Bin yılların eskitemediği coşkudur Bayram
Zamanın durduramadığı aşk
Düşmanın engelleyemediği utku
Çocukların doyamadığı “kutlu”
Acının dindiremediği mutluluk
Tekrarların bitiremediği etkinlik
İfsadın törpüleyemediği ibadet
Hem ibadet hem mutluluktur Bayram
Oruç, namaz, hac gibi fiziksel eforun sarf edilmediği aynı zamanda eğlenilen bir ibadet…
Halkın tamamının bir şekilde bu kutlamaya ve cuş-u huruşa katıldığı en ilgisizlerin bile bir köşesinden tuttuğu büyük bir halk hareketi…
Zamanın ruhuyla birlikte zaman zaman coşkusunda bir erozyonun meydana geldiğinden sitem ediyorsak bile; başlı başlına incelendiğinde hiçbir resmi dayatmanın olmadığı doğal, gönüllü büyük bir halk hareketi olduğunu görürüz Bayram`ın.
Bir dönemler devletin eliyle bu bayramlar “ibadet-coşku” ekseninden çıkarılıp “günah-ifsad” çizgisine kaydırılmaya çalışıldıysa da su doğal mecrasında akmaya devam etti. Hatta her türlü gün ve haftayı ifsad içinde kutlayan PKK, doğuda her bayramda kendince uyduruk bir gerekçe bularak “halkımız bayram yapmayacak” deyip bayramı sabote etmeye çalıştı yıllarca. Ancak hiçbir habis girişim diğer temel ibadetlerde olduğu gibi bu ibadeti de törpüleyemedi.
Herkes; ama herkes bayram hazırlığı yapıyor, alışverişini yapıyor, yeni kıyafet alıyor, bayramda eş-dostu ziyaret ediyor veya arıyor ve kurbanını kesiyor. Yani halk bayramın ibadet ve coşku ritüellerinin tamamını imkanları ölçüsünde ifa ediyor.
Bu durum Hak ve Halk düşmanı bir avuç adamı çıldırtıyorsa da kinleri ile geberip kalmaktan başka bir şey yapamıyorlar.
Ramazan`da rüştünü ispatlamış ve zor bir bedeni ibadetten sonra bayram yapmış kişinin sonrasında Allah`a iltica edip gerektiğinde en değerli varlığı olan İsmail`ini de feda etmekten çekinmeyeceğini prova etmenin adıdır Kurban Bayramı. Allah`ı evinde ziyaret edip O`ndan bu şarj ile dolup bir yıl boyunca sarf edeceği enerjiyi almanın adıdır Kurban Bayramı. Bu işleri keyif ve mutlulukla yapmanın adıdır da aynı zamanda Kurban Bayramı.
Toplumun tüm katmanlarını içine alan bu büyük halk eylemi Müslüman toplumlara büyük bir lütuftur. Siz bakmayın bir avuç kişinin bu büyük halk coşkusunu fitne-fücur içerisinde geçirdiklerine. “Nerde o eski bayramlar” diyenlerin de aslında çocuklukta alınan hazları şimdi alamamanın verdiği bir duygunun tezahürüdür. Bir duygu yanılsamasıdır. Aslında her yaş grubunun bir önceki yaş döneminde yaşanılana duyduğu özlem tüm yaşanmışlıklar için geçerlidir. Bize düşen bir sonraki yaş grubunda hasretle yâd edeceğimiz şuan ki yaşanılanı hakkıyla yaşamaktır. Dolayısıyla Müslüman halklar olarak Allah`ın büyük bir ikramı olan bayramları tanışma, barışma, kaynaşma, toplulaşma ve şarj olma fırsatına çevirmeliyiz. Bu büyük halk eylemini daha da geliştirecek etkinlik ve aktivitelerde bulunmalıyız. Yaşadığımız köy, site, bina, sokak ve mahallede bayramı topluca ziyaretleşme aracı haline getirmede ön ayak olmalıyız.
Bayramlarımızın biteceği ümidini taşıyanların ümidini ebediyen toprağa gömmeliyiz.
Barışın, huzurun, kardeşliğin ancak evimizden başlayarak oradan mahallemize, oradan da kentimize, ülkemize ve başka coğrafyalara yayılabileceğini iyi bilmeliyiz. Aksi halde Arakan`a, Suriye`ye, Yemen`e yapılan dualar karşılık bulmayacaktır.
Kendi içimizde kardeş olmadıkça, kendi kardeşlerimize adil davranmadıkça başka coğrafyaların derdine merhem olmamız asla mümkün değildir.
Kardeşliğimizi pekiştirip büyüteceğimiz nice bayramlar dileğiyle…