Siyonist çete içimizdeki unsurlarıyla ülkeye her hafta bir operasyon çekiyor. Sadece Gazze gündemini değiştirmekle yetinmiyor iktidara ülkesinin yumuşak karnını da hatırlatıyor. Gah dağda gah ovada gah Riyad’da operasyon üstüne operasyon çekiyor. Yani Siyonizm, sıcak cephe dışındaki her alanda savaş veriyor.

Ülke, yumuşak karnını oluşturan üç temel sorununu çözmedikçe, yakasını Siyonist çete ve magandası AB(D)’den kurtaramayacaktır. Dayatılan Türkçülüğün ürettiği Kürt meselesi, dayatılan Kemalizm’in ürettiği fetişizm ve dayatılan faiz ekonomisinin oluşturduğu bağımlı ekonomik model…

Şu net görüldü ki siz istediğiniz kadar sınır içini ve dışını tahkim edin; ABD istediği an o maşa ile size operasyon çekebilecektir. Yine şu net anlaşılmalı ki Kemalistler Atatürk’e giydirdikleri elbise üzerinden düşünmeyi, toplumsal yakınlaşma ve bütünleşmeyi dumura uğratmışlar. Ürettikleri “ya bendensin ya da düşman” mottosu ülkeyi düşünsel düzeyde ciddi bir ayrışma ve kısırlığa götürüyor. İktidar da bu değirmene 15 Temmuz’dan sonra istemeyeceğiniz kadar su taşıdı.

Faiz gelişmiş ülkelerin tamamında %2-5 aralığında iken aynı ülkelerin bize %30-40 ve daha üstünü dayatmaları ve buna teslim olunması ülkeyi operasyona açık hale getiren üçüncü yumuşak karnı. Nihayetinde “nas”tan vazgeçmemiz; rahibin, bir parmak sallanmasıyla gönderilmesi, bağımlı ekonominin açık izahı olsa gerek.

Futbol maçı üzerinden bile operasyon yemeye açık hale gelmiş ülkenin hali “kendisi himmete muhtaç dede nerde kaldı başkasına himmet ede” misali gibidir. Yani ya “dünya çapında bir istihbarat ve operasyonel güç” iddiası bir kandırmacaymış ya da gündem değiştirme işini bizatihi istiyordur.

Mesela 15 Temmuz üzerinden sekiz yıl geçmiş olmasına rağmen halen çözülen bir CD üzerinden deşifre edilen 3000 FETÖ’cü polisten bir günde 445’inin açığa alınması size ne söyletir acaba. Korkunç bir rakam, değil mi?

Kürt meselesi kardeşlik temelinde çözülmedikçe ülkeye dağda operasyon çekmeye devam ederler. Ucube bir elbise giydirilmiş Kemalist-faşist dikte resmi-gayri resmi tüm yöntemlerle halka dayatılıyor. Aksine bir söz edeni linç ediyorlar. 28 Şubat’ı arar olduk. Her ne kadar kanun ve kolluk düşünce ve ifade özgürlüğüne fazlaca müdahale etmiyorsa da “sokak linçine” seyirci kalan kanun ve kolluk, aynı suça iştirak etmiş ve zımnen desteklemiş sayılır. Siz söyleyin faraza İstanbul’a gitme özgürlüğünüzün kısıtlanmasına seyirci kalan kanunun tavrının bundan ne farkı var?

Sırtını iktidara dayamış bir trol ordusu eline kılıcı almış, birliğe beraberliğe can vermiş kan vermiş dindarlar da dahil olmak üzere sırf Kemalist gömlek giymiyorlar diye “bölenle” aynı kefeye koyarak kesip biçiyorlar.

Soruyorlar;

-Müslüman mısın evet? Evet! Türk müsün? Evet! Kemalist misin? Şey! Yani!.. O halde yıkıcısın.

-Müslüman mısın? Evet. Türk müsün? Hayır. O halde hainsin.

-Bölücü müsün? Değilim. Kemalist misin? Değilim. O halde bölücüsün.

-Terörist misin? Değilim. Türk müsün? Kürdüm. O halde teröristsin.

El hasıl MOSSAD ve CIA bunlar eliyle yumuşak karnımıza basa basa operasyon üstüne operasyon çekiyor. Gazze ve Filistin gündemini değiştirmeyi başarmışlar. Önleyici istihbaratımız iş görmemiştir.

Vazife yine Çanakkale’den bu yana külfet zamanı cepheye koşulan, nimet zamanı kodese tıkılan dindar halkımızın sırtında kalmıştır. İşimiz çok zor çoook!!!