına gelmiş bu fırsatı çok iyi değerlendirmeli. Hak talep etme söylemi “maslahata” takılmadan çok daha net ve yüksek olmalı. Öyle ki “Sağır Sultan” bile duymalı.
Bilinen Müslüman/dindar kimliğini pekiştirmekten ziyade, 1923 inşalı “Merkez”e ne kadar uzak olduğunu çok daha görünür kılmalı. Aynı zamanda Kürd meselesini harici düşmanlarla iş tutmakla değil bilakis yöre ve bölge insanı ve ülkeleriyle bu sorunun çözülebileceği argümanını çok güçlü tutmalı.
Gönül alma çabasını bırakıp gerekirse milyonlar hatırına birkaç kişinin gönlünü kırmayı da göze almalı. Bedeline de bu güne kadar razı olduğu gibi gerekirse daha büyüğünü ödemeye razı olmalı. İki dağın arasına sıkışmış Kürd seçmenine alternatif olabilecek tek partidir Hüda Par. Kürd kimliğinin ayrışma olmadan da bütün haklarının istenebileceği ve bu hakların verilebileceğinin formülüdür Hüda Par.
Ancak, sadece rakiplerine yarayan maslahatçı tutumunun yanında korku ve endişelerini de bir tarafa bırakarak “yıldızların parladığı an”a inanarak sahaya inmeli. Uzun vadeli bir kazancı konjonktürel süreçlere kurban etmeden…