Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sisteminde marjinal/olumsuz küçük fikir ve düşüncelerin büyük potada eriyerek daha merkeze ve vasata evirileceği öngörülüyordu. Ana gövde; ana düşünce diğerini kendine benzetecekti, biraz da o benzeyecekti. Ancak tersine, sistem siyaseti tahterevalliye çevirdi. Denge kimi zaman küçük bir ağırlıkla değişebiliyor.
Evet siyaset iki ana eksene oturdu. Ancak iki ekseni de iki ayrı milliyetçilik esir almış durumda. Biri çekilince tahterevallinin diğerinin lehine ağır basacağı iki ucun dengesi oluverdiler. Cumhur ittifakı Türk milliyetçilerine, Millet ittifakı Kürd milliyetçilerine mahkum durumda. Oysa yeni sistemde birleşik kaplar misali çok olan; fazla olan kabın eşitlik sağlanıncaya kadar az olan kaba akması beklenirdi. Dolayısıyla büyük kaptaki daha sade olan sıvı küçük kaptaki koyu renkli sıvının rengini açarken kendi de biraz bulanacaktı. Bu da anlaşılır bir değişim olacaktı. Dolayısıyla siyasette değişim halkın lehine olacaktı.
Tabi öyle olmadı. Tahterevalliyi kendi lehine çevirme kaygısı diğer tüm değerlerin önüne geçti. İktidar bütün fizik, sosyoloji ve siyaset ilmini alt üst ederek gittikçe “küçük” kaptan su almaya başladı ve ona benzedi. Bu benzeme “tekçi” ve “tek tipçi” bir anlayış içeriyor. Böylece üzerine oturduğu ve üzerinde büyüyüp bu günlere geldiği ana kitlesini kaybetmeye başladı/başlıyor. Ortağı da hiç büyümedi.
Bu süreç çok dilli, çok kültürlü, çok renkli bu coğrafyamızda adalet ve hoşgörünün zedelenmesine, ayrılıkların derinleşmesine sebep oluyor. Mesela İçişleri bakanlığının Kadın Acil Destek İhbar Sistemi(KADES) uygulamasında beş yabancı dilde hizmet verip Kürtçeye yer vermemesi, İktidara yakın ATV’de bir dizide Kürtlere en ağır hakaretlerin en ırkçı söylem ile yapılması, Kürtçe tabelaların indirilmesi gibi, gibi… Çok daha vahim örnekler var ama birilerinin ekmeğine yağ sürmemek adına bu kadarıyla yetinelim. Bunlar milliyetçi/ırkçı rengin büyük kabı nasıl da kendi rengine evirdiğinin onlarca örneğinden sadece birkaç tanesidir bunlar. “Neredeeen nereye!”.
Tahterevallinin beri tarafında ise durum çok daha vahim. Demirtaş’ın cezaevinden kendilerine hakaret etmesini; Kandil’in kendilerine dağdan ayar ve istikamet vermesini sineye çekiyorlar. Yani ayrı renkteki yedi kaptaki sıvılardan sadece ortanca mor kap rengini hem kendinden çok olana hem de az olana veriyor. Hoş mor, “kara”, “haki” ve “kızıl”dan daha beter değilse de… Tabi siyasette tahterevalli çocuk oyununa döndü. Biri zıplayıp inerek diğerini yükseltirken, diğeri başka bir hareketle karşıdakini zıplatıyor. Hop oynayıp zıplıyorlar. Milletin başı döndü.
Dolayısıyla suyu tersten akıtan bu kaidesizlik büyük bir keşmekeşe hizmet ediyor. Siyaset, oy toplamları %15’i geçmeyen iki zıt ve uç partinin eylem ve söylemine mahkum edilmiş durumda. Allah’ın koyduğu tabiat yasalarıyla oynanıyor. Su er geç mecrasında akacaktır ancak süreç darbelere kapı aralayacak kadar da vahim ilerliyor.
Gerçek milliyetçi, memleketinin felaketine ve ayrılıkların derinleşmesine hizmet eden değil; birlik, beraberlik ve kardeşliği İslam ortak paydamızda büyütendir. Bu ortak payda dışındaki her süslü-soslu fikir yek diğerini besleyen ve ayrılığı derinleştiren zihin olmaktan başka işe yaramamıştır/yaramayacaktır.