Hüda Par siyasi arenada yerini muhkem bir şekilde aldı. Genç bir parti olmasına rağmen büyük bir siyasi boşluğu doldurduğu net bir şekilde ortaya çıktı. HDP(YSP) dışında da Kürdlerin teveccüh ettiği başka bir partisinin olduğunu sadece Türkiye’ye değil tüm dünyaya gösterdi. Bu hakikat sadece Kürdleri değil aklı başında tüm Türkleri de çok sevindirdi.  Bu yönüyle yepyeni ve gelecek vadeden bir siyasi hareket ortaya çıkmıştır.

                Hüda Par aynı zamanda iktidar ve ortaklarının katı laik ve milliyetçi söylem ve eylemine kızıp başka adres arayan dindar Kürd ve Türklerin bu seçimde Ak Parti’de kalmalarını sağladı. Zira bu mütedeyyin seçmen Hüda Par’ın İslami duruşuna güvenerek ikna oldu.

Esasen kardeşlik tesisi daha ziyade sisteme ve Türk kardeşlerine düştüğü halde Kürtler yine tarihi sorumluluğu üstlenerek bölünme iddia ve senaryolarının yanı sıra kardeşliğin tesisi için de birçok iddia ve taleplerinden de vazgeçtiler. Sistem veya rejim de “değişmez” iddialarından vazgeçip değişmeli. Aksi halde emperyalist çark bir kırk yıl daha sömürecektir bizi. Siz bakmayın Ak Parti iktidarının halkımızda sisteme görece bir aidiyet hissini oluşturduğu. Bu duygu bir iktidar değişimi kadar zayıf ve köksüzdür. Köklü bir dönüşümün ve aidiyet bağlarının sağlanması için köklü bir anayasal değişim olmazsa olmazdır.

                Hüda Par bu seçimde hiçbir yere yaslanmadan da Hak ve halk mücadelesi verilebileceğini kanıtladı.  İri cüsseli kofluktansa özgül ağırlığı büyük mücevher olmayı yeğledi.

                Hüda Par HDP(YSP)’nin çöküşünün başlangıç hikâyesi olacak gibi. “Çöküş Hikayesi” kitabının “önsözü” oldu. Ağır ve emin adımlarla yol almanın külfetinin yanında kalıcı nimetinden de yararlanıyor. “Oyunu” değiştirmenin başoyuncusu oldu.

                Biliyorum bu saatten sonra iktidarın olası hata ve günahlarını Hüda Par’a yazanlar çokça olacak. Ancak Hüda Par programıyla, duruşuyla, söylem ve eylemiyle, özgün ve özgür bir partidir.  Tarihi, muhkem köklerine dayanıyor. Şimdiye kadar olduğu gibi bu özgün duruşunu korumalı. Halkımızın lehine olanlar hariç seçim angajmanından sıyrılmalı.

                Projelendirilmiş “proje” söylemlerini çöpe gönderecek projeler ve “çözüm” önerileri getirmeli. Elbette icraatın gidişatına müdahale edecek niceliğe sahip değil. Ama yanlışlardan döndürecek bir niteliğe ve karşılığa sahip olduğu da muhakkaktır.  

Kırmadan, dökmeden, incitmeden yapıcı ve onarıcı muhalif kimliğini çok belirleyici hale getirmeli. Kürd meselesini merkezine oturtmak şartıyla, göçmen sorununa, hak ve özgürlükler meselesine dair ciddi çözümler getirmeli.

                Profesyonel kadrolar teşekkül ettirmeli. Fakat evdeki bulgurun tadı ve kokusunu hiç ihmal etmemeli. Değilse Dimyat’a giden yollara çokça mayın döşemişler haber vermiş olayım. Tevazu azığı, akıl silahı, irfan mektebi, adalet şiarı, insan kalbinin merkezi olmalı.

                Anayasa değişikliği talebi sonuç alınıncaya veya halka mal edilinceye değin heyecanla canlı tutulmalı.  Unutulmamalı ki seçim konjonktürünün oluşturduğu “mahkûmiyet” darbe anayasasını da kutsattı adeta. Bu ölümcül algıyı dağıtmalı ve yeni yüzyıla ancak yeni anayasa ile girilebileceğini her günün ilk virdi olarak sayıklamalı. Ta ki dillere ve gönüllere pelesenk olmalı. “Üretilmiş” algıyı yıkmalı. “Sıkılı eller” bile el açıp elini uzatırsa mutlaka tutmalı. Naçizane…

                Çetin ama bereketli günler bekliyor sizi.